|
|
Son arzu
Ne kadar da insafsızsınız. 50 yıldır içinde bulundukları politik hayattan tasfiye edilirken, Ecevitler'in "Şebinkarahisar il olsun" son arzusu alayla karşılanıyor... İdam mahkumunun bile son arzusu yerine getirilir... Türkiye'de bir kasırga esiyor. Her kasırga gibi bu da dalları koparıyor, bazen ağaçları kökünden sarsıyor. Kasırga dinip ortalık yeniden normale döndüğünde, köklü sanılan nice ağacın yere serildiğini göreceğiz. Eskiden darbelerle yapılan siyasi tasfiye, bu defa, liderler ve milletvekillerinin kendi iradeleriyle gerçekleşiyor. TBMM'nin doğal ömrü 18 Nisan 2004'de tamamlanıyor. 3 Kasım'da seçim yapıldığında, doğal ömür 1,5 yıl kısalmış olacak. Hesap etmişler, her milletvekilinin kaybı 40 milyar TL. civarındaymış... Önemli bir kayıp. Bundan da önemlisi, hayatının neredeyse yarısını o koridorlarda geçirmiş, ülkenin kaderini etkileyen kararlarda payı bulunan geniş bir politik sınıfın kendi kendilerini tasfiyesi... Ankara'da böyle günlerde her köşede bir senaryo yazılır. Son günlerdeki senaryoların yazarı imzasından belli oluyor: Bülent Ecevit... Önce, "İstifa ederim" dedi Ecevit... Sonuç alamayınca son gün iki kart daha sürdü ortaya: "Savaş çıkabilir ve Genelkurmay başkanının görev süresini uzatmak gerekebilir..." Kasırganın şiddetini düşünün ki, böylesine güçlü iki kart bile, esas senaryoyu değiştiremedi... Esas senaryoyu biliyorsunuz: Seçimi erkene alanlar en önde gözüken Ak Parti'nin karşısında bir ortak cephe oluşturacaklar; küçüklü-büyüklü partiler bu cephede buluşarak Ak Parti'nin iktidara yürüyüşünü durdurmaya çalışacaklar... Kemal Derviş'in liderliğinde hayata geçirilmesi beklenen bu senaryonun ilk aşaması, küçücük sapmalarla, gerçekleşti. İkinci aşama, Meclis'in erken seçim kararı almasıyla başlayacak... İkinci aşamada, erken seçim kararını almış siyasi partilerin yüzüne ayna tutulacak ve "Bu yüzle seçimde başarılı olamazsın" denilecek... Bugün her partinin elinde, AKP'nin en az yüzde 35 oy alacağını, diğerlerinin baraja takılabileceğini gösteren bir kamuoyu anketi bulunuyor. Partiler için tek yol güçlerini birleştirmek... İkinci aşamada, medyanın çoktan başlattığı bir kampanya eşliğinde, "Birleşmezsek tükeniriz" paniğinin zorladığı yakınlaşmalara tanık olunacak... Kemal Derviş işte bu aşamada devreye girecek... Birbirinden kopuk, duruşları farklı partilerin etrafında birleşebileceği figür olarak düşünülen kişi o... Kendilerini kendi elleriyle tasfiye edecek kararı alan partilerin yaşadığı şoku dindirmek üzere ülkemize dönecek Kemal Derviş... Mankenlerin, futbolcuların arkasına televizyoncu orduları takan medya grupları Derviş'i, ne yaptığı çok merak edildiği halde, Amerika'da kendi haline bıraktı. Neden acaba? Durduk yerde 'erken seçim' sözcüklerini ilk telâffuz eden kişiydi Derviş; daha kimse seçim düşünmezken, "Seçim tarihi erkene alınırsa ekonomi pek etkilenmez" deyivermişti. Hem de aylar önce... Zihinlere üşüştürdüğü 'seçim' gerçeğiyle partileri tek tek yüzleştirecek Derviş ve onları kendi etrafında birleşerek seçime girmeye dâvet edecek... Çıkış kapısı bulunmadığını gören partiler, medya da "Birleşin" diye ter ter tepinirken, ne yaparlar dersiniz? Ne yapacaklarını hep beraber göreceğiz... İkinci aşamada bir çok partiyi aynı cephede birleştiren gelişmelere tanıklık edebilirsek, üçüncü aşama sonu sandıkta bitecek kampanya süreci olacak... Bir dostum, "Amerikan-vâri çetin bir kampanyaya hazır ol" deyip duruyor bana. Onun kast ettiği, Genç Parti ile politik arenaya giren Cem Uzan; ama esas 'Amerikan-vâri' kampanyayı kimin yapacağına dair farklı bir görüşüm var benim... Kemal Derviş ABD'ye başının üzerindeki lekeleri aldırmaya mı gitti sanıyorsunuz? Başta, "Geçmişte darbelerle yapılan siyasi tasfiyeyi bu defa siyasiler kendi elleriyle gerçekleştiriyorlar" demiştim; şu ana kadar anlattıklarımda 'tasfiye' sözcüğünü hak eden bir ayrıntı göremediniz... Biraz düşünün; düşünürseniz sürecin nereye evrilebileceğini siz de görebilirsiniz... Bu sürece yeşil ışığın haziranın ilk günlerinde ABD başkenti Washington'da yapılan Bilderberg toplantısında yakıldığını daha önce yazmıştım. Son bir aydır yaşadıklarımız o toplantının bizim ülkemize serpintileri... Sonuç alma görevi de, son on yıl içerisinde Türkiye'den Bilderberg toplantılarına dâvet edilen kişilere verildi. Buna kuşku yok. Kemal Derviş de süreci açacak anahtar rolünde... Bilen biliyor: Bilderberg toplantılarında alınan kararlar hayata geçirilirken zorluklar yaşanabiliyor. Bu sebeple tek bir senaryo üzerinde yoğunlaşmıyor 'dünya egemenleri'; her ihtimali gözeten alternatif senaryolar söz konusu... Baştan beri anlattığım, üç aşamada gerçekleştirileceğini belirttiğim senaryo, içlerindeki 'en demokratik' senaryo... Demokratik, çünkü hiç değilse, seçmeni medya aracılığıyla yoğurmayı öngörüyor; seçmen iradesine müdahale söz konusu değil bu senaryoda... İkinci aşama beklendiği gibi gelişmez, partiler "Kurtar bizi Derviş" diye Kemal Bey'in paçasına sarılmaz, o da "Ne haliniz varsa görün" deyip bir köşeye çekilirse... İşte, benim esas korktuğum senaryo o gelişmenin türevidir... Rahşan Hanım'ın hemşehrilerine kıyağına karşı çıkmak ayıptır. İdam mahkumunun bile son arzusu yerine getirilir yahu...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |