Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Bir kâbustan erken uyanmakSonunda sağduyu egemen oldu ve Adalet bakanı Prof. Hikmet Sami Türk, ölüm orucunun 50. gününde, 'F-tipi' cezaevlerinin açılışının süresiz ertelendiğini açıkladı. Ölümün soluğunun hissedilmeye başladığı döneme giren eylemcilerin de, bu resmî jeste olumlu cevap vermeleri, eylemi bitirerek doktor müdahalesini kabul etmeleri gerekir. Ölüm tehdidi ortadan kalktığına göre 'F-tipi' cezaevi ve ölüm orucu eylemini daha sağlıklı bir biçimde tartışabiliriz. Tutuklu ve mahkumları bir veya üç kişilik odalarda barındırmayı, örgüt içi etkilenmeyi asgariye indirmeyi hedefleyen bir cezaevi modelidir 'F-tipi'... Görenlerin anlatımından ve ekranlara yansıyanlardan anlaşıldığı kadarıyla, içeridekilere mümkün olabildiğince rahat ve huzurlu bir ortam sağlayabiliyor. İtiraz edilebilecek noktalardan biri, eylemin de sebebi olan,'ortak yaşam alanı' denilen yerlerin işlik ve spor salonuyla sınırlı tutulması, beraberce televizyon izleme, sohbet etme imkânının 'F-tipi'ndeki mahkumlara tanınmamasıydı. Çeşitli cezaevlerinde 50 gündür sürdürülen ölüm orucu ve açlık grevi eylemleri bir gerçeği dışa vurmaya da yaradı: Türkiye'de yasal olmayan bazı örgütler, bağlılarına 'ölüm' gibi çaresiz bir eylemi kabul ettirecek kadar güçlüler. Resmî çevreler, örgütün kimin ölüm orucuna yatacağına karar verirken farklı ölçüler uyguladığı kanaatindeler (sözgelimi, aleyhte ifade verdiğine, muhbirlik yaptığına inanılan kişilerin seçildiği söyleniyor); ancak bu durum bile örgütlerin gücünü gösteren fiilî sonucu değiştirmiyor... Esasen, 'F-tipi'ne geçiş, cezaevlerindeki örgüt gücünü kırmaya yönelik bir tedbir... Ucunda ölüm bulunan her eylem, en başta duyargaları daha açık kesimleri (önce içeride yakınları bulunan aileleri, sonra aydınları) hareketlendirir; sürecin ilerlemesi başlarda sessiz kalan kitlelerin de sempatisini çeker... 1992 ve 1996 eylemleri, önceleri "Teröristle pazarlık edilmez" sertliğini sergileyen yetkililerin de, ölümlerle birlikte tavır değiştirdiğini gösterdi; ölüm karşısında kimse sessiz kalamıyor... Cezaevinde sürdürülen eylemler, ne kadar yanlış bir amaçla yürütülüyor olursa olsun, devleti, ölümü göze almış insanların başarıya ulaşabildikleri gerçeğiyle bir kez daha yüzleştirdi. Ancak, bu defa, çağdaş iletişim araçlarıyla donanmış, kendilerini duyurmak için her türlü imkânı kullanabilen örgütsel bir bilgilendirme ile karşı karşıya kalındığı da fark edildi. Günlerden beri, sesi veya kalemi bir anlam taşıyan herkes gelişmeler konusunda haber sağanağına mâruz kalıyor. Cezaevlerinden mektuplar yağdı, e-posta mesajların ardı hiç kesilmedi, konuyla ilgili sivil toplum kuruluşları eylemin her adımını kamuoyuna yansıttı. Eylem, bir halkla ilişkiler örnek olayı olarak da önem taşıyor... Nedense, devlet, eylemciler kadar kendini anlatmakta başarılı değil. Teröristle 'pazarlık yapmama' saplantısı haklı taleplere bile kendini kapatmayı getirince, 'F-tipi' gibi aslında uygulanabilir bir proje tepki çekebiliyor. Yetkililer, 50 gün boyunca inatçı bir tavır sürdürecek yerde, sözgelimi İstanbul Barosu başkanı Yücel Sayman'ın teklif ettiği türden 'ortak yaşam alanı' denilen yerleri biraz daha genişletmeyi öngören bir formüle yanaştıklarını açıklasalardı ne olurdu? Ya da, 'F-tipi' cezaevinde kalmayı 'tercih edilir bir mazhariyet' olarak görüp zorlama yerine 'isteyene uygulama' yöntemi benimsenemez miydi? Örgüt baskısından kurtulmak isteyenler için birer sığınak olarak düşünülebilirdi 'F-tipi'... Ölümle sonuçlanmasa bile, 50 gün süren ölüm orucu eylemleri eylemciler üzerinde kalıcı etkiler bırakıyor. Beyinde tahribat yüzünden şuur kayması bilinen en yaygın semptom; ayrıca sürekli halsizlik, denge yoksunluğu türü ârızalar da söz konusu olabiliyor. Önceki eylemlerden sakat kalmış insanların varolduğunu biliyoruz. Hem onlara, hem de 50 gün boyunca ölümü bekleyenlere ilgi göstermek şart... Örgüt, umarım, Adalet bakanı Türk'ün jestini doğru değerlendirir... İnadını ölümlere kadar sürdürmüş adalet bakanları görmüştük daha önce; Prof. Hikmet Sami Türk, kendisinden beklediğimiz, tebrik edilmesi gereken, duyarlılığı ölümler başlamadan gösterdi. Bundan sonra, iş, 'F-tipi' gibi radikal bir değişikliği sindire sindire kabul ettirmenin yolunu bulmakta... Prof. Türk, iknânın hâlâ işe yarayan bir yöntem olduğunu ispatlayabilir... İspatlamalıdır da...
fkoru@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|