Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, kişisel sitesinde yayınladığı bugünkü yazısında Macar bir Türkolog olan Ignác Kúnos'u anlattı.
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, kişisel sitesinde yayınladığı "Avrupa’da bir Türkçe sevdalısı" başlıklı bugünkü yazısında Macar bir Türkolog olan Ignác Kúnos'u ve Arap alfabesine verdiği önemi anlattı.
“Ignácz Kunos 1862-1945 yılları arasında yaşamış bir Macar Türkolog, Budapeşte Pázmány Peter Üniversitesi’nde Hungaroloji ve Türkoloji okumuş. Türkçe, Osmanlıca, Uygurca ve Çağatayca öğrenmiş. 1885te İstanbul’a gelmiş. Burada Ahmed Vefik Paşa aracılığı ile Türkçe’yi, Osmanlı lehçesini öğrenmiş. Ayrıca Farsça çalışmıştır. Mekteb-i Sultânî’de (Galatasaray Lisesi) Abdurrahman Şeref’in Türk tarihi, Mehmed Zihni Efendi’nin Arapça, Muallim Nâci’nin edebiyat derslerini takip etmiş. Hayatı boyunca yüzlerce mani, türkü, ninni, bilmece vb. toplayarak Anadolu’da zengin bir halk edebiyatı malzemesinin varlığını ortaya koymuş, dil bilimi çalışmalarının yanı sıra özellikle bu konuya eğilerek Avrupa’da bu araştırma alanına yönelen ilk kişi olmuş (*). Harf inkılabından birkaç yıl önce İstanbul Üniversitesi’nde verdiği bir derste şu konuşmayı yapmış (**):
Bilinmektedir ki, Türk alfabesi, aynı zamanda İslâm olan Türklerin alfabesidir. Hem Türklerin kullandıkları Arap alfabesi, şimdiki durumuyla Arap ve Fars alfabelerinin tamamen aynı olmayıp bir dereceye kadar Türkleşmiş bir durum kazanmıştır. Arap ve Fars alfabelerinin bazı sesleri Türk dilinde hiç kullanılmamaktadır, hatta telâffuz bile edilemezler. Mesela Arap harfi olan “ayın”ı Türk ağzı telaffuz edebilir mi? İranlıların “elif-vav” harfi gerçi telaffuz olunabilirse de Türk dilinde bu İran şivesi üzerine ses yoktur. Arap harflerinin noksanı varsa, acaba dünyada mükemmel bir alfabe var mı? Zaten eski Türklerin Uygur dili alfabesi, Arap alfabesinden daha noksan ve daha eksiktir. (Uygur Alfabesi, halen Arap harfleri kullanılarak yazılmakta olup bir nevi Osmanlıca Alfabesi gibidir.)
Latin harflerinin de o kadar mükemmel olduğu iddia edilemez. Mesela bizim Macar harflerimiz, her ne kadar Latinceden alınmış ise de bazı yeni harfler ve işaretler bulunması mecburiyeti ortaya çıktı. Dünyanın hiçbir alfabesi mükemmel değildir ve olamaz. Ne Latin harfleri ne Almanların Gotik harfleri ne de İslavların Kiril harfleri mükemmeldir. Lakin gittikçe ve zamanlar geçtikçe, yeniden ilave edilen işaretlerin yardımıyla her millet kendisine ait alfabesini, diline uyacak bir surette düzelterek okunaklı bir hale getirmiştir. Bir Fransızların, bir de İngilizlerin yazdıkları ve okudukları harflere bakınız. Bu dilleri gerektiği gibi bilmeyenler acaba gördükleri harfleri ve kelimeleri doğruca okuyabilirler mi?
Yüzyıllardan beri, derin fikirlerle dolu eski Türklerin eski edebiyatını içine alan Arap harfleriyle yayınlanmış sayısız eserlerini, Arap harfleri kaldırıldığı takdirde acaba kim okuyacak, kim anlayacak ve kim öğretecektir? Şimdiki Türkler eskileşmiş yazıyı öğrenmeyecek ve bu surette unutacak olurlarsa, Türk edebiyatının parlak geçmişi, sönüp gidecektir.
Avrupa bilginleri, Arap yazısı biraz güçtür, diye şikâyet ediyorlar. İstemeyenler öğrenmesin… Heves edenler de biraz güçlük çekerlerse ne olur?
Arap yazısı, yalnız Arap milletinin özel yazısı olmayıp kuzey İslâm dünyasının yazısı, İslâm dünyasının parlak ve saygıdeğer bir hayata sahip yazısıdır. Türklerin kahramanlıklarla geçen devirleri bu yazı ile ebedileşmiştir. Bütün vicdanı, ruhunun benliği, kalbinin şiiri bu yazı ile dal budak sarmıştır.” (Tabii bu konuşma Harf İnkılabı öncesi imiş. Şeriatın kestiği parmak acımazmış. Ama bugün Osmanlıca öğrenmenin, eski kültür ve tarihimizi öğrenmenin önünde hiçbir engel yok. Mesela bizim Boğaziçi Üniversitesinde Osmanlıca dersi vardı 40 yıl önce, şimdi de bizim oğlanlardan biri Koç Üniversitesinde biraz da yüksek not kaygısıyla önce Rusça, şimdi de Arapça dersi almış.)