Genellikle çarşı, cami, hastane gibi yerlerde ihtiyaç sahiplerinin kolaylıkla alabilmeleri için altın ve para bırakılan özel bir yerdi sadaka taşları. Derdini? anlatamayan yardıma muhtaçlar, sadaka taşı geleneği ile ihtiyacını giderme imkanı bulurdu.
Kökeni Selçuklu’ya dayanan Osmanlı’nın ‘sağ elin verdiğini sol el bile fark etmemeli’ hassasiyetiyle uyguladığı ‘Sadaka Taşı’ geleneği, birçok yerde hala yaşatılıyor. Genellikle çarşı, cami, hastane gibi yerlerde ihtiyaç sahiplerinin kolaylıkla alabilmeleri için altın ve para bırakılan özel bir yerdi sadaka taşları. Derdini? anlatamayan yardıma muhtaçlar, sadaka taşı geleneği ile ihtiyacını giderme imkanı bulurdu. Sadaka taşı, Anadolu’nun insani ve vicdani özeninin yardımlaşmaya en güzel şekilde bulduğu formüllerdendi. Birkaç sokağın birleştiği merkezi yerlere konulan sadaka taşları dış görünüş itibarıyla çok sade, bir buçuk-iki metre yüksekliğinde, otuz santimetre çapında, tepesinde bir elin girebileceği kadar bir çukur bulunan mermer veya taştan yapılmış eserlerdi.
Merkezi yerlere yerleştirilen sadaka taşlarına zenginler tarafından ihtiyaç sahipleri alsın diye, uçup kaybolmasını önlemek adına kağıt paralar değil madeni paralar bırakılırdı. Yardımlar gündüz yerine gece yatsı namazına giderken taşın çukuruna bırakılırdı. Yine ihtiyacı olanlar da yatsı namazına giderken bu çukura elini sokar ve ihtiyacı kadar olan parayı alırdı. Bu şekilde ne sadakayı veren ne de sadakayı alan belli olurdu. Yardım alan kişiler sadece ihtiyacı kadar, zor durumda kaldığında kendisine ve ailesinin bir günlük iaşesi kadar parayı alırdı. Hiç kimse sadaka taşındaki paranın tamamını almak gibi bir düşüncede olmazdı.