Allah, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'na kolaylık versin. Kımıldasa bir dert, kımıldamasa bir başka dert. Ne yapsın başkan? Bir yanında Yeni Türkiye Partisi mi, oluşumu mu her neyse onun genel başkanı İsmail Cem, öte yanında Demokrat Türkiye Partisi Genel Başkanı Mehmet Ali Bayar. Her ikisi de uyuyor. İsmail Cem'in uykusu oldukça "ağır" olsa gerek başını Rifat Hisarcıklıoğlu'nun omzuna bir iyi yaslamış, daha doğrusu omuzunu yastık olarak kullanmış. Horul horul mu uyuyor, mırıl mırıl mı uyuyor, belli değil ama, işin gerçeği "Türkiye'yi kurtarmaya kalkan liderler" mışıl mışıl uyuyorlar.

Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin olağan genel kurul toplantısının görüntülerini TV'lerden izlerken, İsmail Cem, Mehmet Ali Bayar gibi parti genel başkanlarının uyuduğu, Rifat Hisarcıklıoğlu, gibi başkanların da "uyanık" kaldığı dikkatimi çekti. Rifat Hisarcıklıoğlu'nun "uyanık" kalması, öyle "Kayserililiğinden" falan değil, ülke sorunları ancak "uyanık" kalınarak çözümlenebileceği için.

İş dünyası başkanlarının "eli taşın altında" olduğu için, onlar her an "teyakkuzda ve uyanık" kalmak zorundalar. Siyasilerimizin öyle bir sorunları yok. Zaten Türkiye'yi "hangi rezil noktaya" getirdiklerini son iki gündür yazıyorum. Eğer uyanık davransalar, sorumluluklarına sahip çıksalar, "eyyamcılık" yapmasalar, IMF'ye teslim olmasalar Türkiye bu halde mi olurdu?

İşte sürekli "uyarı" görevini yerine getiren ATO Başkanı Sinan Aygün yine çok güzel dokümanlar göndermiş. Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı rakamları aylardan beri anlattığını, hatta bana bile verdiğini söyleyen Sinan Aygün, "Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı utanç rakamlarını aylardan beri açıklıyoruz, ancak bir devlet organı açıkladığı zaman olay oluyor" diyor.

İşte ATO Başkanı Sinan Aygün'ün son gönderdiği mektuptaki çarpıcı açıklamalar:

"19 Şubat 2001'de patlak veren krizle bir anda yüzde 70 fakirleşen Türkiye eğitim, sağlık, gıda, okuryazarlık alanında Küba, Malezya ve Ermenistan'ın gerisine düşerken, Avrupa ülkeleri arasında sadece Arnavutluk ve Moldova'nın önünde bulunuyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı 2002 Raporu'nun verilerine göre, Türkiye, 173 ülke arasında bir yılda üç sıra gerileyerek 85'inci oldu. (....)

Nüfusumuzun yüzde 18'i günde 2 dolarla geçiniyor

"Orta gelişmişlik düzeyi" grubunda yer alan Türkiye'de, 2000 yılı itibariyle ortalama hayat süresi 69.8 yıl,. 15 yaş ve üstü yetişkinlerde okuma yazma oranı yüzde 85.1, 15-24 yaşları arasında okuma yazma oranı yüzde 96.5. 40 yaşına kadar ölüm ihtimali yüzde 9.6. Okur yazar olmayan nüfus yüzde 14.9. Sağlıklı içme suyuna ulaşamayanlar yüzde 17, 5 yaşın altında yeterli beslenemeyenlerin oranı yüzde 8.

Türkiye bu rakamlarla tüm AB ülkelerinin çok altında kalıyor. Günde 1 dolar ile geçinen nüfus yüzde 2.4, günde 2 dolar ile geçinen nüfusun oranı yüzde 18 dolaylarında bulunuyor.

Açlığın başkenti

Türk halkının yarıdan fazlası açlık ile baş edebilirken, Ankara açlığın başkenti oldu. Nasıl mı? Ankara'da 70 bin aile açlık yardımından yararlanmak için valiliğe başvurdu. Yoksul ailelerin evleri de harap. Krizden sonra evini terk eden erkeklerin sayısı hızla yükseliyor. Resmi tespitlerde şöyle ifadeler var: "Krizden sonra erkekler evlerini terketti, kadın ve çocuklar açlığın pençesine düştü. Başkentte şu an için en az 350 bin kişinin günlük yaşamını sürdürecek beslenme imkanları yok. Sonbaharda okullar açılıp havalar soğuyunca, başvurular 100 bini geçebilir."

Siyasilerin "Bizde sosyal patlama olmaz, çünkü Türkiye'de çevre dayanışması var" tezi de sarsılıyor. Fak-Fuk-Fon yetkilileri, başvuru üzerine yoksulluk tespiti yapmak için gittikleri evlerde, bütün mahallenin aynı şartlarda yaşadığına tanık oluyorlar ve şok geçiriyorlar. Yani "kimsenin kimseye verebileceği bir dilim ekmeği dahi bulunmuyor."

ATO Başkanı Sinan Aygün'ün ve Birleşmiş Milletlerin raporunu gördükten sonra, bizi bu hale getiren siyasiler, hangi yüzle bu ülkeyi yönetmeye yeniden talip olabiliyorlar?

CAN AKSIN

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu