Ah Muhsin Ünlü adıyla yazdığı şiirleriyle bilinen, “Deli Yürek” dizisinde oyuncu olarak yer alan ,“Leyla İle Mecnun” dizisiyle tanınan Onur Ünlü; Sinematik köşesinde sinemasıyla Gizem Parlayandemir’in “Onur Ünlü Sineması-Sinemayı ‘Zaman’la Açıklamak” kitabıyla konuk oluyor.
Onur Ünlü, Türk sinemasının tartışmalı isimlerinden. Seveni olduğu kadar sevmeyeni de var. Onu şiirlerinden bileni de var, “Leyla İle Mecnun” dizisinden duyanı da var. Kendine has bir imzası olduğu aşikar. Ama bu imzanın nerede durduğu tartışılır. Sinematik köşesinde yer veriyor oluşumuzun nedeni ise; Agora Kitaplığı’ndan eylül ayında çıkan Gizem Parlayandemir imzalı “Onur Ünlü Sineması - Sinemayı ‘Zaman’la Açıklamak” adlı kitabı. Parlayandemir, 2016 yılında hazırladığı aynı başlıklı bildirinin peşinden giderek bu kitabı oluşturuyor. Bildirisini genişleterek kitap olarak bizlere sunuyor.
Onur Ünlü sinemasının sokaklarında zaman kavramı üzerinden dolaşıyoruz. Bu da bizi zaman felsefesine, Andrei Tarkovsky’nin “Mühürlenmiş Zamanı”na götürüyor. Aynı zamanda Parlayandemir’in bir amacı da var. O amaç da Onur Ünlü sinemasını Asr suresi ekseninde açıklamak. Kitap bu noktada heyecanlı ve iddialı bir hâle geliyor. Bu noktada Parlayandemir, ilk olarak film kuramlarına dair bir hatırlatmaya girişiyor. Hugo Münsterberg, Rudolf Arnheim, Sergei Eisenstein, Vsevolod Pudovkin’den bahsediyor. Sinema ve zaman denilince akla gelen Gilles Deleuze ismini anmadan geçmiyor. Deleuze “Zaman ve İmge” eseriyle sinema felsefesi için dayanak noktalarından birini oluşturur. “Sinema, zamanla yakın ilişkisi olan bir sanattır. Zaman derken neyi kastediyorsak, sinema hepsiyle ilişkilidir.” diyerek sinemanın zaman kavramıyla ilişkisinin geniş bir açısı olduğunu ortaya koyar. Bu bakış açısını “Fizikte Zaman”, “Felsefede Zaman”, “Sosyolojide Zaman” bölümlerinde temellendiriyor. Zamana dair bize bir resim sunuyor. Sinema ve zaman ilişkisi diğer disiplinlerin bakış açısıyla ilgili olduğunu da belirtiyor. Bu kısımlar bu meseleyle derinlemesine ilgilenenler için verimli bir okuma sunuyor. “Sinema ve Zaman”, “Anlatı Açısından Zaman”, Fotoğrafı Ve’l Asr İle Açıklamak” ve “Mühürlenmiş Zaman’ın İzinde” bölümleriyle kitabın teorik kısmı tamamlanıyor. Fotoğrafın zamanla ilişkisi gerçeklik algısı üzerindendir. Sinemanın ilişkisi de buradan hareketle başlar. Teorik kısımda Parlayandemir, meselenin çerçevesini geniş bir açıdan çiziyor. Tek katmanlı bir bakış açısının konuyu yani Onur Ünlü sinemasını sınırlandıracağını fark ediyor. Teorik kısım sonrasında “Onur Ünlü Filmleri” başlığı altında; “Polis”, “Güneşin Oğlu”, “Beş Şehir”, “Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi”, “Sen Aydınlatırsın Geceyi”, “İtirazım Var”, “Kırık Kalpler Bankası”, “Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok”, “Topal Şükran’ın Maceraları”, “Bomboş” ve “Put Şeylere” filmleri üzerinden incelemesini yapıyor.
“FİLM EDEBİ BİR METİN DEĞİLDİR”
“Onur Ünlü Filmleri” bölümünün giriş kısmında okuyucuya filmleri izlemediyseniz önce izleyin sonrasında bu kısmı okuyun uyarısında bulunuyor. Bunun sebebini ise; “Bir film her şeyden önce edebi bir eser değildir, imge sanatıdır, görsel-işitsel bir yapıttır. Bu nedenle izlemeyen birine anlatmaya çalışmak yerine, filmleri izleyen ya da bu noktadan sonra kitaba ara verip izleyecek okura, kitabın kuramsal kısmında değindiğim ve filmleri çözümlerken değineceğim yollarla düşünme imkânları sunmak istiyorum.” diyerek belirtiyor. Filmlere dair tahlillerine geçiyor. Bitirişi ise “Epilog” bölümünde yapıyor. Baştaki Onur Ünlü sinemasını Asr suresi ile açıklamak kısmı burada aşikar oluyor. Ortaya çıkıyor. Parlayandemir, surenin ilk ayeti “Asr’a and olsun ki, insan hüsrandadır.” üzerinden Onur Ünlü sinemasını okuyor. “Zaman ‘zıvanası’ndan gerçekten çıktı, içinde bulunduğumuz ‘hız’ çağıyla olan biteni anlayamayan Onur Ünlü karakterleri gibi bir tezgahın içinde bulduk kendimizi. Daha da beteri inceden kibrimizle manadan ve birbirimizden daha da uzaklaştık. Zaman zıvanasından çıktıkça hüsranımız da arttı. İşte bence Onur Ünlü sineması zaman kadar, insanın bu hüsranını da anlatıyor.” diyerek Asr suresiyle kurduğu bağın farklı bir okumasını da yapıyor. Hüsranda olan insanın çıkış yolu ise surenin devamında gelen “...Ancak inanıp iyi işler yapanlar, birbirlerine Hakk’ı ve Sabr’ı tavsiye edenler hüsranda değillerdir.” ayetinde belirtiliyor. İnsan için bir umut yolu aralanıyor. “Onur Ünlü sineması tedavi etme iddiası taşımasa da kalanını biz yapalım diye teşhisi doğru koyuyor.” diyerek Parlayandemir, surenin devamının neyle ilişkili olduğunu da ortaya koyuyor.
Onur Ünlü cevaplıyor
“Onur Ünlü Sineması-Sinemayı ‘Zaman’la Açıklamak” kitabını okurken kütüphanemden kardeşimin kütüphanesine geçen “Onur Ünlü: Bir Sürü Endişe” kitabı aklıma geldi. Artı bir olarak kısa da olsa bu kitaptan bahsedelim isterim. Akademisyen ve editör Alper Kırklar’ın 2016 yılında Onur Ünlü ile gerçekleştirdiği görüşmelerin kitap haline gelmesinden oluşuyor. Kitapta Kırklar, Onur Ünlü’ye şiirlerini, sinemaya nasıl başladığını, televizyonu soruyor. Onur Ünlü de olduğu gibi, açık ve net cevap veriyor. 2017 yılında yayınlanan kitabın üzerinden 7 yıl geçti. Bu 7 yılda Ünlü’nün düşüncelerinde, cevaplarında nasıl bir değişiklik olduğu bilinmez. Ama “Onur Ünlü: Bir Sürü Endişe” keyifli bir okur deneyimi sunuyor. Onur Ünlü, kendine has tavrını kitapta hissettiriyor. Meraklısı için Metis Yayınları’ndan çıkan kitabın satışları devam ediyor.