|
|
"Büyük devlet" olma yolunda...
Kesip bir yana koyduğum gazete kupürlerini ayıklarken birkaç ay öncesinin bir mülâkatını içinde bulunduğumuz şu günlerde hatırlatılmamızın yararlı olacağını düşündüm. Söz konusu mülâkatı Hürriyet'ten Faruk Bildirici gerçekleştirmiş. Karşısında Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdürü Mehmet Kervancı var. Kervancı, Diyanet temsilcisi olarak 9 yıl yurtdışında görev yapmış ve bu süre içinde Avrupa'da dînî hayatı yakından incelemiş. "Açıkça gördük ki, diyor, bizde yaşanan dînî problemlerin hiçbirisi Avrupa'da yaşanmıyor. Çünkü orada din herkesten çok seçkinlerin meselesidir, aydınların, entellektüellerin meselesidir. Bizde ise durum farklı." Pekiyi bizde durum nasıl? "Bizde din konusu maalesef eğitimsiz insanların meselesi olarak görülüyor. Okumuş yazmışlarımızın, kendi toplumlarının diniyle ilgilenmeleri çok yeni bir hadise." Ve Genel Müdür'den önemli bir teşhis: "Ülkemizde dinin anlaşılmasında sıkıntılar var. Bugünkü rahatsızlıklar da ondan kaynaklanıyor." Yani özetle, bir türlü dindar burjuvazi yetiştiremedik yakınması!
Faruk Bildirici, Genel Müdür'e soruyor: "Yurtdışı faaliyetlerinizde hedefleriniz neler?" Cevap: "Bakın Doğu Bloku çöktü. Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar çok geniş bir coğrafyada yaşayan soydaş ve dindaşlarımız, dînî ve milli hayatları itibariyle özgür bir ortama kavuştular. 70 yıllık bir boşluğu bir anda doldurmak gibi bir taleple karşı karşıya kaldık. Bugün bu muazzam coğrafyada Türkiye Diyanet Vakfı'nın ayak basmadığı, hizmet götürmediği, Türkiye'nin adını taşımadığı tek bir bölge yoktur. Bununla da iftihar ediyoruz. İsterseniz buralara gitmeyebilirsiniz. O zaman o boşluğu başkalarının doldurmasına ses etmeyeceksiniz. İran bu işi bir devlet politikası haline getirmiş. Suudi Arabistan öyle. Dünya kadar para sarfediyorlar. Sırtınızı dönebilirsiniz. O zaman da büyük devlet olma iddianızı kaybedersiniz."(!) Siz şu iddiaya, şu görev bilincine ve sorumluluğa bir bakın! Bir "din görevlisi" için bu ne kadar "dünyevi" bir dil böyle? "Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar çok geniş bir coğrafyada" gönülleri fethetmek için başlatılmış bir seferberlik bu! Ya adları sayılan rakip devletler? İran "bu işi" tabii ki bir "devlet politikası" olarak yapıyor, Suudi Arabistan tabii ki dünya kadar para harcıyor. "Laik Türkiye Cumhuriyeti"nin bu ülkelerle bu alanda yarışmasına mı talibiz? "Büyük devlet olma" iddiamız (Osmanlı'nın bile aklına gelmeyen) bu şekilde, devlet eliyle dünya âlemi Müslüman yapma gayretimizle mi ölçülecek?
Bu çerçevede Türkiye Diyanet Vakfı neler mi yapmış? "Türkiye'yi hatırlatan 28 cami", "Azerbaycan'da bir ilahiyat fakültesi, bir de Bakü Türk Lisesi adı altında bir okul, Nahçıcan'da bir ilahiyat lisesi, Türkmenistan'da ilahiyat fakültesi ve ilahiyat lisesi, Kırgızistan'da ilahiyat fakültesi, Romanya'da bir ilahiyat ve pedagoji lisesi ile bir pedagoji koleji, Bulgaristan'da üç ilahiyat lisesi ile bir İslam Enstitüsü olmak üzere toplam 12 okul..." Görüyorsunuz, şöyle böyle değil, Vakıf bu işi bayağı ilerletmiş. Birkaç ay önce Tokyo'da Türkiye tarafından yaptırılan ve açılışında ilk hutbeyi Diyanet İşleri Başkanı'nın Türkçe ve Japonca okuduğu cami de bu Vakıf'ın işi olmalı. Bir de kaderin şu cilvesine bir bakın: Türkiye'de İmam Hatip Liseleri'nin kökünü kurutmaya karar vermiş olan devlet, "öteki Türkiye"nin milyonlarca dolarını harcayarak "Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar çok geniş bir coğrafyada" ilahiyat liseleri açmakla meşgul.
11.ARALIK.2000
|
|
|