Tevekkül, sebeplere sarılmaya mani olmadığı gibi, gereklidir de. Kişi bir işin olması için gayret eder, çabalar, sonucu Allah’a bırakır. Bu aşamada kula düşen rızadır, kabulleniştir.
İnsan doğar, büyür, yaşar ve büyür. Bu zaman zarfında sayısız ameller işler.
Bu amellerin bir kısmı iradesi dışında yaptığı işlerdir. Nefes alma verme, organların hareketi gibi. Bir kısmı da kendi iradesiyle yaptığı ve tamamen sorumlu olduğu işler. Namaz kılması, oruç tutması, ders çalışması, işe gitmesi gibi.
Bizler yapmış olduğumuz bu işlerden memnun olacağımız sonuçlar almak isteriz. Başarmak, sevap almak, Allah’ın rızasını kazanmak, dostların sevgisini kazanmak gibi. Ancak işler her zaman istediğimiz gibi gitmeyebilir. Çok çalıştığımız halde istediğimiz notu alamayabiliriz. Arzu ettiğimiz kazancı elde edemeyebiliriz. İşte burada devreye giren husus, tevekküldür.
Tevekkül, işi başka birine havale etme, ısmarlama, birine güvence verme
Bütün gerekenleri yaptıktan, her türlü sebebe başvurduktan sonra olacaklara razı olup sonucu Allah’tan bekleme.
Allah’tan başka hiçbir kimse ve varlıktan beklememek ve güvenmemek.
Allah’a havale etme, kadere razı olma, Allah’a bırakma, O’na güvenerek, O’na inanarak yapma.
Tefviz, bir şeyi bir kimsenin üzerine bırakma, ihale etme, her şeyi Allah’tan beklemek.
Tevessül, bir şeyi vesile sayıp ona sarılma, inanma, vesile edinme, sebep sayma.
“Yemeden içmeden Allah’ın kendisini doyuracağını söyleyen kimse ahmak, sebepleri terkeden kimse âcizdir.” İbnü’l-Cevzî
***
Tevekkül, sebeplere sarılmaya mani olmadığı gibi, gereklidir de. Kişi bir işin olması için gayret eder, çabalar, sonucu Allah’a bırakır. Bu aşamada kula düşen rızadır. Bir öğrenci dersine zamanında çalışır, doğru planlama ile sınava hazırlanır, sağlığına, beslenmesine dikkat eder, zamanı iyi kullanır ve sınava girer. Artık bundan sonrası tevekküldür, kabulleniştir.
Birine güvenip dayanan kimse mütevekkil, güvenilene vekil denir. Vekil tutulacak kişi kişinin kendinden daha bilgili ve güçlü olmalıdır. En büyük, en yetkili, en güçlü, en hayırlı vekil de tartışmasız; Allah’tır. “Kim Allah’a tevekkül ederse, O, ona yeter.” (Talak, 65/31);
Allah bir topluluğa sahip çıkar, korursa hiç kimse ona zarar veremez. Allah bir topluluğu yok etmek, cezalandırmak isterse hiç kimse o topluluğu koruyamaz. (Âl-i İmrân 3/160), Yürekten Allah'a inanan, tedbirlerini alıp Rabbine sığınanlara ne insanlar ne de cin ve şeytanlar zarar veremezler. (Nahl 16/99)
***
Allah Resulü (sav) yapacağı bazı işlerde istişare etmiş, karar aldıktan sonra Allah’a sığınıp, tevekkül etmiştir. “Kararın kesinleşince artık Allah’a tevekkül et, Allah kendisine tevekkül edenleri sever” “...Kararını verdiğin zaman, artık Allah’a dayan ve güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.” (Âli İmrân, 159)
Kendisine gelip “Devemi bağladıktan sonra mı tevekkül edeyim yoksa bağlamadan mı?” diye soran bir sahâbîye şu cevabı vermiştir:
“Önce bağla, sonra tevekkül et” (Tirmizî, “Kıyâme”, 60)
Evden çıkan kişinin tevekkül bağlamında şu duayı yapması tavsiye edilmektedir:
“Bismillâh, Allah’a inandım, O’na dayandım, O’na tevekkül ettim; güç kuvvet yalnız O’nundur” derse Allah onu en hayırlı şekilde rızıklandıracak ve kötülüklerden koruyacaktır (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 103; İbn Mâce, “Du'â'”, 18)
“Allah’ım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana tevekkül ettim, sana yöneldim” (Buhârî, “Teheccüd”, 1; Müslim, “Müsâfirîn”, 199; Ebû Dâvûd, “Salât”, 119).
“Tevekkülü eleştiren imanı, çalışmayı eleştiren sünneti eleştirmiş olur.” Sehl et-Tüsterî
***
Çoğu zaman insanlar kaderci bir anlayışla tevekkülü yanlış yorumlamaktadırlar. Ve tenbelliğe, miskinliğe dayanak bulmaktadır. Hz. Ömer, Medine›de boşta gezen bir gruba: "Siz necisiniz? diye sordu. Onlar da: “Biz mütevekkilleriz”, dediler. Bunun üzerine büyük halife: “Hayır, siz mütevekkil değil, müteekkil (yiyici)lersiniz. Siz yalancısınız, tohumumu yere atıp sonra tevekkül edene mütevekkil denir” dedi.
Her şey Allah’ın elinde. Asıl karar mercii Allah. O fazlından bol bol verir ama bizce meçhul sebeplerle gelen ilahi ikramlar bizi farklı düşünmeye sevk etmemelidir.
Böyle yapan huzur ve mutluluğu yakalar.
“Doğrusu, insan için kendi çalışmasından (gayretinin neticesinden) başka bir şey yoktur.” (Necm, 53/39)
Allah’a tevekkül edene O, kâfi gelir.
“Hasbunallâhu ve ni’mel vekîl, ni’mel Mevlâ veni’men nasîr: Allah bize yeter, o ne güzel vekildir. O ne güzel Mevla o ne güzel yardımcıdır.”