Prof. Dr. Handan İnci, Tanpınar’ın çoğu ilk kez gün ışığına çıkacak notları, müsveddeleri, kitap taslakları ve fotoğraflarından oluşan arşivini internet üzerinden kullanıma açacaklarını belirtti. İnci ayrıca “Tanpınar Edebiyat Araştırmaları Merkezi”nin kuruluşu için de çalışmalara başladıklarını söylüyor.
Prof. Dr. Handan İnci, Tanpınar dendiğinde akla gelen ilk isimlerden biri. Biz de usta yazarı vefatının 55. yıldönümünde anmak için Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi İnci'nin kapısını çaldık. O da bizi Tanpınar'a dair yeni projeler, bilgi ve belgelerle karşıladı. Söz konusu Tanpınar olunca sürprizlere açık olmak gerek, biliyoruz. O halde buyrun muhabbete.
Lisedeyken Huzur'un Tercüman baskısı elime geçmişti. Tabii çok tad alamadığım için okuyamadım. Sonra İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne girdim. Tanpınar'ın mektupları, makaleleri ve günlüklerini yayımlayan Prof. Zeynep Kerman hocam olunca işler değişmeye başladı diyebilirim.
Şaşıracaksınız belki ama hayır. Edebiyat bölümüne çok isteyerek girdim ama akademik kariyer aklımda yoktu. İlk yılımda derse ilgisiz bir öğrenciydim, daha çok yeni yazarları okurdum. Tanpınar'ı ise okumak zorundaydık.
Hayır, çünkü ne olursa olsun o bir ders kitabıydı. Dili zordu. Osmanlıcayı daha yeni yeni kavramaya çalışıyordum. Üstelik cümlelerini çözmek de zordu. Ben Tanpınar'ı yavaş yavaş ama derin bir tutkuyla sevdim.
Önce şunu anlatayım: 1999 sonbaharıydı. Hocam Abdullah Uçman'la birlikte bir oyunun galasında Dergâh Yayınları'nından Ezel Erverdi ile karşılaştık. 2000 yılının Huzur'un 50. yılı olduğunu ve özel bir baskı yapmak gerektiğini söyledim. “Hoş fikir ama Tanpınar'ı kimse okumuyor. Kaç tane genç kitabı alıp anlamadığını söyleyip geri getirdi" dedi. Çok şaşırdım ve üzüldüm tabii. O günlerde benim gibi Tanpınar tutkunu olan arkadaşım Yücel Demirel'le birlikte Huzur'un kitap haliyle tefrikasını karşılaştırarak okuyorduk. Kitaba girmeyen her yeni paragraf keşfimiz müthiş bir sevinç oluyordu. Aynı zamanda romadaki hataları da tesbit edebiliyorduk. Derken YKY'den Ayfer Tunç aradı beni. Onunla da öyle tanıştım. Varisleriyle anlaştık, Tanpınar'ı artık biz basacağız dedi. Benden de Huzur'u hazırlamamı istediler. Tefrikayla karşılaştırarak Huzur'u ciddi şekilde tamir ettik. Daha önceki yayımlarda atlanmış cümleler, yanlış yazılan kelimeler vardı mesela. Tanpınar üzerine ilk ciddi çalışmam budur. Aynı süreçte Fatih Andı Beş Şehir'i, Abdullah Uçman da Bütün Hikayeler'i hazırladı.
2010'da bir Tanpınar sempozyumu düzenliyordum. 1999'da Tanpınar'ın İ.Ü. Türkiyat Enstitüsü'nde bulunan arşivine bir göz atma fırsatı bulmuş ve Suad'ın Mektubu'nu orada görmüştüm. Tam o sırada ufak bir artçı deprem olmuştu, binadan alelacele çıkmıştık. Bir süre sonra tekrar gittiğimde nedense bu dosyalara ulaşamadım. Yıllar sonra şansımı tekrar denemek istedim ve Enstitü'nün kapısını çaldım. Sadece kapı değil içinde bir hazinenin olduğu başka bir kapı da açıldı. Dosyaları taramaya başladım. Hiçbirinde yok. Son dosyaya geldiğimde “Allahım! Ne olur burada olsun" diye dua ettim.
Evet! Önce Suad'ın mektubunun eski yazı ilk sayfası, sonra daktilo parçaları, onun altında Antalyalı bir delikanlının mektubu, onun altında da Tanpınar'ın bilinmeyen fotoğrafları… Nasıl mutlu olduğumu anlatamam! Sempozyuma iki üç gün kalmıştı. Hemen fotoğraflardan Dünyam adlı bir albüm hazırlattım. Geçen hafta kaybettiğimiz Tanpınar'ın öğrencisi rahmetli Orhan Okay Hocamız, açılış konuşması için geldiğinde fotoğrafları görünce çok şaşırmıştı. Ardından Küçükçekmece Belediyesi bu albümü kültür hizmeti olarak bir Tanpınar etkinliğinde katılımcılara sunmayı teklif edince biraz daha genişlettim.
Elbette. Yine bu süreçte bulduğum “Mahkeme" adlı hikâyesini ve kütüphanesinde bulunan kitaplarının listesini 2012'de basılan Tanpınar/Son Bakışlar adlı kitapta yayımladım. Ama aklım hep Enstitü'deki dosyalardaydı. Niyetim arşivi koruma altına aldırmaktı. Enstitünün yeni müdürü Prof. Fikret Turan'la konuştum. Hemen destekledi projeyi. Nihayet geçtiğimiz yıl Marmara Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi ile MSGSÜ Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün iş birliğiyle bu evrakı dijital ortama aktardık. Şimdilik bir kısmını Tanpınar Araştırmaları için kurulan site üzerinden kullanıma açacağız.
Paris seyahatine dair izlenimlerini yazdığı not parçalarından tutun da belli ki sıkıntılı bir anında kenarlarına insan suratları çiziktirip durduğu kâğıtlara kadar her telden çalan evrak karmakarışık dosyalanmış arşivde. Makale müsveddeleri, not defterleri, edebiyat tarihinin ikinci cildine hazırlık olduğunu düşündüğüm bir dosya, Mösyö Teste çevirisine ait çok sayıda sayfa, senaryo taslakları, Yahya Kemal kitabının çalışmaları, Aydaki Kadın'la ilgili parçalar var. Ayrıca, tefrika romanlarını bir kâğıda yapıştırıp yanlarına düzeltmeler yapmış Tanpınar. Şimdi M. Ü. Bilgi ve Belge Yönetimi hocalarından Prof. Tûba Karatepe ve ekibinin yardımıyla tasnif ediyoruz.
Elbette. Hakkındaki bütün yazıların, kitapların, çevirilerin bilgisine buradan ulaşabilecek. Herkesten katkı bekliyorum. Arşivde bulduğum yeni fotoğrafları da yükledik siteye.
Asistanlarımızdan ve lisansüstü öğrencilerimizden oluşan çok çalışkan bir ekiple yürüyor işler. Benden daha büyük istekle bağlandılar projeye. Siteden daha önemli bir haberi de ilk kez buradan vermek isterim. Bölüm başkanımız Prof. Abdullah Uçman'la, üniversitemizde bir Tanpınar Edebiyat Araştırmaları Merkezi kurmak için harekete geçtik. Amacımız, giderek genişleyen Tanpınar çalışmalarına bir merkez oluşturmak. Bunun için geç bile kalındığını düşünüyorum. Tabii sadece Tanpınar'la sınırlı kalmayacak, çeşitli seminerler, sergiler, atölye çalışmaları için de aktif bir edebiyat merkezine dönüşecek.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'ne. Tanpınar üniversite hocalığına 1933'te burada, Güzel Sanatlar Akademisi'nde başlıyor. O yüzden ayrıca anlamlı. Üniversitemizde Tanpınar'a ait başka belgeler de var, onların da uygun olanlarını sitede paylaşacağız.
Siteyi açtık. Ama tasnif çalışmaları bittikçe yenilenecek tabii. Resmi prosedürü tamamladıktan sonra da merkezi açacağız. Ayrıca Gümüşsuyu'nda hayatının son yıllarını geçirdiği eve plaket konması için de bir girişim başlattık.
Tanpınar Araştırma Merkezi'nde İstanbul üzerine çeşitli etkinlikler de olacak. Bunlardan biri, konunun uzmanlarıyla yapılacak İstanbul temalı seminer ve geziler. Sanırım, Tanpınar severler olarak hepimiz şimdiden az çok yapmışızdır bunu. Daha önce de İstanbul'da dolaşmaktan hoşlanırdım ama gördüklerim güzel bir manzaraydı sadece. Üniversite son sınıfta şehri gezerken artık zihnimde Tanpınar'ın cümleleri vardı. İstanbul'u sevmeyi ben Tanpınar'la öğrendim. Bizi İstanbullulaştıran edebiyattır. Dikkat edin, İstanbul'u tutkuyla seven herkesin yolu edebiyattan geçmiştir. Yolun başında ise Tanpınar var. İstanbul'a biraz ilgi duyuyorsanız Tanpınar onu daha da coşturuyor. Hatta bir süre sonra şöyle diyebiliyorsunuz: “Tanpınar'ı mı seviyorum yoksa İstanbul'u mu?"
Tanpınar'ın arşivi üzerinde çalışırken doğru bilinen bazı yanlışları da düzeltme imkânı buldum. Bunlardan biri, onun o meşhur “Antalyalı Genç Kıza Mektub"u aslında bir delikanlıya yazıldığını, belgesiyle ortaya çıkarmaktı. Fakat hala eski şekilde yayımlanmaya devam ediyor nedense. Yine Huzur'la ilgili de bir bahis var: Tanpınar bir söyleşisinde Suat'ın meselesini tartışacağı küçük bir kitap yazma projesinden bahseder. Huzur'un devamı olarak düşündüğü küçük bir çalışma bu. Yani Huzur'un kayıp bölümü diye bir şey yok. Mektubun ilk sayfasınını 2011'de yayımlamıştım. Kalanı da daktilo müsveddesi halinde ve arşiv malzemesinin bütünlüğü içinde yayımlanacak. Ne yazık ki Tanpınar bunu tamamlamamış, ya da elimizdeki hali tam değil diyelim. Dosyalarda çok fazla eksik sayfa var. Ancak Tanpınar'ın üstünü çizdiği cümleler bile çok değerlidir. Arşivde böyle heyecan uyandıracak başka belgeler de var. Son olarak sık tekrarlanan bir yanlış da bir filmle ilgili. Tanpınar'ın Zümrüt adlı bir filmde oynadığını Selim İleri yazdı. Ben de hemen filmin peşine düştüm. Buldum filmi, izledim ve o kişinin Tanpınar olmadığını anladım. Ardından filmde oynayan Çolpan İlhan'la da görüştüğümde o da beni teyit eden bilgiler verdi.
Yıllardır sürdürdüğümüz bir çalışma da “Tanpınar Okuma Kılavuzu" hazırlığıdır. Bunu da bittikçe sitede parça parça yayımlayacağız. Web ortamı bu tür çalışmalar için çok avantajlı. Eksik ve hatalı bilgileri anında düzeltme imkânımız olacak. İşin tarama aşaması bitti. Şimdi romanlarının haritalarını çıkarıyoruz. Mesela Huzur'u açtığınızda diyelim kahraman Şehzadebaşı'nda yürüyor. Onun üzerini tıkladığınızda Şehzadebaşı'nın Tanpınar'ın hangi eserinde nasıl geçtiği bilgisi, döneme ait fotoğraflarla önünüze gelecek. Ya da Huzur'da geçen bir besteyi dinleyebileceğiniz linke yönlendirileceksiniz.