İşte bu “an”dan geriye kalan nedir?

04:003/04/2019, Çarşamba
G: 3/04/2019, Çarşamba
Fatma Barbarosoğlu

I-Biz bu dünyadan giderken; geride kalanları kedere sevk eden yanımızda götürdüklerimiz ve dahi arkamızda bıraktıklarımızdır.Bazen hatıra olarak kalan; bir anın içinde okunmaya devam eden Kur’an-ı Kerim oluyor.Yeni Zelanda katliamında ölen bir gencin annesi, oğlunun arabasını caminin yakınlarında buluyor. Arabayı çalıştırınca oğlunun Kur’an-ı Kerim dinlediğine şahit oluyor.Gözü yolda, aklı ve kalbi Kur’an’da bir gencin arkasında bıraktığı o an, annesi için yaralarına merhem, gittiği yerin emniyetine

I-

Biz bu dünyadan giderken; geride kalanları kedere sevk eden yanımızda götürdüklerimiz ve dahi arkamızda bıraktıklarımızdır.

Bazen hatıra olarak kalan; bir anın içinde okunmaya devam eden Kur’an-ı Kerim oluyor.

Yeni Zelanda katliamında ölen bir gencin annesi, oğlunun arabasını caminin yakınlarında buluyor. Arabayı çalıştırınca oğlunun Kur’an-ı Kerim dinlediğine şahit oluyor.



Gözü yolda, aklı ve kalbi Kur’an’da bir gencin arkasında bıraktığı o an, annesi için yaralarına merhem, gittiği yerin emniyetine dair güven ve dahi teselli olacak.

Efendimiz buyurdu: “Nasıl yaşadıysanız öyle öleceksiniz. Nasıl öldüyseniz öyle dirileceksiniz.”

Yaşamak dediğimiz şey anlardan mürekkep. An bu an.

II-
Tasavvuf ehli vakti idrak konusuna çok ehemmiyet vermiştir. Kişinin vaktinin, içinde bulunduğu hâl ile olan bağlantısına dikkat çekmesi bakımından sufinin vakti idrak etme şuuru, psikolojik vakit anlayışının öncüsüdür. Ebu Ali Dakkak: “Vakit içinde bulunduğun haldir. Eğer sen dünyada isen (yani zihnin ve kalbin dünyevi düşüncelerle dolu ise) vaktin dünyadır, eğer ahirette isen vaktin ahirettir. Eğer neşeli isen vaktin neşelidir, hüzünlü isen vaktin hüzündür.”( Kuşeyri,
Risale
, sh.181)

Sufiler vakti hâl ile hâli ise ilgi ile bağlantılı olarak açıklamaktadırlar. İlgi noktasında Ferit Kam Fenomenoloji ekolünün zaman anlayışı bakımından İbn el -Arabi’den etkilendiğini söyler. Fenomenolojinin insan tasavvurunda, ‘ilgi’nin çok önemli açıklayıcı bir rolü vardır: “Kendini dünyaya atılmış olarak bulan insan, aynı zamanda dünyasına yeni bir şekil vermek için hürriyet ve sorumluluk denemesinde bulunur ve kendi ilgileriyle kendini yeniden yapar.”

Tasavvuftaki ibn el vakt kavramı ile fenomenolojinin eksilme kavramı arasında da bir paralellik kurmak mümkündür. Fenomenoloji için ontolojik esasta önemli kavramlardan biri ‘eksilme’dir. “Eksilme, insanın geleceğin şahsi imkanlarından kendini soğutarak, günlük hayatın ilgileri içinde kaybolması meyline işaret eder. Eksik adam, mazisinden ve geleceğinden koparak sadece bugünde yaşayan, samimi benliğin dışına çıkmış kimsedir. Buna göre onun benliği zayıflamıştır... Eksilme en kuvvetli ifadesini dedikodu, tecessüs ve kaypaklık huylarında bulur... Tecessüsün hedefi doğru anlayışa varmak değil, zihni bir an için başka tarafa çevirip, oyalanıcı bir meşguliyete bağlanmaktır.”(Egzistansiyalist Felsefenin Beş Klasiği, sh.57)

Varlığın farkına varmak için sıkılmak önemlidir. Sıkılmak ile geçirilmekte olan zaman arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Modern –popüler kültür vakti, insanların sıkılmalarını önlemek üzere örgütlemektedir. Başkalarının örgütlediği zaman içinde devinip duran insan, insanı diğer canlılardan ayırt eden en önemli özelliklerden biri olan sıkılma duygusunu hiç yaşamamaktadır. Heidegger için sıkılma, insanı değişmez sınırlılığı ile yüz yüze getirdiği için çok önemlidir. Çünkü sıkılma sayesinde dünyanın korkunçluğuyla yüz yüze gelir insan. Sıkıntı ile birlikte insan kendi imkanlarının sınırlılığını ve dünyanın gelip geçiciliğini kavrar.

III-

Vakti harcayanlar her şeyi harcar. Vakti değerlendirenler herkesi ve her şeyi değerli hale getirir. Birgül Öğretmen mesela. İlgisinin merkezinde dünyanın yetimleri var. Elinden gelenin en iyisini yapmak noktasındaki gayreti dillere destan. Vakti idrak etme ve geçip giden vaktin hesabını verme noktasında titizliği yol gösterici.

Öğretmenler odasında meslektaşları kah tartışıp kah şakalaşırken o akşamdan hazır ettiği kumaş parçalarını eliyle dikiyor, fermuarını takıyor. Sattığı her ürünün gelirini yetim derneğine bağışlıyor.

Kermeslere çöpe atamadığı ürünleri “hayır” niyetine gönderen “iş adamlarına” inat; diktiği her objeye göz nuru dökerek, nakış işliyor.

Her savaşta, her terör olayında yetim kalan çocukların haberine tanık olan kalbini, ancak böyle teskin ediyor, böyle teselli ediyor.

#Yeni Zelanda
#Kur’an-ı Kerim
#Ebu Ali Dakkak
#İbn el –Arabi