Mest nedir? Mesh nelere ve nasıl yapılır? Mest üzerine mesh etmenin şartları nelerdir? sorularının cevabı araştırılan konular arasında. Mest, ayakları bilekleriyle beraber örten bir tür ayakkabıya verilen isimdir. Mesh, bir nevi hükmî temizlik olup; abdestte bir uzvun, ayağa giyilen mestin veya yaraya sarılan sargının üzerine ıslak elle; teyemmümde ise toprağa sürülmüş elle yüz ve kollar üzerine yapılır. Peki mest üzerine mesh nasıl yapılır ve bunun şartları nelerdir?
Mest nedir? Mesh nelere ve nasıl yapılır? Mest üzerine mesh etmenin şartları nelerdir? sorularının cevabı bazı vatandaşlar tarafından merak ediliyor. Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığının mest üzerine mesh nasıl yapılır ve bunun şartları nelerdir? sorusuna cevabı haberimizde.
Mest nedir?
Meshin caiz olabilmesi için gerekli şartlar
Mestler üzerine meshin caiz olabilmesi için gerekli olan şartlar şunlardır:
- a) Ayaklar yıkanarak alınan bir abdestten sonra giyilmiş olması,
- b) Ayağa giyilmiş olarak normal bir yürüyüşle yaklaşık 5 km. veya daha fazla yürünecek kadar dayanıklı olması,
- c) Mestlerin, ayağa giyildikten sonra bağsız olarak durabilecek kadar sağlam ve kalın olması,
- d) Mestlerin her birinde, en küçük ayak parmağının üç katı kadar genişlikte delik bulunmaması,
- e) Suyu emerek hemen ayağa geçirmemesi gerekir.
Mesh nasıl yapılır?
Abdest alırken mestler üzerine mesh etmek Hz. Peygamberin (s.a.s.) sünnetiyle sabittir. Nitekim, Hz. Peygamberin (s.a.s.) abdest aldığını ve mestlerinin üzerine mesh ettiğini bildiren birçok rivayet vardır (Buhârî, Vudu, 35, 48; Müslim, Taharet, 72, 73).
- Mestleri mesh ederek abdest aldıktan sonra, abdestli iken ayağından her iki mestini veya birisini çıkaran bir kişinin, hades (abdestsizlik hâli) ayağına geçmiş kabul edildiğinden abdestini bozmadan ayaklarını yıkayıp tekrar mestleri giymesi gerekir. Abdesti yokken çıkarmışsa, tekrar abdest alırken ayaklarını yıkması gerekir. Süresi dolduğunda, abdestli ise mestleri çıkarıp ayaklarını yıkaması yeterlidir; abdestsiz ise ayağını yıkayarak tam abdest almalıdır (Kâsânî, Bedâiu’s-sanâî, I,9).