2025 yılına girerken Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, kişisel internet sitesinde yayınladığı yeni yazısında 2024 yılında en çok benimsediği kelimeyi paylaştı.
Bir süredir moda, birçok marka, kurum, platform yılın kelimesini belirliyor. Yani o yıl en çok kullanılan kelime, insanların güya halet-i ruhiyesini yani ruh halini hatta şimdi gençler ne diyorlar; modunu yansıtan kelime. Aslında biraz da diyenlerin PR işi yani kendilerini popüler hale getirmek gayretleri gibi geliyor bana. Nasıl bu kelimeleri buldunuz deyince de Google hariç “anket yaptık” deyip geçiştiriyorlar. Ne anketin nerede yapıldığı belli, ne kimle yapıldığı belli, ne de maliyetinin nasıl karşılandığı. Bir müddet oyalanıyoruz hep beraber. Ben de düşündüm tüm yıl neydi en mühim şey benim için, ne diledim Rabbimden kendim ve yakınlarım için dualarımda, tebriklerimde?
- Mesela 2024’ün en çok aranan sözcükleri şunlarmış: Euro, 2024, Narin, Son Dakika, Türkiye Maçı, Osimhen, Olimpiyatlar, Maymun Çiçeği, Seçim Sonuçları, İstanbul İftar Saati, Merih Demiral, TUSAŞ.
Ama insanlar Google’da yaşamıyor ki dışarıda da bir hayat var ve o milyarca zihin her gün kendi içinde birçok arama yapıyor, bu arama sonucunda da insanlar aralarında yedi binden fazla dilde milyarlarca sözcük kullanıyorlar. Velhasıl bunun tespiti imkansız!
Oxford’un seçtiği yılın kelimesi ise Beyin çürümesi. Oxford’un sitesine göre 37.000’den fazla kişi halk oylamasına katılmış. Beyin çürümesi: Özellikle önemsiz veya zorlayıcı olmayan materyalin mesela şimdi özellikle çevrimiçi içerik, aşırı tüketiminin sonucu olarak görülen, bir kişinin zihinsel veya entelektüel durumunun bozulması, olarak tanımlanmaktadır. Bu açıklamayı yapan Oxford Üniversitesi değil, dünyada en fazla sözlük satan Oxford Üniversite Yayınları J. Sözlük satışında en büyük rakibi Merriam-Webster de ondan aşağı kalmıyor, onlara göre 2024’te en çok öne çıkan kelime “kutuplaşma” yani polarizasyon olarak belirliyor.
Değerlendirme Kurulunun gerekçesi şöyle: “2024 yılında, insanların kalabalıklar içinde yalnız hissettiklerini gösteren araştırmaların sayısında artış olduğu görülmektedir. Birbirlerinin zıddı gibi duran, teklik ifade eden yalnızlık ile çokluk ifade eden kalabalık aynı anda var olabilmektedir. Sosyolojik, psikolojik, iletişimsel gerekçelerle açıklanabilen bu durum, bireylerin gündelik yaşamlarında, kurdukları ilişki biçimlerinde kendisini göstermektedir.
Araştırmalar, sosyal medya ve dijital teknolojilerin kullanımının artmasıyla insanların kendilerini daha yalnız hissetmeye başladıklarını göstermektedir. Sosyal medya ortamında takipçi, beğeni sayıları önem kazanınca oluşan sözde kalabalık yalnızlığı hissine çözüm gibi algılansa da sonuçta yalnızlık hissinin arttığı görülmektedir. Dijital, sanal dünyanın gelip geçici ilişkiler önermesi, yalnızlık hissini derinleştirmektedir.
Diğer yandan hayatın giderek artan hızına ve insan hareketliliğinin artmasına rağmen toplumsal bağların zayıflamasıyla sosyal bağ kurmakta zorlanan bireyler, kendilerini kalabalıklar içinde yalnız hissetmektedirler. Bireyin çevresinde insan sayısının fazla olması, kendisinin yalnızlık hissetmediği anlamına gelmemektedir. Aynı ev içinde aile bireylerinin olması, aynı yemek masasında yalnız hissetmeyi engellememektedir.”
Bu açıklama çok büyük sözcükler ve derin manalar içeriyor ve galiba iletişim hocalarından oluşan bu kurulun kendi istedikleri sözcükleri sanki en başta listeye eklediğini gösteriyor. Zaten ankete katılan 1 milyon kişinin nerden/nasıl katıldıkları ile ilgili bir bilgi de yok. Ama en azından bizi ikna etmek için Oxford 37 bin, TDK 1 milyon kişiden söz ediyor. İnandık J. Zaten bu konuyu Ertuğrul Özkök köşesinde yazıp eleştirmiş, toplumların son 50 yılda yalnız kalabalıklardan kalabalık yalnızlığa geçişinin sosyolojik analizini vermiş (*) .
Böyle dilimizi dolayısıyla bizi zenginleştiren kelime tartışmalarını güzel buluyorum. Kısa bir süre önce yazdığım bir yazıda Güzel Türkçemiz takıntımı ifade etmiştim. (https://muratulker.com/y/guzel-turkcemizin-sirlari/).
Benim son zamanlarda gördüğüm eğilim mesela gençlerin miras sözcükleri daha sık kullanmaya başlamaları ve bundan da rahatsız olmamaları: Kifayet, beyhude, hasbıhal, malumatfuruş, tahayyül, mükellef, mükerrer, ehlikeyf, istidat, halbuki vb gibi. Bunu nereden anlıyorum? Yazdığım yazıları kontrol için bazen gençlere okutuyorum ve anlamadıkları kelimelerin ne olduğunu test ediyorum. Ben Türkçe’nin güzelliğini bize miras mevhumlarla aktarmaya çalışırken gün geçtikçe daha az anlamadıkları kelime çıkıyor. Ben de bazen yazmanın şehvetine kapılıp abartmıyor değilim. Mesela geçen gün “tebeyyün” diye bir kelime çıktı hazinemden. “Görünür hale gelip anlaşılmak” tam anlamı ve Osmanlıca ve bence bugünkü Türkçe’de tam karşılığı yok ve çok güzel bir sözcük. Ama arkadaşlarım bu anlaşılmaz diye bugünkü dile çevirdiler ama bence tam karşılığı olmadı. Umarım 2025’te daha fazla kullanılır.
Çünkü her vesileyle sevdiklerime, tanıdıklarıma karşılık olarak sıhhat ve afiyet diliyorum.
Afiyet kelimesinin anlamı, Türk Dil Kurumuna göre hasta olmama, sağlıklı, esenlikli olmak durumu olarak verilmektedir.
Arapça ˁfw kökünden gelen ˁāfiya(t) عافية “günahtan ve kusurdan arınma, sağlık, selamet” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Arapça ˁafā عفا “sildi, affetti” fiilinin masdarıdır.
İslam Hukukunda, bağışlama ve sorumluluktan kurtarmak anlamında ahlâk ve fıkıh alanlarında kullanılan bir terimdir.
Nişanyan’a göre, Arapça ˁfw kökünden gelen ˁāfiyyat عافية “hasta olmama hali, sağlık, canlılık” sözcüğünden alıntıdır.
Ekşisözlük: Hasta olmama durumu, sağlık, esenlik · Sağlık, selâmet, sıhhatli olmak · Enjoy your meal · Bir şey yiyip içenlere “yarasın” anlamında söylenen iyi dilek sözü.
Şimdi soracaksınız bana, sen sıhhat ve afiyet diler durursun, ikisi aynı şey midir?
Birbirine benziyorsa da, farklıdır. Sıhhat, sağlık demektir. Afiyet ise kalbin heva ve vesveseden ve bedenin hastalıklardan kurtulması demektir.