Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Firmalar da bilinçleniyorBugün çok yönlü olarak tüketici bilinciyle ilgili okur mesajlarını büyüteçe almak istedim. Bir başka Yenişafak okurunun yazısını aynen sunuyorum; "Zaman zaman köşenizi takip eden bir tüketici olarak yazıyorum. Biliyorsunuz genellikle ülkemizde mücazat sistemi daha kuvvetlidir, mükafat rafta bırakılır. Yaşadığım bir olayı iletmek istedim. 1999 kışında Huzur Giyim Mağazaları'ndan bir kışlık ayakkabı almıştım. Yaz gelince boyayıp temizleyip dolaba kaldırdığım ayakkabımı, 2000 yılının ilk yağmurlu günlerinde paketinden çıkarıp giydiğimde tabanından su aldığını gördüm. Gördüm ki, tabanında iki delik oluşmuş. Huzur'a (Pangaltı Mağazası) giderek durumu anlattım. İlgili arkadaş (Adem Bey) konuyu halledeceklerini söyledi. Gerçekten de kısa süre sonra yeni bir ayakkabı alabileceğimi söylediler. Gidip yeni ayakkabımı aldım. Topluma hizmet veren Huzur Mağazaları'nın böylesi bir mağduriyete huzurlu bir netice sunması şahsımı memnun etmiştir. Sizin vasıtanızla ilgililere tekrar teşekkür ediyor tüm firmalara emsal teşkil etmesini diliyorum. Haksızlıklar sineye çekilmesin Sayın Yaşar Yavuz'un bu mesajı da gösteriyor ki, müşteri memnuniyetinin önemi firmalarda giderek daha fazla anlaşılıyor. Sözkonusu firmanın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 4'üncü maddesinde "Gizli Ayıplı Mal" olarak tarif edilen sorunu çok kısa sürede, zorluk çıkarmadan çözerek tüketiciyi memnun etmiş olması gerçekten güzel bir gelişmedir. Satıştan çok kısa süre sonra ortaya çıkan ayıpları bile kabullenmeyen firmaların da tüketicinin yasal hakları doğrultusunda bilinçlenmesi gerekiyor. Bunun için tüketicilerin kendi hakları konusunda duyarlı olmaları, haksızlıkları sineye çekmemeleri şart. Zaten aksi yöndeki davranış israf anlamına gelir ki bunun kabul edilebilir bir yanı olamaz.
Yeni Şafak okurları bilinçli tüketici
Y azılarımızın asıl hedefi tüketiciye yasalar çerçevesinde hakkını aramasına teşvik etmek. Bu konuda çarpıcı bulduğum bir iki okur mesajını vermek istiyorum; Geçtiğimiz günkü köşede sitemli yazısını konu edindiğim fırıncı esnafı okurum Burhan Eyüp Yılmaz şöyle diyor; "Fırıncılarla ilgili tüm yazıları inceliyorum. Üreten, tüketen konusuna ciddi yaklaştığınıza inandığım için cevap yazıyorum. Ekonomisi perişan olanın, kafası da bizim milletimizinki gibi karışıktır. Böyle olunca kimsenin kimseye itimadı kalmıyor. Dinleyen olmasa da biz derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. Bilhassa son beş yıldır sektörün uğradığı zarar trilyonlarla ifade edilebilecek düzeydedir. Para kazanmazsan bu işi niye yapıyorsun diyenler ne yapacağımızı da söyleseler onlara inanacağım. Ekmek hakkında detaylı bilgi isterseniz gerçek ama illa da gerçekleri söyleriz." Bir başka mesaj Ankaralı okurum Necati Kıdıman'dan gelmiş. Okurumun şu mesajı yazılarımızda verdiğimiz bilgiler doğrultusunda sorununu çözdüğünü anlatıyor; "Mutfak ve yatak odası dolaplarımızın eksikleri tamamlandı. Ayrıca tavsiyeniz üzerine garanti belgesi düzenlemeyen firmayla ilgili olarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tüketici Şikayet Merkezi'ne başvurumla ilgili işlemler de sürüyor. Sağlık ve esenlik dileklerimle..." Zaten hiçbir sorun çözümsüz değildir. Yeter ki biz onlarla uğraşma yollarını bilelim.
Tercihiniz "fast food"sa dikkat!
Sefertaslarını tarihe gömen "fast food" adlı hazır yiyeceklerin güvenilirliği konusunda bir uzman görüşü sağlığımız için önemli hususlara işaret ediyor. Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Öner, pizza-hamburger türü yiyeceklerin üretiminin mikrobiyolojik güvenlik kurallarını bilmeyi gerektirdiğini bildirdi. Gıda uzmanının açıklaması şöyle: "Bu tür yiyeceklerin içine konan marul, maydonoz gibi sebzelerin de bol ve temiz suyla yıkanmaları önemlidir. Gıdalara elle dokunulmamalı, eldiven kullanılmalı, çalışma önlüğü giyilerek tuvaletleri, lavaboları çok temiz ortamlarda üretim yapılmalıdır."
Tüketici hakları için vakıf kurulsunGeçtiğimiz günlerde Vakıf Haftası kutlandı. Tarihimizde kuşları korumak için bile vakıflar kurulmuşken, bugün vakıfların sayısı ve niteliği giderek zayıflıyor. Oysa ben bizzat gözlerimle görüyor ve şahit oluyorum; bugün İstanbul'un iyi bilinen semtlerinin hemen arka mahallelerinde doğum yapacak parası olmadığı için ölüm tehlikesi geçiren, yiyecek yemek bulamayan insanlar var. Bu çok yönlü toplumsal tükenişin önüne ancak sivil toplum hareketinin desteklenmesi ve teşvikiyle geçilebilir. Resmi makamların vakıf teşkilatlanmasını yaygınlaştırması şart.
hnisa@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|