Boş konuşan kelimeler

04:0021/11/2024, Perşembe
G: 21/11/2024, Perşembe
Gökhan Özcan

Kelimeler dünyaya ait… Kelimelere ihtiyaç duyduğumuz yer dünya! ‘ İnsan’ın cennetten sonrasına ait hepsi… Manayı azaltıp eksilterek dünyevileştirmek, daha doğrusu dünyaya sığdırabilmek için bulduğumuz çareler… Gündelik meselelerin ötesinde pek bir şey düşünmüyor oluşumuz bizi çok azaltıyor. Bunun gibi kelimelerle düşünmek de azaltıyor aslında insanı. Çünkü kelimeler manaları o kelimeleri kullananların havsalasına, zihin çapına, iç gayretlerinin uzanabildiği çeperlere kilitliyor. Oysa varlığa çıplak

Kelimeler dünyaya ait… Kelimelere ihtiyaç duyduğumuz yer dünya! ‘
İnsan’ın
cennetten sonrasına ait hepsi… Manayı azaltıp eksilterek dünyevileştirmek, daha doğrusu dünyaya sığdırabilmek için bulduğumuz çareler…
Gündelik meselelerin ötesinde pek bir şey düşünmüyor oluşumuz bizi çok azaltıyor. Bunun gibi kelimelerle düşünmek de azaltıyor aslında insanı.
Çünkü kelimeler
manaları o kelimeleri kullananların havsalasına, zihin çapına, iç gayretlerinin uzanabildiği çeperlere kilitliyor. Oysa varlığa çıplak gözle her baktığımızda fark ediyoruz ki, anlaşılmış olan ‘şey’ler mananın ancak pek azına tekabül ediyor. Aşkın olan her şey mana dağarcığımızın dışında kalıyor. Konuşmak, söylemek, yazmak, ifadelendirmek gibi şeyler mananın sonsuzluğundan dünyanın çapına uygun tarifleri, kalıpları, meramları hayata indirgemek demek oluyor. Oysa hayat bundan ibaret değil… Aksine mananın dile gelmeyen, çitlerle çevrilmeyen kısmı uçsuz bucaksız. Oradan mana toplayıp dünya diline aktaramaz, buna bir yol bulamayız. Bunun ispatı, sözsüz olanın içinden hayatlarına aşkın manalar devşiren kemal ehlinin lâl olan dilleridir.

“Keşke hiçbir şey söylemeseydin bana” dedi gözlerinin içine bakarak, “şimdi her şeyi sözlerinin içine sığdırmak zorunda kalacağım!”

Bazen bir eksik taş, derenin üstünden sıçrayıp karşıya geçmeyi imkansızlaştırabilir! Bazen eksik bir mana da sarfedilmiş
yüzlerce kelimeyi boşa çıkarabilir.

“Ah, âciz ve hain kelimeler, siz birer cansız işaretten başka nesiniz? Etten ve kemikten bir elin, tahtadan veya madenden bir âletle düz ve boş kâğıt üzerine çizdiği cansız ve âciz işaretler... Size ne akılla ruhumuzun sırlarını teslim ederiz? Aslında bir ‘nida’ olan acımızı bir musiki olan sevincimizi sizin sessiz geometrinizle bildirmeye çalışırız!” diyor ‘Hüküm Gecesi’nde Yakup Kadri Karaosmanoğlu.

Hiç kimsenin kendisini anlamadığından şikâyet edip duran insanlar, onlara kendisini nasıl anlayabileceklerini anlatabilecek kelimelere sahip mi acaba? Daha da ötesi, bunu kendilerine anlatacak kelimeleri var mı ceplerinde?

Bazen dünya konuşurken kelimeleri ağzında o kadar yuvarlıyor ki, ne dediği hiç anlaşılmıyor!

“Neden hiç konuşmuyorsun?” diye sordular. “Çünkü anlamaya çalışıyorum!” dedi cevaben.

Yıllar önce bir şair ‘kelimelerin kifayetsiz’ kaldığı bir şeylerden
söz etmişti. Herkes diline doladı bu sözleri ama pek üstünde duran olmadı. Kelimelerin kifayet ettiği bir hayata mim oldu bunun yerine kalabalıklar. Bu yüzden, dilimizin döndüğü kadar mana taşıyabiliyor artık hayatımıza kelimeler. Eski dilde gönül demekti dil, şimdi sadece laf ebeliğiyle meşgul bir organ…

“Dilinin söylediğini kulağın duyuyor mu?” zamanlarından, “Kulağının duyduğunu dilin söyleyebiliyor mu?” zamanlarına geçebilsek hepimiz için daha iyi olacak sanki!

Kelimeleri yıkayıp yıkayıp yeniden kullanan insanlar yüzünden, bize sunacak hiçbir yeniliği kalmadı sanıyoruz hayatın?

Sınırları dünyadan ötesine erişmeyen kelimelere muhtaç değiliz manayı aramak için. Belki şu halleriyle kurtulmamız gerekiyor bir an önce kelimelerden!
Bırakmamız gerekiyor belki de artık zihnimize düşen her şeyi dar kalıplara dökmeyi. Bırakmak gerekiyor belki de manaları kelimelerle zapturapt altında tutmayı.

“İnsanda teselli var mı insana?” diye soruyor ‘Kalbin Kararı’ kitabında Ahmet Murat.

#toplum
#edebiyat
#Gökhan Özcan