İlginç refleksler çağında yaşıyoruz. Uzun uzun konuşmak, gözden geçirmek gerekiyor siyasi pozisyonumuza göre dizayn ettiğimiz reflekslerimizi. Ve evet, bunun sağı da yok solu da…
Örnek bir olay üzerinden anlatayım istiyorum derdimi.
Görmüşsünüzdür. Geçtiğimiz Cuma gün 3. Havalimanı işçileri servis sorunu üzerinden bir eylem yaptılar. Gün boyu hem sosyal hem de konvansiyonel medyanın gündeminde kaldı bu eylem.
İstanbul Valisi Vasip Şahin’in açıklamasına göz gezdirelim önce. “Çalışma kimliği olmayan ya da provokasyanvari eylemler yapacağını düşündüğümüz 401 kişiyi gözaltına aldık, bunlardan 275’i salıverildi. Bu salıverilmeler daha da devam edecek. Provokatörlere ise göz açtırılmayacak” deniliyor açıklamada. Anlaşılan her zamanki gibi çakallar pusudaydı.
Ardından 3. Havalimanı’nda çalışan işçilerin medyaya yansıyan taleplerine de bir bakmak lazım. Maaşlarını alamadıklarından, yatakhanelerdeki tahtakurusu sorunundan, servis düzenlemesinin yetersizliği probleminden, mavi yakalılarla aynı yemek kalitesinde yemek istediklerinden… Yani epeyce “temel” sayılabilecek ihtiyaçlarının giderilmesinden söz ediyorlar.
Demek ki şu: Havalimanı işçilerinin son derece hayati bir takım meselelerde bir takım istekleri var. Yani tanımladıkları bir mağduriyetleri var. Öte yandan, çalışma kimliği olmayan, yani protestolar esnasında o kalabalığı provoke etmek isteyen bir takım provokatörler de var. Hatta gördük ki PKK ve FETÖ medyası başta olmak üzere olayı “yeni bir Gezi”ye çevirmek isteyen bir dünya karanlık odak da var.
Peki, ne yaptı insanlar bu durumda? Derhal, güncel politik diskur üzerinden refleksler geliştirip her zamanki gibi karpuz gibi ortadan ikiye ayrıldılar. Bir taraf “olaylar anlatıldığı gibi değil, memlekete operasyon çekiyorlar” korosu oluşturdu derhal. Diğer taraf da aşağısında kalır mı bunun? Buradan bir Gezi, bir gerginlik, Türkiye’yi zor durumda bırakacak bir hareketlenme aradılar. “3. Havalimanı inşaatında 400 işçi öldü” diyenine bile rastlandı hatta.
Tabii ki bu arada yine işçilerle ve gerçeklerle ilgilenmedi hiç kimse.
Hadi sizi bir başka açıklamadan haberdar edeyim. Havalimanı inşaatını yürüten İGA, bir yazılı açıklama yaptı olaylarla ilgili. O açıklamada deniliyor ki “evet, bazı sorunların biz de farkındayız ve bunları düzeltmek için elimizden geleni yaparak 3. Havalimanı açılışını 29 Ekim’e yetiştirmek istiyoruz.”
Haydi burada bir duralım. İGA diyor ki “evet, bazı sorunların farkındayız.” Peki, bu durumda geçtiğimiz Cuma, gün boyunca çeşitli pozlar takınıp istihbaratçılık oynayarak “olay bildiğiniz gibi değil, ortada hiçbir sorun yok” diyen, “Almanya’nın provokasyonuna gelmeyin” diyen, hatta “işçiler zorla mı çalıştırılıyor kardeşim, çalışmasınlar işlerine gelmiyorsa” diyen kimi sosyal medya trolleriyle kimi gazeteciler azcık utanırlar mı? Elbette utanmazlar.
Peki ya gün boyu ortalığı ateşe vermek için hazır bekleyen ve işverenin insanları köle gibi çalıştırdığı algısını yaymaya çabalayan provokatörler utanırlar mı? Elbette utanmazlar.
İGA açıklamasında diyor ki “servis sorununun farkındayız ve çözeceğiz”, “tahtakurusu ile zaten mücadele ediyoruz, daha da etkin mücadele edeceğiz”, “taşeronlarla toplantılar yaptık, genel hizmet kalitesini artıracağız”, “yemek kalitesini artıracağız.”
Anlayacağınız, günün sonunda ortaya çıkan gerçek şudur. İşçilerin bir takım mağduriyetler yaşadığı ortadadır ve havalimanını yapan girişim bu mağduriyetlerin farkındadır. Çözerler mi çözmezler mi henüz bilmiyoruz tabii bunu. Ama “çözeceğiz” dediklerini biliyoruz.
Diyeceğim o ki ne “Türkiye’ye operasyon çekiyorlar” diyenin ne de “buradan bir Gezi çıksa ne güzel olur” diyenin i’rabta mahalli yoktur.
İ’rabta mahallin olsun istiyorsan güzel kardeşim, yapman gereken şey her durumu güncel politikaya kurban etmemektir. İşçiden, işçinin emeğinden yana olmak da, bunu yaparken memlekete bir oyun kurulmasına engel olmak da mümkündür. Ancak bunu güncel politikanın daracık kalıplarıyla yapmak ne yazık ki mümkün değildir. Dahası işçinin mağduriyetini dile getirmek seni hain yapmaz. Seni hain yapan şey işçinin mağduriyeti varken susmaktır. Seni hain yapan şey işçinin mağduriyeti üzerinden kriz kollamaktır. Memleket alev alınca mutlu olmak da, işçinin kimsesizliğine bir çare aramamak da seni hain yapar.
Mağdurla provokatörü birbirinden ayırt edebilecek bir zihnin olursa ülkemiz daha güzel, daha yaşanabilir bir ülke olur.
Diyelim ki havalimanı 29 Ekim’e yetişecek ama bu esnada birçok işçi mağdur olacak. İş kazaları artacak. Bu durumda hala “ne pahasına olursa olsun bu havalimanı yetişecek” demek seni “memleket sevdalısı” değil “vahşi kapitalist” yapar güzel kardeşim. Diyelim ki İGA sözünde durdu ve sorunlar giderilerek açılış 29 Ekim’e yetişti. Buna rağmen “3. Havalimanı’na hayır” demek seni “işçi hakları savunucusu” değil provokatör bir hain yapar güzel kardeşim.
Bilmem anlatabildim mi derdimi?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.