İki aylık öykü dergisi Post Öykü, yayın hayatında 10 yılı geride bıraktı. Derginin yayın yönetmeni Aykut Ertuğrul, “Müslüman ben postmodernistim diyebilir mi” sorusuyla çıktıkları yolda postmodern teknikleri kullanarak Müslümanca yazmaya çabaladıklarını söyledi.
2014 yılı kasım ayında “Postumuzu serdik” sloganıyla yola çıkan Post Öykü, 10. yaşı için gün sayıyor. Arda Arel, Ertuğrul Emin Akgün ve Aykut Ertuğrul tarafından 2014 mart ayında önce ismi koyulan Post Öykü, “iyi bir edebiyat dergisinde neleri görmek isteriz” sorusuyla yayın hayatına başladı. İki ayda bir çıkan derginin on yılda aldığı yolu, çıkardığı yeni ve genç öykücüleri, Türk öykücülüğüne katkısını ve kuruluş yıldönümünde açılması planlanan “Post Ofis Kafe & Atölye”yi yayın yönetmeni Aykut Ertuğrul ile konuştuk.
POSTMODERN MÜSLÜMAN OLMAZ
Post Öykü kurulurken “Müslüman ben postmodernistim diyebilir mi” diyen Ertuğrul’a, geçen 10 yılda bu sualine aldığı yanıtı sorduk. Ertuğrul “Postmodern Müslüman diye bir şey olmaz. Postmodern bir dünyada Müslümanlar olarak yaşıyor, Müslüman edebiyatçılar olarak yazmaya çalışıyoruz. Postmodern edebiyattaki belli başlı teknikleri; Müslümanım, postmodern olamam diye kullanmamak tuhaf olur. Kişisel olarak da edebiyatçı olarak da yaşadığımız çağda en iyi Müslüman nasıl olunur, Müslümanca en iyi nasıl yazılır? Bunu düşünmeliyiz. Bugünün diliyle, bu zamanın ruhuna bakarak, onu görerek bazen ona rağmen ve bazen onunla yazmalıyız” cevabını verdi. Geçen on yılda genç öykücülerden yazarlar da yetiştiren dergi, Murat K Murat, Gülşen Funda, Mahmut Sami Yıldız gibi isimleri edebiyatımıza kazandırdı. Ertuğrul, derginin yeni yazarlar çıkarmasının söyleyecek sözü olması kadar kıymetli olduğunun altını çizdi.
MİTLERİN ÖNÜNÜ AÇTI
Post Öykü bugüne kadar içeriği, yer verdiği genç ve ilk öykü yazarları kadar kapak tasarımlarıyla da ilgi odağı oldu. Dergi hakkında yüksek lisans çalışması yapıldı, makalelere konu oldu. Bu kadar ilgi çeken Post Öykü’nün ismindeki “post”un ne anlama geldiği de hep merak konusu oldu. Ertuğrul, ismin hem gelenekle hem de postmodernle ilişkisi olduğunu bu sayede kültürümüz ve farklı kültürlerin mitleriyle ilişki kurduğunu söyledi. Dede Korkut’tan Hızır'a (a.s) Türk ve İslam kültürü mitlerinden faydalandıklarını söyleyen Ertuğrul, “Son 10 yıla baktığımızda Post Öykü’den bağımsız, değerlendirme yazılarında mitlere ilgi arttı. Dede Korkut hikâyeleri sinemacıların, animasyoncuların, bilgisayar oyunu yazanların, edebiyatçıların ilgi alanına girdi denildiğinde, kendimize de bir küçük pay çıkarıyorum. Öte yandan postmodernizm fırtınasını da tanımak istedik. Hem bu geleneksel metinler gündemimizde olsun hem de postmodern edebiyat nedir, biz ne kadar postmoderniz, postmodern olmak mümkün mü, üzerine düşünelim, soralım, yazılar isteyelim dedik” diye konuştu.
KASIMDA POST OFİS BAŞKA
Derginin ismi konulduğunda bir de “Post Office (Postane)”imiz olsa diyen ekip, on yılın ardından bu hâyâlini de gerçekleştirdi. Aykut Ertuğrul, kasım ayında faaliyete geçecek “Post Ofis Kafe & Atölye”ye ilişkin detayları Yeni Şafak ile paylaştı: “Nihayet küçük bir mekânın kiracısı olma ihtimali doğdu. Post Ofis, hem bir ofis hem de bir kafe olarak ortaya çıktı. Orada edebiyat etkinlikleri, okur yazar buluşmaları, atölyeler yaparak bir edebiyat muhitine dönüştürmek istiyoruz. Bu atölyeler vesilesiyle de genç edebiyatçılarla veya başka alanlardan entelektüellerle tanışıp bir araya gelmek fikri çok cazip geldi bize. Arkadaşlarımızla orada olmaya çalışacağız.”