|
|
"Hürriyet"ten bugüne kadar kim kötülük görmüş ki?..
OHAL kapsamından çıkarılan Tunceli'de düzenlenen "3. Munzur Kültür ve Doğa Festivali"ne başta Almanya, Fransa ve Amerika'dan gurbetçiler olmak üzere 40 bin kişi akın etmiş. Şehirde bayram havası esiyormuş. Semah gösterileri, konserlerde Türkçe ve Kürtçe türküler, genci yaşlısı onbinlerce Tuncelili neşe içindeymiş. Tuncelu Valisi Mustafa Erkal, şehirde esen havayı şöyle anlatıyor: "İnsanlar diledikleri gibi eğleniyor. Herkes sağduyulu ve bilinçli davranıyor. Kimse tahrikçilere fırsat vermiyor. Festival, Tunceli halkına yakışır bir şekilde coşkuyla kutlanıyor." "Oh be, dünya varmış!" diyordur mutlaka Tunceliler. Elazığ'dan Tunceli'ye kadar yedi ayrı noktada kimlik kontrolünün yapıldığı, şehre girip çıkanın sayılıp, köye gidenlere un ve şekerin kiloyla satıldığı OHAL günleri demek geride kaldı... Vali Erkal'ın ne kadar zamandır bu görevde olduğunu bilmediğimden, sözlerini ve gözlemini olduğu gibi, "yeni dönem"e yönelik samimi sözler olarak değerlendiriyorum. Vali beyin dediği gibi Tuncelililer festivali mutlaka "sağduyulu, bilinçli ve coşkulu" olarak kutluyordur. Niçin kutlamasınlar ki? Niçin hem "sağduyulu ve bilinçli", hem de "coşkulu" olmasınlar ki? Büyük bölümü yurtdışından olmak üzere onbinlercesi şehirlerine OHAL'siz bir festival için niçin koşmasınlar ki? Gazete haberinde bir de fotoğraf var. Tunceliler genci yaşlısı Asmin'in söylediği Kürtçe türkülere "zafer işareti" yaparak eşlik ediyorlar. Niçin etmesinler ki? "Sağduyulu, bilinçli ve coşkulu" Tuncelili Kürtler'in OHAL'siz şehirlerinde doya doya Kürtçe türkü dinleyebilmeleri de bu ülkede bir "zafer" değil mi? Siyasi ve toplumsal fantazmlarından hareketle dünyaya düzen vermeye çalışan başbakan, bakan, vali ve emniyet müdürlerinin şehirlerine çektirdikleri "sıkı yönetim" ve her gün defalarca karşılaşılan kimlik kontrolünden nihayet kurtularak açık havada istediği türküyü doya doya dinleyebilmek de bu ülkede bir "zafer" değil mi? Yeri gelmişken ileriye dönük bir yargımı da söyleyeyim: Tunceli'de (ya da benzer bir şehirde) bir konserde seslendirilen Kürtçe bir türkü ne zaman ki "zafer işareti" yapılmaksızın dinlenecek, işte o zaman bu ülkenin de "normalleştiği"ni söyleyebileceğiz! Dünyaya kafalarına göre nizam vermeye çalışanların bugüne kadar anlamak istemedikleri buydu. Onlar ancak hür insanların her zaman "sağduyulu, bilinçli ve coşkulu" olabileceklerini, ellerinde tuttukları vanayı çevirdiklerinde ise ortaya her zaman "sağduyudan yoksun, bilinçsmiz ve coşkusuz" insanlar çıkmasının kaçınılmaz olduğunu anlamak istemiyorlardı. Söyleyin, bir toplumun "ortak iyi"ye ulaşabilmesi için hürriyetten daha güzel ve etkili bir başka yol var mı? Hayatını sürdürmek isteyen her rejimin aklından çıkarmaması gereken ilk ilke, vatandaşlarını peşinen "sağduyulu, bilinçli ve coşkulu" varlıklar olarak kabul etmek değil mi? Kürtçe yayın ve öğretim imkânlarına yakında Tunceliler de kavuşacak. Kötü mü olacak? Ne münasebet, siz asıl o zaman görün "sağduyu, bilinç ve coşku"yu! Hem de, belki tahmin ettiğimizden de kısa bir süre sonra "zafer işareti"ne filan hiç mi hiç gerek kalmadan... Unutmayalım ki, toplumu şekil verilebilecek bir "çamur" gibi gören ütopistlerin gayreti bugüne kadar hep duvara çarptı. Toplumun yaşattığı bilgi, değer, inanç ve pratiklere en ufak bir kalıcılık atfetmeden akıllarına göre yeni bir dünya kurmaya çalışanlar sonuçta hep tek başına kaldı... Tunceli Valisi güzel söylemiş; "sağduyulu, bilinçli ve coşkulu" bir şehir halkı. Nedeni tabii ki apaçık: Çünkü düne göre daha fazla hürler...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |