Sonbaharın gelmesiyle özellikle çocuklar arasında sıklıkla görülen “Yürüyen Zatürre” vakaları artış gösteriyor. Genellikle öksürük, baş ağrısı, halsizlik ve ateş gibi belirtilerle ortaya çıkan hastalık semptomlarının silik olması nedeniyle farkına varılamıyor. Yeni Şafak’a konuşan İstanbul Florence Nightingale Hastanesi Göğüs Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Ergün Tozkoparan, "Önceden sağlık olanaklarının çok yaygın olmaması nedeniyle bu hastalar hastanelere gidemiyor, gitseler bile görüntüleme yöntemlerinin çok sık kullanılamaması nedeniyle bu hastalara tanı konulamıyordu. Ya da bu hastalara üst solunum yolu, bronşit, gibi tanılar konuluyordu. Şimdi hem sağlık olanaklarının artması hem de sağlık kurumlarında ayrıntılı görüntüleme yöntemlerinin tomografi gibi daha sık kullanılmasıyla bu vakaları artık tanınır hale geldi." dedi.
GÜNLÜK HAYATLARINA DEVAM EDEBİLİYORLAR
“Yürüyen Zatürre” hastalığının yeni bir hastalık olmadığını ifade eden Tozkoparan, “Yürüyen zatürre de semptomlar nispeten biraz daha silik olduğu için zatürre olduklarının farkına varamıyorlar. Bu nedenle hastalarımız günlük sosyal ve iş yaşantılarına devam ediyorlar. 3-5 yıl öncesine kadar bu tür vakalar yine vardı. Bunların bir kısmını biz farkında olmadan tedavi ediyorduk. Önceden sağlık olanaklarının çok yaygın olmaması nedeniyle bu hastalar hastanelere gidemiyor, gitseler bile görüntüleme yöntemlerinin çok sık kullanılamaması nedeniyle bu hastalara tanı konulamıyordu. Ya da bu hastalara üst solunum yolu, bronşit, gibi tanılar konuluyordu. Şimdi hem sağlık olanaklarının artması hem de sağlık kurumlarında ayrıntılı görüntüleme yöntemlerinin tomografi gibi daha sık kullanılmasıyla bu vakaları artık tanınır hale geldi.” ifadelerini kullandı.
NEFES DARLIĞI VE ATEŞE DİKKAT
Yürüyen zatürre kavramının çok yeni olmadığını ancak şimdi farkındalığı ve tanınırlığının biraz daha fazla olduğunu söyleyen Tozkoparan, “En önemli belirti halsizlik, nefes darlığı ve ateş. Beraberinde zatürre olunca öksürük ve balgam çıkarma olur ama öksürük ve balgam çıkarma diğer birçok üst solunum yolu enfeksiyonunda da olabilir. Burada dikkat edeceğimiz en önemli husus, eğer iki günden daha fazla, 48 saatten daha fazla süren ateş, gece terlemeleri ve efor kapasitesinde azalma, nefes darlığı, öksürük ve koyu, sarı, yeşilimtırak, balgam çıkarma gibi yakınmalar varsa o zaman zatürreden şüphelenmeliyiz ve mutlaka bir akciğer filmi çektirmemiz gerekiyor.” diye konuştu.
ANTİBİYOKTİKLE TEDAVİSİ UYGULUYORUZ
Tedavi süreci hakkında bilgi veren Tozkoparan, tanı koyduktan sonra hastanın yaşına ve eşlik eden hastalıklarının olup olmamasına göre tedavi seçeneklerinin değiştiğini söyledi. Tozkoparan, “Tedavide bütün hastalarımıza antibiyotikler veriyoruz ama bu antibiyotikler yaşa ve hastanın kronik hastalığı olup olmamasına göre farklılık gösterebiliyor. Genç hastalara farklı antibiyotikler verirken, eşlik eden hastalıkları varsa kronik kalp hastalığı, akciğer hastalığı 65 yaşın yukarısında olan hastalar, kemoterapi ya da başka nedenlerle bağışıklık sistemi baskılanmış olan hastalara biraz daha farklı antibiyotikler verebiliyoruz.” dedi.
COVİD’DEN SONRA ARTTI
Son zamanlarda artmasının sebebinin ise görüntü olanaklarının artması ve Covid’den sonra viral enfeksiyonların çok görülmesinden kaynaklandığını aktaran Tozkoparan, “Viral enfeksiyonlar, bakterilerle ve mikroplarla oluşan enfeksiyonlara bir zemin hazırlayabiliyor. Başlangıçta normal bir enflüanza ya da artık enflüanzaya dönüşmüş olan bir Covid gibi başlıyor ama bunun üzerine bir bakteriyel süper enfeksiyonun üzerine normal bir bakteriyel enfeksiyon geliyor ve zatürre gelişimini kolaylaştırmış olabiliyor.” açıklamasında bulundu.
Her ateş yükselmesinde, kendimizi kötü hissettiğimizde ya da her üst son yolu enfeksiyonunda antibiyotik kullanılmaması gerektiğine dikkat çeken Tozkoparan, “Özellikle kırk sekiz saatinden daha uzun süren otuz sekizin üzerine ateş olursa o zaman mutlaka bir sağlık kurumuna başvurmamız gerekiyor. Antibiyotikleri gelişigüzel kullandığımız zaman yani iki gün kullanıyoruz ondan sonra ateşimiz geçiyor. Antibiyotiği de bırakıyoruz. Bu durumda mikropların antibiyotiklere karşı direnç geliştirmesi söz konusu olabiliyor. Dolayısıyla antibiyotikleri mutlaka doktor önerisiyle kullanmamız gerekiyor” dedi.