Mustafa Kara’nın Bursa’da öğrencileriyle yaptığı geziler “Mustafa Kara ile Yollara Düşmek” adıyla kitaplaştı. Kitapçık; fotoğraflarla, metinlerle tam bir tarihi, edebî, tasavvufi belgesel hüviyeti kazanmış.
Dünya bir durak olsa da yoldan ve yolculuktan bir cüzdür. Hepimiz yolcuyuz. O’ndan gelip O’na gidiyoruz. Bu uzun yolculuk içinde başka yolculuklar da var. Bu kısa yolculuklar hem hazırlık olur bizim için hem eğitilmiş oluruz.Yolculuğu eğitim vasıtası olarak gören ve uygulayan rehberlerden biri de Mustafa Kara’dır. Çünkü Mustafa Kara her daim “yolda”dır, O’ndan gelip O’na giderken O’nunla beraberdir. Bu kısa yolculuklardan birini de beraber yürüdük hocamız ile. 2002 veya 2003 yılında birkaç arkadaş ile Dursunbey Şiir Akşamlarına katılmıştık. Dönüşte yakın bulduğumuz için Bursa’yı da ziyaret edelim fikri doğdu. Fikir galiba merhum Dursun Ali Taşçı’nın idi. Çünkü akademisyen dostu Ahmet Albayrak, Rize’den Bursa’ya gelmişti. Onu ziyaret ederiz dedi. Ben de Mustafa Kara’dan bahsettim. Bursa’ya gideceğimize değecek bir ziyaret olsun istedik. Bursa’da dünyasını değiştirmiş yüzlerce Allah dostu mürşid olsa da feyz için mürşidin hayatta olması esastır. Bu niyetle Bursa’ya geldik. İki hocamızla buluştuk. Mustafa Kara hocamızın mihmandarlığında Ahmet Albayrak’ın kullandığı Anadol pikapla biraz da hızlandırılmış bir şekilde II. Murad’ın üstü açık türbesini, Süleyman Çelebi Hz.lerinin merkadini ziyaret ettik. Galiba Muradiye Camii idi; Mustafa Kara hocamız “Küçük Ağa” filminde İstanbullu Hoca’nın kürsüsü bu idi diyerek orijinal kürsüyü gösterdi. İnkaya Çınarının altında çay içtik. Ulucami’de bir vakit namazı eda ettik. Mustafa Kara hocamız bize camideki hatları okudu, mânâyı söyledi, hattatı hakkında kısa bilgi verdi. Hatlardaki âyetler, hadisler, kelâm-ı kibar ile o duvarın, pencerenin, kapının, kürsünün, sütunun özelliği ile uyum içinde olduğunu öğrendik. Bir günümüzde asırları yaşadık. Padişahlar, şehzadeler, Hanım Sultanlar, şeyh efendiler, mürşid-i kamiller, âşıklar, şairler, müridan, postnişin, Allah dostları bize eşlik etti. Selam verdik, fatiha okuduk. Yeri geldi ecdadımızla onur duyduk, yeri geldi yıkılan, sökülen, çalınan, taşlardan, cami ve türbelerden, tekkelerden bahsettik, üzüldük. Mevsimden mevsime geçtik. O zaman anladım ki Bursa, Mustafa Kara ile veya aynı hizada olan bir rehber ile gezilmelidir. Diğer türlüsü turistik gezi olur.
GEZMENİN ADABI
Bazı ziyaret yerlerinde özet bilgi veren panolar var. Rehbersiz gezenler bu panoları okuyarak o binanın o kişinin kim olduğunu tanır. Fakat bu yazılara ruh üfleyen bir rehberiniz olursa gerçekten ruhaniyet size gelir. Çünkü böyle yerleri ziyaretin bir adabı vardır. Abdestli olmalı, selam vermeli, kalbi açık tutmalı, Fatiha ikram etmelisiniz. İşte Bursa’yı böyle ziyaret ettik Mustafa Kara ile. Dilimizde sadece dua, salavat yoktu; rehberimiz bize hece taşlarını okudu, kitaplardan, menâkıbtan haber verdi. O zaman bu öğrendiklerimizi kaydetmedim. Ne yazık ki günlük tutma alışkanlığım da yok. Fakat herkes benim gibi gafil değil. Artık elimizde “Mustafa Kara ile Yollara Düşmek” adlı bir kitapçık bir Bursa Rehberi var.
Kitabı okuyunca biz Bursa’yı özet gezmişiz. Mustafa Kara da “En güzel şiirlerim yazamadıklarımdır; vaktim olsaydı daha kısa yazardım” diyen şair gibi; bazı kişi, olay, duygu ve düşünceler konusunda bize özet geçmiş. Bu kitap; 1977’den beri değişen, değiştirilen Bursa’nın canlı şahidi. Ruhaniyet hayatta olan kişiden akseder fakat bu kitapçık rehberinde sayfalara giren ruhaniyet ölçüsünde Bursa ziyareti yapmak mümkün. “Kimler varmış biz burada yoğ iken” sorusunun muhtasar cevabı bir kitap.
Mustafa Kara’nın sadece bizi değil Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesindeki talebeleri ile de yıllarca bu mutad ziyaretleri yaptığını biliyorduk. 2016’da üniversite talebeleri ile yapılan geziden alınan Betül Tarakçı’nın notlarını genişletilip düzenlenmesiyle meydana gelen kitapçık; fotoğraflarla, metinlerle tam bir tarihi, edebî, tasavvufi belgesel hüviyeti kazanmış.
BURSA İÇİN KIYMETLİ BİR REHBER ESER
Metinler için ayrıca bir paragraf açalım. Çünkü Mustafa Kara, adı geçse de talebeler bulamaz; çünkü aramakla bulunmaz, diyerek mekanlar ve zevat hakkında sözü geçen metinleri kitaba almış. Bu sayede Nurettin Topçu’nun “ Yıldırımın Huzurunda”, Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun “Bir Kadirbilmezlik Örneği: Mezartaşları”, Yakup Kadri’nin o muhteşem “Muradiye” yazısı size eşlik ediyor. (Ne trajik ki böyle bir yazı kaleme alan Yakup Kadri, vasiyeti ile cenaze namazı istememiş, sessizce defnedilmiştir.) Yine söyleyelim ki Kemalettin Kamu’nun Bursa konulu yazısını bu kitapçıktan başka bir yerde bulamazsınız. (Zaten böyle bir yazı olduğunu bilmiyoruz ki). Bursa’yı biraz da Tanpınar’ın “Beş Şehir” ve “Bursa’da Zaman” şiiri ile severiz. Bundan böyle Bursa’yı Mustafa Kara vesilesiyle maneviyatı ve ruhaniyeti daha çok hissedilen bir Bursa sevecektir yeni nesiller. Çünkü bu maneviyat Beş Şehir’de bu yoğunlukta yoktur. Yeni nesil -eğer okursa- “Çalıkuşu” romanında Feride’nin Zeyniler köyüne öğretmen olarak geldiğini görecektir. Fakat bu kitabı okumazsanız Bursa’yı gezmek için neden başlangıç noktası olarak Zeyniler’in alındığını öğrenemezsiniz. Ben de bilmiyordum. Bu köyün adı Türkistan’da Zeynuddin Hafi’nin yanında tasavvufi terbiyesini tamamlayan ve Bursa’da Zeyniyye Tekkesi’ni açan Kudüslü Abdullatif Efendi ile ilgili imiş. Kitapçık bizi kimlerle, hangi ruhaniyetlerle karşılaştıriyor, teberrüken onlara da bakalım. Şeyh Vefa Hz.leri ve Molla Hüsrev, Emir Sultan, Niyazi Mısri, Çelebi Mehmet, Yeşil Külliyesi, Bu sayfalarda Yeşil Cami, Cami Değildir diye kitap yazan ‘oksimoron’a hazır olun. Çünkü gerçekten camilerin, medreselerin, türbelerin konser salonu, kurs merkezi olarak kullanıldığı zamanlar oldu. Deveciler Mezarlığında Abdal Mehmed, Numani Eşref Dergâhı (Numan, Hacı Bayram Veli’dir, ondan icazetle dergâh açan da damadı Eşrefoğlu Rumi Hz.leridir). Gazzeli Ahmed Efendi, Üftade, Şehzade Cem, Şemseddin Mısri, Kâmil Kepcioğlu, Esad Uluumay, Süheyl Ünver vs. Gezilen yerler, mekanlar, şahıslar, olaylar ve tarihi arka plan bilgisiyle cismi küçük bu kitapçık bana “Revnakoğlu’nun İstanbul’u” kitabını; Mustafa Kara’yı da Cemalettin Server Revnakoğlu’nu hatırlattı. Her iki hocamız, her iki kitap kaybolan kültürü yeniden ihya ediyor. Bir benzetme yapmak istenirse bu kitapçık da “Mustafa Kara’nın Bursa’sı”dır. Tarih ile günü kaynaştıran çok az kitap vardır. “Mustafa Kara ile Yollara Düşmek” kitapçığı böyle bir kitap. Şiirlerin, ilahi ve kasidelerin, musikinin, hikaye ve anekdotların tat, koku, renk ve ruh kattığı eser bir müze, bir hatıra, bir tasavvuf tarihi, yakın dönem eleştirisi, küçük bir kütüphane özelliklerini aynı anda yansıtıyor. Bedeni yanına alarak Bursa’yı gezme imkanı bulamayan veya daha önce rehbersiz gezenlere ziyareti ruhen tamamlamaları için bu kitapçığı tavsiye ederim. Kitabı okuduktan sonra eminim tekrar Bursa ziyaretini planları arasına alacaklardır.
Son bilgi: Hocamız artık hocası Süleyman Uludağ ve kendi adına açılan Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı Kütüphanesi’nde kabul ediyor ziyaretçilerini. İnşallah biz de ziyaret ederiz ve nasip olursa Bursa’da yine onunla yolculuğa çıkarız.