YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan


  Arşivden Arama

 

 

İrfan çadırı

Mükremin Halil Yinanç Osmanlı tarihi konusunda bir ummandı; ancak küçük bir risale ve ansiklopedi maddeleri dışında kitaplık çapta bir eser bırakmadı. Merhumun bir başka özelliğini, 'Muhalif' gazetesindeki (8 Aralık 2000, s. 47) sütununda, Mehmed Niyazi (Özdemir) yazdı: Meğer konferans türü etkinlikleri de sevmezmiş hazret... Bir keresinde söz vermiş, ama günü gelince içinden gitmek gelmemiş... Derhal bir dişçi tanıdığına uğrayıp, "Konuşamaz raporu vermen için kaç dişimi çekmen gerekir?" diye sormuş... "16" cevabını alınca da, "Derhal çek" demiş... Mehmed Niyazi, merhumun dişlerini çektirdiğini kaydediyor...

Herhangi bir yerde konuşma yapmam gerektiğinde benim de hâlet-i ruhiyem Prof. Yinanç'tan farksız oluyor; mâzeretimi kabul edeceklerini bilsem ve çare oysa, 16 dişimi birden çektirmek üzere dişçi koltuğuna oturabilirim. Bir çok kez, muhatap hiçbir mâzereti kabul etmeyecek kadar ısrarcı veya kıramayacağım kadar yakın oluyor... Sonuçta, her yıl bir kaç kez bir yerlerde konuşmak zorunda kalıyorum...

İstanbul/Bağcılar'da, her yıl "Ramazan çadırında irfan sofrası" genel başlığı altında yararlı bir çalışma yapıldığını biliyorum. Nasıl bilmem, Bağcılar'ın olağanüstü başarılı, her seçimde artırdığı oyunu sonuncuda yüzde 40'a çıkaran belediye başkanı Feyzullah Kıyıklık benim en az 30 yıllık arkadaşım... Bu yıl, bu tür dâvetlere daha açık İlnur Çevik aracılığıyla söz aldı belediye ve bizim 'Başkent Kulisi' ekibini irfan çadırında ağırladı...

Bağcılar İstanbul'un en yeni semtlerinden biri, ama nüfus yoğunluğu bakımından dördüncü ilçe... Bir çok ilden daha kalabalık bir nüfus yaşıyor burada: 600 bin... Son yıllarda açılan dev bulvarları, geniş caddeleriyle, Bağcılar, kasaba hüviyetinden kurtulma yolunda. Öyle sanıyorum ki, bir kaç dönem sonra, gerçek bir metropol olan İstanbul'un eklentisi olduğunu daha fazla belli edecek Bağcılar...

'İrfan çadırı' dedikleri, aslında, binlerce kişi alabilen kocaman bir konferans salonu. İftar vakti, Bağcılar halkından isteyenler burada oruç açıyor ve yemek yiyorlar; her akşam değişik bir firmanın bedelini karşıladığı iftar yemekleri veriliyor çadırda... Daha sonra, çadırı konferans salonu düzenine sokuyorlar, bir veya bir kaç konuşmacı görüşlerini dinleyicilerle paylaşıyor... Çoğunlukla, bir konser veya eğlence programıyla kapanıyor gece...

Bu tür etkinliklerde konuşmacı olmaktan çekinirim ya, podyumu tanıdığım birileriyle paylaşıyor olmam tedirginliğimi azaltıyor. Her hafta hiç değilse bir kez, Kanal-7'deki programda biraraya geldiğim İlnur Çevik, Ali Bayramoğlu ve Cengiz Çandar'ın varlığı Bağcılar'da da işe yaradı... Yoksa, o dev çadır, içini dolduran kadınlı-erkekli Bağcılar halkı, çeşit çeşit mikrofonlar, kendi sesimi taşıyan yükselticiler, kanımı dondurucu bir etki yapabilirdi üzerimde.

Ekonomik kriz ilk önce fakirleri vurur. Gazetelerde kapanan fabrikalarla, kepenk kapatan dükkânların toplam sayısını okuruz ara sıra; her bir haberin arkasında işsiz kalan, evine bir somun ekmek götüremeyecek duruma düşen binlerce çalışan vardır... Bağcılar gibi fakirleri celbeden muhitlerde daha derin hissedilir krizler... Nitekim, bizi gezdiren belediye başkanı Feyzullah Kıyıklık, bir kaç kez, "Halkımız gerçek anlamda fakir bizim" demek ihtiyacını hissetti...

Fakir, ama gururlu... 'İrfan çadırı' içerisine gelip saatler boyu bizleri dinleyen insanların yöneltme ihtiyacı duydukları sorular çantamda; hiç tereddütsüz belirteyim: Bağcılar halkı, kendi cepleri, çocuklarının aşı gibi konularda elbette duyarlılar, ancak kendi sıkıntılarının ülkenin genel sorunlarından kaynaklandığının da fevkalâde idrakindeler... Bir şeyi daha kaydedeyim: Fukaralığın sebebinin siyasetteki tıkanma olduğu bilincine sahip, bunun sorumlularını sorgulamaya can atan insanlarla karşılaştık Bağcılar'da...

Belediye, olması gerektiği gibi, yöre hayatının tam merkezinde... İnsanların sadece ekonomik ihtiyaçlarıyla ilgili değil; yolunu, suyunu taşıyıp çöpünü toplamakla yetinmiyor belediye, insanlarının bağımsız kişiler ve sorumlu bir halk haline dönüşmesini sağlayacak semt kitaplıkları da kuruyor. Büyükçe bir parkın içinde Türkmen çadırı biçiminde inşa edilmiş çay ocağında, Bağcılar halkı, boş zamanlarını yararlı biçimde değerlendirme imkânına da sahip. Demli çay, kıvamında gözleme, isteyene dumanı tüten nargile servisi de yapılıyor... Nuri Pakdil, nargile için, 'duman endüstrisi' lâfını boşuna sarf etmemiş...

"İstanbul" dendiğinde hepimizin aklına filmlerden de âşina olduğumuz o bildik kent köşeleri geliyor: Beyoğlu, Kadıköy, Anadolu ve Rumeli sahilleriyle Boğaz, Bakırköy, belki bir kaç semt daha... Oysa, 12 milyonun üzerinde insanın çoğu, o merkezlere bayağı uzak, aralarını onlarca kilometrenin böldüğü yeni yerleşim merkezlerinde yaşıyorlar ve kent hayatına uyum sağlama çabasındalar... Kentli olmanın sadece karın doyurma eylemi değil, kafanın zonklamasını dindirmek için öğrenme bilinci olduğunu da öğrenerek... Bu süreçte belediyeler en önemli rolü oynuyor...

Bağcılar'a doğru yola çıkmadan önce, Mükremin Halil Bey'in "Acaba mâzeret olarak dişlerimi mi çektirsem?" tereddüdünü geçirdiğimi itiraf ediyorum işte; ama bir itirafım daha var: İyi ki çektirmemişim, iyi ki Bağcılar'ı görmüşüm...


11.ARALIK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...