|
|
Arafat'ın sonu mu; 'Felaket'in başlangıcı mı?
El Kaide'nin ve Usame bin Laden'in Doğu Afganistan'ın kuş uçmaz kervan geçmez dağlarının içindeki mağaralara sıkışmış kaderi, Amerikan Yönetimi için '11 Eylül saldırıları'nın 'sanıkları'nın ele geçirilmesi ve cezalandırılması için çok öncelikli olabilir ama insanlığın önemli bir bölümü ve bu arada Ortadoğu'ya bitişik yaşayan bizim ülkemizin insanlarının ufukları açısından Filistin-İsrail sahnesindeki tehlikeli gelişmeler daha büyük anlam taşıyor. İsrail hükümeti, Nablus yakınlarındaki ve Gazze'deki iki terör eyleminin sonucu olan 10 ölü ve onlarca yaralının ardından, eylemleri Hamas'ın gerçekleştirdiği, aynı gün Yasir Arafat'ın Hamas ve İslami Cihad bürolarını kapatma kararı aldığının bilinmesine rağmen, saldırıların sorumluluğunu Filistin liderinin üzerine yıktı; onunla her türlü 'siyasi teması' kestiğini açıkladı, Ramallah'ı terketmesini yasakladı ve Ramallah'a giren İsrail tankları Arafat'ın evini kuşatarak, namlularını ona doğru doğrulttular. İsrail F-16'ları ise, Hamas ve İslami Cihad'ı ezmesi talep edilen Arafat'ın kumandasındaki Filistin güvenlik kuvvetlerinin merkezlerini bombalayarak yerlebir ediyorlar. Filistin-İsrail barış sürecini ifade eden 'Oslo'ya karşı çıkmış olan ve Oslo'yu kabul etmek istemeyerek, aslında İsrail'in Filistin toprakları üzerindeki işgalini devam ettirmekten yana olan Ariel Sharon ile Hamas'ın (bir başka deyimle Filistin İslami radikalizmi'nin) birbirlerinin değirmenine su taşıdığını günlerdir vurguluyoruz. Sharon, 'Filistin meşruiyeti'nin temsilcisi ve simgesi olan Yasir Arafat'ı devreden çıkartarak, 11 Eylül'ün 'anti-terörizm mücadelesi'ne sağladığı 'uluslararası meşruiyet'ten yararlanıp Hamas ile başbaşa kalmak istiyor. Böyle bir durumda, Hamas'ı ezecek ve Filistinlilerin 'teslimiyet'i üzerinden bir sözde 'barış' sağlayacak. Hesap bu. Bazıları bu 'hesap'a uyandılar. Amerikalı yazar William Pfaff, Los Angeles Times ve IHT'de 'Filistin Yönetimi mi, Hamas mı: Budalaca bir Soru' başlıklı yazısında şu ilginç gözlemlere yer verdi: "Modern İslami radikalizm İslam halkları için tehlikelidir çünkü gittiği bir yer yok. Müslüman halkın, çağdaş uluslararası toplumun siyasi ve ekonomik sorunlarıyla başedebilmesine imkan verecek reformları gerçekleştirme yeteneğine sahip değil. Taliban'ın başarısızlığı buydu. Batı için tehlikelidir çünkü temelinde siyasi olan bir ihtilafa felaket getirecek bir dini yorum sunmaktadır. İşte bu yüzden Filistin-İsrail ihtilafındaki son gelişmeler alarm zilleri çaldırıyor. Taliban'ın Afganistan çökmesi ve yenilgisini selamlayan halkın sevinci, radikal hareketin gerçekte ne kadar güçsüz olduğunu ve iktidarının ne kadar sevilmediğini, İslam dünyasının geri kalan bölümlerine dramatik biçimde gösterdi. Bu, modern teknoloji ve modern siyasi kültürün bugün İslam uygarlığına sunabileceği iyi şeylere uyumu hedefleyen Müslüman dünyanın modernleşmeden yana reformcuları açısından büyük önem taşıyan bir andır. Amerika, tam bu anda, İsrail'in Filistin Yönetimi'ni ezme girişimlerini kabullenmiş görünüyor. Böylece, İsrail'i yoketmek isteyen radikal İslami terörist hareket Hamas, Filistin kurtuluşunun tek yaşayabilen gücü olarak sahada kalmış olacak. … (Filistin Yönetimi), İslami olduğu kadar Hristiyan kökleriyle rasyonel ve seküler Arap milliyetçiliğini temsil ediyor. Batı, yalnızca onunla temas kurabilecek olması bir yana, Oslo'dan geçen yılki Camp David görüşmelerinin çökmesine dek, zaten kuruyordu da. Eğer bu tahrip edilirse, böyle bir gelişmenin İslam dünyasına vereceği mesaj, Amerika'nın terörist Müslüman düşmanları rasyonel Arap reformcularına tercih ettiği olacaktır. Bu da İslami radikallerin en başından beri ileri sürdüklerini doğrulayan bir mesaj olacaktır." Bu bir Yahudi kökenli, tanınmış bir Amerikalı yazarın yorumu. Daha çarpıcı olanı, büyük bir umutsuzluk duygusu içinde 'tarihe not düşmek' amacıyla 'Gelecek için Dipnot' başlığı ile İsrail'in Haaretz gazetesine yazan İsrail'in kalburüstü entellektüeli, eski Kudüs Belediye Başkan Yardımcısı Meron Benvenisti'nin satırları… Sharon'un 'oyunu'nu 'içerden' izleyen, anlayan ve bilen bir İsrail entellektüelinin 'felsefi' gözlemleri: "… Tek amacı Filistin kollektif kimliğini aşağılamak, onun meşruiyetini inkar etmek ve altyapısını imha etmek olan bir dizi askeri eylemi neyle izah edebiliriz? Filistinlileri kontrol noktalarında aşağılamak da ciddi bir meseledir ama teröristlerin hareketini önlemek gereği açısından mazur görülebilir. Ama, ulusal liderin, o ulusun babasının, ulusal kimliklerinin simgesinin kanını dökme çağrısı yapmak, onu lanetlemek ve aşağılamak tümüyle bambaşka bir şeydir. Başkan'ın helikopterlerini bir enkaz haline getirerek tahrip etmek, Yasir Arafat'ı bir an önce aşağılamak gayretinden başka hangi güvenlik gereği ile izah edilebilir? Ramallah'ta boş bir binayı bombalamanın, Arafat'ın yakında olduğunu ve birisinin onu masanın altına saklanmaya zorlamasını bilmenin sadistçe zevkinden başka ne amacı olabilir? Niçin Filistin liderini hakaretler savuran ve onun 'devrilmesi' çağrısında bulunan güvenlik uzmanları korosunun içinde, onun ortadan kalkmasının şimdiki durumu neredeyse bir cennet gibi gösterecek bir kaosu yaratacağını gayet iyi bilen sesler yer almıyor? … Sharon şiddetten nefret eden insanları Arafat'ın yönetimini eleştirme ve İsrail için bir barış ortağı bulunmadığı konusunda ikna etti. Bu sayede, onları İsrail Ülkesi'nde tek bir bir meşru toplu kimlik olduğu, onun da Yahudi halk olduğu 'ideolojisi'yle besledi. Bu toprakta, (bu durumda) geri kalanlar cani gangsterler tarafından yönetilen gelişigüzel biraraya gelmiş bir kitleden başka bir şey değildir. Sharon, Arafat'tan kurtulmak ve Filistin Yönetimi'ni imha etmekle, genel bir çözülmenin meydana geleceğini, bunun ardından (Filistin) rejimi gangsterlerin eline geçeceğini ve bu sayede 'ben size söylememiş miydim' demeyi umuyor. İşçi Partisi'nin korkar bakanları, soldaki ideolojik muhalefetin şaşırtıcı sessizliği, Arafat'ın kendi zayıf liderliği ve öfke, nefret ve intikam arzusunun birikimi, Sharon'un ideolojisinin gerçekleşmesine işleri götürebilir; ve böylece buradaki herkesin başına felaketin çökmesine." Türkiye, bu 'felaket coğrafyası'nın yanıbaşında. Irkçı-sömürgeci karışımı bir zihin yapısına sahip Sharon'un yönettiği İsrail'in Ortadoğu'daki en yakın dostu. Amerika'nın, İsrail'le birlikte bölgedeki en güvenilir müttefiki. Söyleyebileceği, yapabileceği hiçbirşey yok mudur?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |