
İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), 21 yıl aradan sonra Romeo ve Juliet balesini yeniden sahneye koydu. Koreografik zenginliği ve müzikal derinliğiyle bale dünyasının mihenk taşlarından biri olarak kabul edilen eser, Ricardo Amarante’nin koreografisiyle AKM Türk Telekom Opera Salonu’nda sanatseverlerle buluştu. Amarante, “İzleyicinin gösteriyi izlediklerinde, kendilerini Hollywood’da büyük bütçeli bir yapımda gibi hissetmelerini arzuluyorum” diyor.
Doğu toplumları için “Leyla ile Mecnun” neyse Batı toplumları için de “Romeo ve Juliet” odur. Ünlü İngiliz yazar William Shakespeare’in ölümsüz eseri olan Romeo ve Juliet bugüne kadar dünyanın dört bir yanında seyirciyle buluştu. Her dönemde de seyirciden karşılık bulan eser, düşman iki ailenin çocuklarının birbirlerine duydukları imkânsız aşkı anlatıyor. Shakespeare’in bu önemli eserinden yola çıkılarak sahneye taşınan Romeo ve Juliet balesi ise Atatürk Kültür Merkezi’nde 21 yıl aradan sonra seyirciyle yeniden buluştu. Shakespeare’in eserini yorumlayan Sergey Prokofyev’in uyarladığı gösteride aşk, tutku, nefret ve fedakârlık gibi insan doğasının duygularının zarif ve estetik içinde harmanlanması hedefleniyor. Klasik balenin teknik incelikleriyle birleşen dramatik anlatım, Ricardo Amarante’nin İDOB dansçıları için oluşturduğu koreografiyle izleyiciye sunuyor. İlk kez 15 Martta seyirciyle buluşan eserin bir sonraki gösterileri 26 ve 27 Mart ile 2, 3, 16, 22 ve 29 Nisan tarihlerinde AKM’de sahnelenecek. Bu ölümsüz eserin baleyle buluşma hikayesini konuştuk.
Klasik esere sadık kaldım
İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) için Romeo ve Juliet balesini sahneye taşıyan koreograf Ricardo Amarante, ilk kez Türkiye’de koreografi hazırladığını belirtiyor. Eserin Shakespeare’in ölümsüz aşk hikâyesine dayandığını hatırlatan Amarante, sahneleme sürecinde klasik anlatıma ve Rönesans ruhuna sadık kaldığını belirtiyor ve şunları söylüyor:
“Modernize edilmiş bir yapım değil, Rönesans ruhuna uygun. Hareket, dans ve müzikle birleştiğinde duygular ortaya çıkıyor. Çünkü hareket her zaman bir duygu yaratır. Bu yüzden duyguları en iyi şekilde yansıtmak istedim. Seyircinin, iyi bir performans izlemenin tatminini yaşamasını, sahneden mutlu bir şekilde ayrılmasını istiyorum. Gösteriyi izlediklerinde, kendilerini Hollywood’da büyük bütçeli bir yapımda gibi hissetmelerini arzuluyorum.” Koreografi sürecinde asistanı ve yardımcı koreografı Priscilla Albuquerque’nin destek verdiğini söyleyen Amarante, “Kendisi de oyuncu ve bu alanda oldukça iyi bir eğitime sahip. Bana tüm pandomimler, tüm sahnelemelerde, tüm oyunculuklarda çok yardımcı oldu. Çünkü doğal ve abartısız pandomimler ile yorumlar olmasını istedim. Sanki bir balede değil de filmdeymiş gibi olmasını istedim” sözleriyle açıklıyor.
Eserin bugüne kadar pek çok defa sahnelendiğini hatırlatan Amarante, “Bu gösteriyi özel kılan en önemli faktör, sevgiyle yapılmış güzel bir iş olması” diyor ve şunları ekliyor: “İnsanların her sahnede ve her harekette tüm duyguları hissedebilecekleri, kendilerini bağlı hissedecekleri bir anlatım sunmaya çalışıyorum. İzleyicilerin, hikâyeyi iyi anlatan bir film izliyormuş gibi hissetmelerini istiyorum.”

İçimde hep bir Romeo vardı
İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin (İDOB) sahnelediği Romeo ve Juliet balesinde “Romeo” rolünü üstlenen balet Batur Büklü, ilk kez Romeo karakterini canlandırdığını söylüyor ve ekliyor: “Bu, mesleğe başladığımdan beri hayalini kurduğum bir karakterdi. İçimde hep bir Romeo vardı ve onu sahnede canlandırmak benim için inanılmaz heyecan verici.” Shakespeare’in yazdığı karakterlerin, insan hayatındaki acı, mutluluk ve üzüntüleri içerdiğini belirten Büklü, “Romeo ve Juliet aslında klasik ama bir o kadar da evrensel bir hikâye. İki karşıt ailenin içinde doğan bir aşkı anlatıyor. Herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği anlar var.” Sahnede Romeo’nun duygularını yansıtmak için iç dünyasına döndüğünü söyleyen Büklü, Romeo’nun önemli bir karakter gelişimi yaşadığını vurguluyor. Büklü “Romeo romantik bir aşık. Aşka aşık bir insan. Birinci perdeden ikinci perde sonuna kadar, yani ölümüne dek, büyük bir değişim geçiriyor. Onun bu yolculuğunu karakterle birlikte yaşadığımı hissediyorum. Mutluluk ve keyifle başlayan hikâye, trajediyle bitiyor. Ancak Romeo, aşkı uğruna ölüyor ve bunu bir fedakârlık olarak görüyor. Öyle ki, bu fedakârlık ona mutluluk veriyor” ifadelerini kullanıyor. Romeo’nun kendine has hareketlerinin olduğunu dile getiren Büklü, Ricardo Amarante’nin koreografisinin klasik baleye kıyasla daha akıcı ve bütüncül olduğunu söylüyor. “Klasik balede genellikle pozlara odaklanırız. Ancak Ricardo’nun yaptığı koreografide daha yuvarlak, akışkan hareketler var. Her şey eserin anlatımına katkı sağlıyor” diyor.

Empati kurarken zorlandım
Eserde “Juliet” karakterini canlandıran balerin Berfu Elmas, ”Juliet karakterini ilk kez canlandırıyorum. Bale kariyerimde 10 yılı geride bıraktım ve bu rol, dans etmekten en çok keyif aldığım karakterlerden biri oldu. Eserin duygusal derinliği ve karakterin gelişimi inanılmaz etkileyici. Juliet’i sahnede yaşamak, her dansçının tatması gereken bir deneyim” diyor. “Juliet’in hikâyesi beni duygusal açıdan oldukça zorladı çünkü içinde her duyguyu barındırıyor” ifadelerini kullanan Elmas, “Juliet, naifliği ve cesaretiyle klasik edebiyatın en güçlü kadın karakterlerinden biri olarak kabul edilir. O, aşkı için her şeyi göze alabilen, hislerini en saf haliyle yaşayan bir figürdür. Saf bir şekilde âşık oluyor, tüm duygularını en yoğun haliyle yaşıyor ve hikâyesi trajik bir sonla bitiyor. Onunla empati kurmak, her gün sahnede ölmek benim için en zorlayıcı tarafı oldu” sözleriyle anlatıyor. Elmas, eserin seyirciye güçlü bir şekilde aktarılabilmesi için duygularla dansı birleştirdiklerini dile getiriyor.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.