|
|
Amerikan
tehdidine karşı
Aslında Türkiye, bütün stratejisini Amerikan tehdidine karşı oluşturuyor. Bunu yazıp duruyorum. İşte Amerikan tehdidinin nasıl algılandığına dair bir tanıklık. Eski Genelkurmay Başkanlarından Doğan Güreş'in, Mustafa Karaalioğlu'nun kendisiyle yaptığı ve "Direnirsek, Amerika bize de zarar verebilir" başlığı ile verilen mülakatta söylediği sözler şöyle: "Türkiye, Düyun-u Umumiye'den kurtulabilmek için IMF ve Dünya Bankası'nın yardımına mutaç mı? Evet! Fox TV'de Morris isimli bir analist "Türkiye, Dünya Bankası ve IMF tarafından bizim için satın alınmıştır." diye küstahça bir laf etti, geçenlerde. Küstahça ama kendisi bir bilim adamıdır sonuçta. Şimdi böyle bir durum yok mu? Türkiye, savaş sonrasında Irak'ın yapılanmasında söz sahibi olmak istiyor mu? İstiyor..... Bunlara rağmen ben savaşın dışında kalayım diyorsa sonu hiç de iyi değildir. "Sen NATO'ya ve Amerika'ya muhtaçsın kardeşim. Aksi takdirde kimse lafını dinlemez." Doğan Güreş, "2 Bin dolarlık devlet haline geldik. 2 bin dolarlık söz hakkımız var" diyor. İşin mahiyeti bu. Kaldı ki sadece "ekonomik tehdit" de değil söz konusu olan... Doğrudan doğruya "güvenlik tehdidi"ni algılıyoruz. Açıkçası, Amerika'nın Irak'ı her halü karda yeneceğini düşünüyor, sonunda da bölgede ucu açık bir düzenleme için masa kuracağını biliyoruz. Bilmediğimiz, Amerika'nın bölgede nasıl bir masa kuracağı ve düzenlemenin nerelere kadar uzanacağı... Doğan Güreş diyor ki: "Amerika, Irak operasyonu ile bölgedeki petrolleri kontrol altına alır. İsrail'in güvenliğini sağlar. Suriye'yi sindirir. İran'a gözdağı verir." Bu cevabın bir eksiği var: -Türkiye Amerika'nın yanında yer almazsa Türkiye'yi rahatsız edecek oluşumlara imkan hazırlar, en azından göz yumar. Bunu yapar mı Amerika? Yapmasa bile, şu an en azından bu blöfü hissettirerek, satır aralarında gündeme getirerek Türkiye'yi kendi yanında savaşa sürüklemeye çalıştığı kesin. "Türkiye, Irak operasyonunda karara doğru sürüklenirken, en çok hangi tehditten etkileniyor?" diye sorulsa, cevabı herhalde şöyle olur: -Türkiye, Irak'ın kendisine yönelik bir tehdid haline gelmesinden endişe duymaz. Evet, Irak, İsrail için tehdit niteliği taşıyabilir. Ancak Türkiye için değil. Türkiye şu anda, en çok Amerika'nın bölgeye ilişkin hesaplarının kendi güvenliğine yönelik tehditler oluşturmasından endişe ediyor. Amerika, Körfez harekatından bu yana geçen zamanda, Kuzey Irak'taki yapılanmayla böyle bir zemini oluşturdu. -Bilerek mi oluşturdu? -Evet, bilerek oluşturdu. Bölgeye ilişkin yeni dizaynlar peşinde koşan koskoca Amerika'nın, Türkiye'nin dibinde, Türkiye'nin en hassas olduğu konuda bir yapılanma gerçekleştirip, bunun Türkiye'yi rahatsız etmeyeceğini düşünmesi mümkün değildir. -Peki rahatsız edeceğini bile bile "dost ve müttefik" bir ülke, bunu nasıl yapar? -İşte şu anda yaptığı gibi, Türkiye'nin ümüğünü sıkmak için yapar. Türkiye şu an mecburiyetleri oynuyor. Amerika tehdit ettiğini biliyor, Türkiye de tehdide maruz kaldığını... Devletler arasında dostluklar ve düşmanlıklar böyle oluyor. Bu ilişki içinde Türkiye, yarın, Amerika'nın İran'a karşı da, Irak benzeri bir psikolojik savaş açabileceğini ve işi sonunda İran'a müdahale ortamına kadar getireceğini hesap ediyor mudur? Mutlaka ediyordur. Bu ilişki içinde Türkiye, BM Güvenlik Konseyi'nin 687 sayılı kararının 14.'üncü maddesine göre, tüm bölgenin nükleer, biyolojik ve kimsayal silahlardan arındırılması öngörülmüşken, Amerika'nın bölgedeki en büyük ve gelişmiş nükleer, biyolojik, kimyasal silahlara sahip İsrail'e karşı herhangi bir yaptırım arayışına girmemesini görüyor, not ediyor mudur? Elbette ediyordur. Ama... Birisi İsrail'dir, öteki Iraktır, İrandır, vs'dir... Amerika, İslam'a karşı savaş yürütmüyormuş! Gelin de inanın... Ben inanıyorum ki Türkiye, elinden gelirse asla ve asla Irak'a karşı savaşmak istemeyecektir. Buradaki "elinden gelirse"nin tercümesi, "Amerika'nın şerrinden emin olursa" demektir...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |