Necati Mert’e veda

04:0015/12/2024, Pazar
G: 14/12/2024, Cumartesi
Yeni Şafak
Necati Mert, Gelişim Kitabevi'nde.
Necati Mert, Gelişim Kitabevi'nde.

Necati Mert, öğretmenlik mesleğini uzun süre ifa edemese de hocalık vasfını hiç kaybetmedi. Kendisiyle irtibatlı olan, dükkâna sıklıkla uğrayan genç kuşak ona hep 'Hocam' diye hitap etti. Gelişim Kitabevi’ne kimler olduğunu sonradan öğrendiğim, kimi üniversiteden kimi edebiyat çevresinden kimi siyasetten pek çok isim geliyor, sohbet uzadıkça uzuyordu.”

ERDEM DÖNMEZ

17 Kasım 2024 Pazar sabahı bir sosyal medya paylaşımıyla haberdar oldum Necati Mert’in vefatından. O günün sabahı göçünü toplamıştı. Bir süre önce evindeyken lisansüstü öğrencilerimizle ziyaretine gitmiş, uzun süre yeni öyküleri hakkında sohbet etmiştik. Yeni kitap ne zaman diye sorduğumuzda farklı biçim denemelerini farklı kitaplarda toplamayı planladığını söylemiş, enerjisi ve heyecanı hepimizi etkilemişti. Uzun süredir mücadele ettiği parkinson, bedenini yoruyordu ama okumak ve yazmak konusunda asla tavizi yoktu Necati Hoca’nın. Bir yandan keyifle yazacaklarını anlatıyor bir yandan da “tabii ölüm ne kadar müsaade ederse” diyerek müstehzi şekilde gülüyordu.


NECATİ MERT NEYİM OLUR?

Akademinin henüz başındayken Hocam Yılmaz Daşcıoğlu, yüksek lisans tezi için Necati Mert’i çalışmamı tavsiye ettiğinde garipsemiştim. Adapazarı’nda küçük bir kitapçı dükkânı işlettiğini bildiğim Necati Mert, kendisini henüz tanımadığımdan bana ilk etapta edebiyat meraklısı bir esnaf gibi gelmişti. Sadece ismen bildiğim, henüz herhangi bir eserini okumadığım Mert’in dükkânında aldım soluğu. Yolun başında olmanın toyluğuyla kendimi tanıttım ve hakkında bir tez hazırlamak istediğimi, bunun için piyasada olmayan bazı kitaplarını temin etmem gerektiğini söyledim. Necati Hoca beni büyük bir tevazu ve samimiyetle karşıladı, kitaplarından hediye etti ve kısa bir sohbetten sonra uğurladı. İlk okuduğum kitabı Gramofonlar, Radyolar, Teypler oldu; sosyalist bir yazarın ideolojik göndermelerini akademik endişeyle yorumlayıp notlarken öykülerin bildiğim cadde ve sokaklarda geçtiğini fark ettim. Okumalarım ilerledikçe bu tavrın değişmediğini, 6-7 yıldır yaşadığım ve bir türlü ısınamadığım şehrin en ince ayrıntısına kadar kurgu dünyasında yeniden canlandığını gördüm. Öykü dili bir taraftan sürekli kendini yeniliyor, diğer taraftan açık ya da örtük biçimde ideolojik göndermeler yapılıyor ama mekân hiç değişmiyordu. Dükkâna daha sık gider oldum. Yalnızca üç kişinin oturabileceği o küçücük mekânda Necati Hoca’ya sordukça soruyor, en küçük bir bıkkınlık ifadesi görmeden ufkumu açan cevaplarla oradan ayrılıyordum. O, karşısındaki hevesli öğrenciye hiçbir müdahalede bulunmuyor, tespitlerime büyük değer veriyor ama asla “yazdıklarını bana da bir gönder” demiyordu. Necati Hoca savunma gününe kadar çalışmamı görmedi. Bunun nasıl bir incelik olduğunu akademide ilerledikçe anladım. Bu çalışma 2023’te kitaplaştı. Yıllardır ısrarla yazdığı bu şehrin yazarı hakkında hazırlanan ilk çalışmanın da yine Adapazarı’nda yayımlanmasını istedim. Merkez Belediye yetkilileri kabul etti ve kitap hızla yayımlandı. Ancak bugüne kadar ne herhangi bir duyuru yapıldı ne de kitap dağıtıldı. Sanırım bu şehri edebiyat tarihine mâl eden yazara vefa borcunu ödeme süreci bu suretle yarım kaldı.

Necati Mert, öğretmenlik mesleğini uzun süre ifa edemese de hocalık vasfını hiç kaybetmedi. Kendisiyle irtibatlı olan, dükkâna sıklıkla uğrayan genç kuşak ona hep “Hocam” diye hitap etti. Gelişim Kitabevi’ne kimler olduğunu sonradan öğrendiğim, kimi üniversiteden kimi edebiyat çevresinden kimi siyasetten pek çok isim geliyor, sohbet uzadıkça uzuyordu. Necati Hoca’nın ahbabından Komünist Şaban geldiğinde ise mutlaka bir tartışma çıkıyor, kimse kimseyi kırmazken benim şehre ya da öykülere dair sorduğum sorular kayboluyordu. Necati Mert, arkadaşlarıyla düzenli aralıklarla okuma toplantıları yapıyordu. Biz de katılma istediğimizi söylediğimizde gülerek “Bizim toplantılarda kitaptan başka her şey konuşulur” dedi ama teklifimizi geri çevirmedi. Her kesimden okurun katıldığı bu toplantılar oldukça ilginç ve keyifliydi. Bu suretle şehrin kültür atmosferinin canlı kalmasında Hoca’nın büyük emeği vardı. Özellikle İbrahim Aktürk’ün Büyükşehir Kültür Daire Başkanlığını sürdürdüğü dönemde, pek çok etkinliğe katkı sağladı. Tiyatroya ayrı bir merakı olan Necati Mert, şehre gelen oyunları ilgiyle takip etti, Büyükşehir Akademi’de öykü okuma dersleri verdi, çeşitli programlarda konuşmacı olarak yer aldı. Siyasi görüşü itibariyle yönetimle ters düşse de hiçbir zaman ideolojik körlüğe hapsolmadı.

Yaklaşık on beş yıl boyunca Necati Hoca’yla irtibatımız zaman zaman aralansa da hiç kopmadı. Nişanımızda Yılmaz Hoca’mla birlikte yüzüklerimizi taktı, hayatımdaki her türlü gelişmeyi Necla ablayla beraber ilgi ve samimiyetle takip etti. Gelişim Kitabevi’nin kapanması ondaki bazı kopuşların başlangıcı oldu. Hastalığı onu zorlamaya başladı ama okumak ve yazmaktan hiç uzaklaşmadı. Necla ablanın hızla gelişen alzheimer hastalığı ayrı kalmalarına neden oldu. Hayat onun için artık çok daha zordu. Çünkü Necati Hoca’nın her hatırasında ve pek çok yazısında eşinin izi vardı. Necla abla 2023’te vefat etti. Evde bakıcıyla yaşayan Necati Hoca’yı her ziyaret ettiğimde durumunu gerçekçi şekilde kabulleniyor, diğer taraftansa yine oldukça gerçekçi şekilde “Necla hep yanımda. Yaşadıklarımı ve yazdıklarımı sanki hâlâ onunla tartışıyorum” diyordu. Sağlığı, maddi koşulları, yalnızlığı son günlerinde onu zorlasa da durumunu hiçbir zaman ajite etmedi. Öykülerindeki gerçekçi tavrı onun yaşam tarzına dönüşmüştü.


CENAZESİNDEN NOTLAR

Vefatının ertesi günü ikindi vaktinde Yeni Cami’de kılındı cenaze namazı. Çocukları, dost ve akrabalarının yanı sıra edebiyat çevresinden Hüseyin Su, Yılmaz Daşcıoğlu, Ercan Yılmaz, Yakup Öztürk ile Sakarya Üniversitesi Rektörlüğü döneminde kendisine fahri doktora unvanı tevdi eden Prof. Dr. Muzaffer Elmas, karşılaştığımız isimler oldu. Şehrin yöneticilerinden Adapazarı Belediye Başkanı da oradaydı. Hafta başı mesai yoğunluğundan olsa gerek şehrin diğer önde gelenleri iştirak edemedi cenazeye. Hikâyeciliğine münasip bir tevazuyla kılındı namazı Necati Hoca’nın. Öyle ki helallik istenirken “Necati Bey amca” diye tanıtıldı; ne yöneticiler ne de onu tanıyanlar, hakkında birkaç kelam edemedi. Halbuki musallada yatan kişi elli yılı aşkın yazarlığında ısrarla yaşadığı şehri anlatmış, kaç öyküsünde namazının kılındığı camiinin sokağını, caddesini, mahallesini bambaşka bir suretle kurgulamıştı. Bir vefasızlık mıydı bu yaşananlar, yoksa Necati Mert bir hikâye kurguluyordu da biz onun içinde miydik? Her ne olursa olsun bana öyle geliyor ki Necati Hoca bu son yolculuğunun da hikâyesini hemen oracıkta yazdı ve öykü yazmaya başladığından beri ilk okuru olan merhum eşi Necla ablaya anlattı olan biteni. Her ikisine de rahmet olsun…


#Necati Mert
#öğretmenlik
#hoca