|

Temelini attık ama mezun olamadım

Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere pek çok devlet ve ilim adamının eğitim gördüğü Fatih’te bugünkü adıyla İstanbul Recep Tayyip Erdoğan Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin 1955’te temel atma töreninde öğrenciler adına konuşan Mümin Çevik, “O yıllarda imam hatiplileri üniversiteye kabul etmedikleri için o okulu bitiremedim.” diyor. Çevik, dışarıdan düz lise diploması alarak İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine girmiş.

Ayşe Olgun
04:00 - 30/07/2023 Pazar
Güncelleme: 10:18 - 30/07/2023 Pazar
Yeni Şafak
İbnülemin Mahmut Kemal İnal,İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay, Mümin Çevik, Rahmi Saruhan, Seniyyüddin Başak, Gündüz Akbıyık, Hafız Ali Üsküdarlı. 1955. İstanbul İmam Hatip Lisesi temel atma töreni. (Nedret İşli arşivi)
İbnülemin Mahmut Kemal İnal,İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay, Mümin Çevik, Rahmi Saruhan, Seniyyüddin Başak, Gündüz Akbıyık, Hafız Ali Üsküdarlı. 1955. İstanbul İmam Hatip Lisesi temel atma töreni. (Nedret İşli arşivi)

Bugün başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere pek çok devlet büyüğü, ilim ve bilim adamı, yazar, sanatçı çıkaran ülkemizin ilk imam hatip okullarından Fatih Çarşamba semtindeki İstanbul Recep Tayyip Erdoğan Anadolu İmam Hatip Lisesi eğitim hayatına 1951 yılında Adnan Menderes’in devlet başkanı seçilmesiyle başladı. 1951 yılında İstanbul Fatih ilçesinde Vefa Lisesi karşısındaki ahşap bir yapı olan Zeyrek Ortaokulu’nda açılan imam hatip okuluna Anadolu’nun dört bir yanından gelen öğrenciler kaydoldu. Öyle ki bir kaç yıl içinde öğrenciler okula sığmayınca İlim Yayma Cemiyeti’nin öncülüğünde Fatih Çarşamba’da bugünkü okul binası yapıldı. İlk yıllarda içinde öğrenci yurdu da bulunan bu okulun 1955 yılında temel atma töreni ise tarihe unutulmaz bir kare ile geçti. 29 Nisan 1955 yılında bir cuma günü İstanbul Fatih Çarşamba’da yapılan bu törene katılanlar arasında imam hatip lisesi öğrencileri, İlim Yayma Cemiyeti’nin kurucu heyeti ve devlet erkanı vardı. O günkü temel atma törenine ait bu karede bir öğrenci konuşma yapıyor. O fotoğraf karesinden bugün hayatta olan tek kişi de o konuşmayı yapan öğrenci. Bugün 86 yaşında olan Mümin Çevik’le Yakacık’taki evinde buluştuk hem o tarihi fotoğrafı hem de o günleri konuştuk. Fotoğraf karesinde yer alanlardan hatırladıklarını şöyle sayıyor Mümin Çevik: En solda oturan İbnülemin Mahmut Kemal, yanındaki İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay, sol yanımdaki İlim Yayma Cemiyeti’nden Rahmi Saruhan, Seniyyüddin Başak, onun arkasında (okul yönetiminden) Gündüz Akbıyık, sağ önde Hafız Ali Üsküdarli. (Fotoğraf Nedret İşli arşivi) .

Mümin Çevik okulun temel atma törenine katılıp orada öğrenciler adına konuşma yapmış ancak 1958 yılında inşaatı tamamlanan okulun bu yeni binasında eğitim görmemiş. “Ben son sınıfta okuldan ayrılıp dışardan Pertevniyal Lisesi’ni bitirdim ve hukuk fakültesine girdim. Çünkü o yıllarda imam hatipten mezun olanlar üniversiteye kabul edilmiyordu” diyen Çevik, o yılları anlatıyor. Temel atma töreniyle ilgili ise şunları hatırlıyor Çevik: “Beşinci sınıf öğrencisiydim ve öğrenciler adına bir konuşma yaptım. Törende İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen ve İlim Yayma Cemiyeti’nin kurucu heyeti de vardı. Önce İstanbul valisi, benden sonra da İlim Yayma Cemiyeti Başkanı Seniyüddin Başak konuşma yaptı. Yine Mehmet Akif’in yakın dostu Eşref Edip Bey vardı o törende. Hatta ben konuşmamı tamamlayıp kürsüden inerken Eşref Edip bey beni yanına çağırdı ve yaptığım konuşma metnini istedi. Daha sonra da bu konuşma metnimi çıkardığı Sebîlürreşâd dergisinde yayınladı.”

Hocalara söz verip Kur’an çalıştım

Mümin Çevik, Konya’da doğup büyümüş. İlkokulu da burada bitirmiş. İmam hatiplerin ismini ise ilk kez memleketten bir arkadaşının İstanbul’dan gönderdiği telgrafla öğrenmiş. İmam hatip lisesine nasıl kayıt yaptırdığını şöyle anlatıyor Çevik: “Konya’dan Ahmet Karakullukçu diye hafız bir arkadaşım vardı. Biz ilkokulu bitirdikten sonra bu arkadaşımız İstanbul’da imamlık yapan dedesinin yanına geldi. Bu sırada imam hatip liselerinin açıldığını ve öğrenci aldığını duyup kendisi kayıt yaptırmış bana da telgraf çekip “Hemen İstanbul’a gel” dedi. Babamdan izin alıp İstanbul’a arkadaşımın yanına geldim. Hocalar bizi imtihan etti. Ben derslerden büyük başarı gösterdim ancak Kur’an bilgim zayıftı. Hocalara çalışacağıma söz verince benim de kaydımı yaptılar. O yaz Kur’an çalıştım. Ahmet Karakullukçu arkadaşıma ise hep minnettar oldum.”

İmam hatip liselerinin kuruluş hikayesi aslında Osmanlı dönemine kadar uzanıyor. 1924 yılında medreseler kapatılsa da imam hatip kursları açılmış ancak 1932 yılında kapanmış. 1951 yılında Adnan Menderes’in başbakan seçilmesiyle birlikte yurt genelinde yedi imam hatip okulu kurulmuş yeniden. Biri de İstanbul Vefa’da yer almış. Vefa Lisesi’nin karşısında olan ve bir dönem Zeyrek Ortaokulu olarak kullanılan ahşap bina İlim Yayma Cemiyeti tarafından satın alınarak imam hatip okulu yapılmış. İlk mezunlarını 1956 yılında 9 kişi olarak vermiş. Daha sonra ortaokulu dışardan bitirererek iki yıl inzari sınıfta ve daha sonra da lise kısmında okumuşlar. Okul asıl mezunlarını ise 1957-58 öğretim yılında vermiş. 41 kişiyi mezun eden okul Ekim 1958 yılında ise Fatih Çarşamba’daki yeni binasına taşınmış. İmam hatip okullarının ismi ise 1971-72 eğitim öğretim döneminde ise İmam hatip liseleri olarak değişmiş.

Öğrenci evinde dört arkadaş kaldık

Mümin Çevik imam hatip okulunun Vefa’daki binasında beş yıl okuduğunu söylüyor ve o yıllarda okulun yurdu olmadığı için okumaya gelen diğer arkadaşlarıyla birlikte Fatih Hırka-ı Şerif’te yaşlı bir hanımın evinin alt katını kiralayıp orada kaldıklarını dile getiriyor. Her sabah öğrenci evinden okula yürüyerek gidip geldiklerini söyleyen Çevik, “Bekir Topaloğlu hem ev arkadaşım hem de sınıf arkadaşımdı. Yine Bekir Topaloğlu’nun dayısı olan bizimle aynı okulda ve evde kalan arkadaşımız Yahya Kutluoğlu vardı. Bir de yine onların hemşerisi Ahmet Kuloğlu vardı. Dört arkadaş aynı evde kalır okula da birlikte giderdik” diye öğrencilik günlerini anlatıyor.


İmam hatip öğrencisi olduğumu söyleyemedim

İmam hatip lisesi öğrencisi olması Mümin Çevik’e o yıllarda yayıncılık dünyasında kapılar açmış. İmam hatip lisesi öğrencisiyken dönemin ünlü gazetecisi Hakkı Tarık Us’un kardeşleriyle birlikte Cağaloğlu’ndaki bugün Hoşağası Hanı’nın olduğu yerde gazete çıkardıklarını söyleyen Çevik, “Ben de bir tanıdığım vasıtasıyla burada gece bekçisi olarak işe başladım. Arşivi düzenlemeye başladım. Alt metni eski harfle yazılı fotoğraflara yeni Türkçe harflerle not düştüm bir deftere. Bir gün bu notlarımı Hakkı Tarık Us görmüş. Arşivde çalışan gazetecilik okuyan bir arkadaş vardı onun maaşına 100 lira zam yapmış. Yazı işyeri müdürümüz de ‘bunları gece bekçisi bir çocuk var o yazıyor’ demiş. Benim o dönem aldığım maaş 120 lira. Gece geldim ki bir not ‘Sabah dokuzda Hakkı Tarık Us seni bekliyor’ yazıyor. Hakkı Tarık Us gazetenin üst katında evi vardı orada yaşıyordu. Sabah olunca evine çıktım. Önce yazdığım notlar için teşekkür edip eski yazıyı nereden öğrendiğimi sordu. Şimdi imam hatip lisesi öğrencisi olduğumu söylesem beni işten çıkarırlar. Ben de aile büyüklerimden öğrendiğimi söyledim. Hakkı Tarık Us, eski yazıyı bilmeme çok sevindi ve bana yeni bir görev verdi. Her gün Hakkı Tarık Us’un hazırladığı listedeki kitapları almak için Sahaflar Çarşısı’na gitmeye başladım. Böylece sahaf dünyasıyla tanışmış oldum” ifadelerini kullanıyor.

Kadın müritlerin katıldığı konferanslar

Mümin Çevik, Sahaflar Çarşısı’nda Raif Yelkenci, Muzaffer Ozak, Yeşil Hoca gibi isimleri tanıdığını söylüyor. Bugün sahaflığa dört kuşaktır devam eden Turan Türkmenoğlu’nun babası Adnan Türkmenoğlu’nun o yıllarda Allah Yolu diye bir mecmua çıkardığını ifade eden Çevik, “Ben de o mecmuaya yazılar veriyordum” diyor. Aynı zamanda Sahaflar Çarşısı’nda dükkanı olan Yeşil Hoca’nın Yüksek Ahlak Derneği kurup bunun da başkanlığını yaptığını dile getiren Çevik bu derneğe de üye olmuş. Çevik, “Langa taraflarında derneğin beyaz bir binası vardı hala ayaktadır burası. Bu dernekte her hafta bir yazar konferans vermeye gelirdi. Ben de bu derneğin konferanslarına katılırdım. Dinlemeye gelenler ise ağırlıklı olarak kadınlardı. Hocanın müritleri kadınlardan oluşurdu. İstanbul’un farklı yerlerinden kadınların geldiği, konferanslarını takip ettikleri bir dernekti burası. Yeşil Hoca medreseler kapatıldıktan sonra açılan ilk imam hatip kurslarında okumuş ve bu kurslar 1932 yılında yine kapatılmış. ” diye anlatıyor o yılları. O yıllarda kadın yazarların çok fazla öne çıkmadığını da belirten Çevik, Samiha Ayverdi ve Kubbealtı camiasının ise muhafazakar camiada kadınları öne çıkaran ilk oluşum olduğuna dikkat çekiyor. Ayverdi ile ortaokul yıllarında öğrenciyken tanıştığını ifade eden Çevik, o tanışıklığı ise şöyle anlatıyor: “Samiha Ayverdi 6. Milli Eğitim Şurası’nda bir konuşma yaptı ancak konuşma Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla kısa kesilince hazırladığı metni biz öğrencileri davet ederek başka bir gün okudu ve bizimle sohbet yaptı.”

Dini yayıncılığın temelini Eşref Edip attı

Mümin Çevik, Babıali’de dini yayıncılığın temellerini ilk atan ismin Eşref Edip olduğunu söylüyor. Çevik, Eşref Edip’in çizgisinin imam hatip ve ilahiyat mezunu yayıncı, yazar ve okurların devam ettirdiğini sözlerine ekliyor. Mümin Çevik yayınevini kurmadan önce 1958 yılında ilk önce Türkçe Kur’an Okunamaz adlı bir kitap hazırlayıp okurla buluşturduğunu ve bu kitabın kendisine yayıncılığın kapısını da açtığını söylüyor ve şunları anlatıyor: “ Diyanet İşleri Başkanı Eyüp Sabri Hayırlıoğlu’dan bir yazı alıp Türkçe Kur’an Okunamaz adlı kitabımın başına koydum. Ömer Nasuhi Bilmen, Hasan Basri Çantay, Ali Fuad Başgil, İsmail Hami Danişmend, A. Şeref Güzelyazıcı, Fikri Aksoy, Ahmet Aydınlı ve Fikri Yavuz gibi isimlerin de çeşitli mecmua ve gazetelerde bu tartışma üzerine yazıları çıkmıştı ve bu yazıları alıp biraraya getirdim. Bir hafta da kitabım 7 bin adet satıldı, büyük ilgi gördü. Ben de bu ilgi üzerine yayınevi kurmaya karar verdim ve Babıaile’de dini yayıncılığa başladım. “ Önce Cağaloğlu’nda Amca Matbaası’nın bulunduğu iki katlı binada arkadaşı İsmail Müftüoğlu’yla Doğangüneş Yayınlarını kurmuşlar. Ancak arkadaşının babası “Sen okulunu bitir” uyarısıyla Müftüoğlu ortaklıktan ayrılmış. Mümin Çevik ise iki yıl Babıali’de kaldıktan sonra da Beyazsaray Kitapçılar Çarşısı’na taşınmış. Burada iki yeni ortağıyla Üçdal Yayınevini açmış. O yılları şöyle anlatıyor Mümin Çevik: “Beyazsaray o yıllarda Kapalıçarşı yangınından kaçan dükkanların geçici adresleriydi. Aynı zamanda Sahaflar Çarşısı’ndan da gelmiş bir yayıncı vardı. Dini yayıncı olarak ilk önce ben, Demir Yayınları, Bahar Yayınları geldi. Birkaç sol yayıncı da vardı. Sağ sol yayıncılar bu çarşıya aynı yıllarda geldi. Benim dükkanın numarası 39 idi. Ama dini yayıncıların sayısı artınca ve Sahaflar Çarşısı da yeniden yapılınca buradaki esnafın bir kısım dükkanlarını boşalttı. Onların boşalttığı yerlere de dini yayınevleri yavaş yavaş taşındı. Ben ise çarşıdan tekrar Babıali’ye taşındım.”

İbnülemin Kemal’in konağına gittim

İbnülemin Kemal İnal’ın konağındaki sohbetlere de birkaç defa katıldığını dile getiren Mümin Çevik, “Musikiyi çok severdi. Alaaddin Yavaşça ile de ben ilk kez bu konukta sohbette tanıştım” diyor. Çevik, İbnülemin Kemal ile bir anısını ise şöyle anlatıyor: “Bİr seferinde sohbetine gelen beylerden birisine ismini sordu. Suavi cevabını alınca. ‘böyle isim olmaz, ismini değiştir’ diye sohbete gelen kişiyi azarladı.”


#Tarih
#Recep Tayyip Erdoğan
#Eğitim
1 yıl önce