İbn-i Haldun artık dünyada sosyolojinin kurucusu olarak yer etmiştir. Eğitim ve tarih felsefesi üzerine de kafa yormuştur. İbn-i Haldun, "bedevilik" ve "umran" üzerinde durması yanında, bunlara bağlı olarak "devlet yönetimi"nin nasıl olması gerektiğini yorumlaması , sonraki araştırmalarda ana kaynak olmuştur.
1348'de çıkan bir veba salgınıyla annesi,babası ve hocalarının çoğunu kaybeden İbn-i Haldun, yirmi yaşındayken Tunus katipliğine getirildi. Bilim meclisinde de çalışan İbn-i Haldun, bu görevdeyken siyasi bir sebepten hapse atıldı.
1366'daki yönetim değişince vazifesinden ayrılarak kabileler arasında dolaşmaya başladı. Mukaddime için araştırmalar yaptı ve bedeviliği inceledi. Siyasi gitgellerden bıkan İbn Haldun, Ebu Hammu'nun iznini alarak İbn-i Selame denilen bir kaleye yerleşti ve kendisini tamamen ilmi çalışmalara verdi ve ünlü eseri Mukaddime'yi 1374'te burada tamamladı.
İbni Haldun çeşitli alanlarda Batılı düşünürlerin öncüsü olarak görülmüş, fikirleri Machievelli, Vico, Gibbon, Montesquieu, Abbe de Mabbby, Ferguson, Condorce, Comte ve Bodin'in fikirleriyle karşılaştırılarak aynı seviyede kabul edilmiştir.