Mizah alanındaki boşluğu da doldurdu

Sevda Dursun
04:0010/10/2024, Perşembe
G: 9/10/2024, Çarşamba
Yeni Şafak
Hasan Kaçan
Hasan Kaçan

Yeni Şafak, kurulduğu ilk yıllarda Hasan Kaçan yönetiminde çıkan Ustura dergisini bünyesine kattı. Karikatür ve mizahı bir arada harmanlayan dergi, bu alandaki önemli bir boşluğu doldurdu. Kaçan’la hem dergiyi hem de Yeni Şafak yıllarını konuştuk. Bir dönem gazetenin ilk sayfa karikatürlerini de çizen Kaçan, o döneme dair anılarını bizimle paylaştı.

30 yıldır basın dünyasına büyük katkı sunan Yeni Şafak, bu yıllar içerisinde kültür sanat dünyasına da yeni ufuklar sundu. 1994 yılında bağımsız bir mizah dergisi olan Ustura’yı bünyesine alarak, gazetenin eki olarak verdi. Karikatürist, senarist ve oyuncu Hasan Kaçan yönetiminde çıkan dergide yetişen yazar ve çizerler, şimdi kültür sanat alanında önemli işlere imza atıyor. Hem Ustura’yı hem de Yeni Şafak’la tanışıklığını konuştuğumuz Kaçan, Yeni Şafak’ın “Şafak Çocuk” isimli bir dergi de çıkarttığını hatırlattı. Bir dönem gazetenin ilk sayfa karikatürlerini de çizen Kaçan, o döneme dair anılarını bizimle paylaştı. Birçok insanın yolunun geçtiği Yeni Şafak’ta bir zamanlar siz de çalışmıştınız. Gazetemizle yolunuz nasıl kesişti, hikâyesini anlatır mısınız? Doksanların ortasında karikatür ve mizahın bir arada olduğu Ustura dergisini çıkartıyorduk, fakat bağımsız bir yayın olarak hayatiyetini sürdüremediği için bir yıldan sonra pes etmeye başladık. Zaten o dönemlerde muhafazakâr camiada mizah dergisine çok önem verilmiyordu. Yeni Şafak’tan destek istediğimizde onlar da kabul etti ve Ustura dergisini gazetenin hafta sonu ilavesi olarak verme kararı aldı. Belli bir müddet Yeni Şafak’la birlikte yolumuza devam ettik. 30’a yakın ekibimiz vardı. Bu ekiple Ustura dergisiyle birlikte yine Yeni Şafak’ın ilavesi Şafak Çocuk dergisini de çıkartmaya başladık. Hafta sonunun bir günü Ustura, bir günü de Şafak Çocuk veriliyordu. Yeni Şafak’la hikâyemiz böyle başladı ve devam etti.


AİLEYE GİREN MİZAH DERGİSİ USTURA

Sizin de bahsettiğiniz gibi o dönemlerde mizaha uzak bir kesime hitap eden gazetede Ustura diye bir mizah dergisi ek olarak veriliyor. Peki, bu Ustura nasıl bir dergiydi? Ustura dergisi ilk çıktığında iyi bir kadrosu vardı. Nabi Avcı ‘Molla Kasım’ müstear isimle mizah yazıları yazıyordu. Tiyatrocu abimiz Ulvi Alacakaptan’dan tutun, Mehmet Şevket Eygi’ye varana kadar birçok isim ironik yazılar kaleme alıyordu. Ustura’nın diğer mizah dergilerinden farkı, aileye girebilir olmasıydı. Biz Gırgır dergisinde Oğuz Aral’ın yanında yetiştik. Onun yazılı olmayan mizah dergisi anayasası vardı. Kimsenin inançlarıyla ve kutsallarıyla, kişilerin fiziksel kusurlarıyla dalga geçilmezdi. Bir olayın veya kişinin mizahın konusu olmasıyla dalga geçmek arasında fark var. Elbette ki temsiliyetimiz gereği daha maneviyatı ihtiva etmeye gayret eden bir dergiydi. Böyle olunca da bir sürü kıymetli isim, yazılarıyla çizgileriyle destek verdi.


ALBAYRAK GRUBU'NUN İLK DERGİSİ ARIZA

Yeni Şafak’ta Ustura’nın macerası ne kadar sürdü? Zannediyorum iki yıl sürdü. Ustura kapandı, aradan belki bir sene geçti ben bu sefer Yeni Şafak’ta karikatürist ve grafiker olarak çalışmaya başladım. O dönem, güncele dair gazetelerin birinci sayfa karikatürleri çok meşhurdu. Yeni Şafak’ın birinci sayfa karikatürünü çiziyordum. Bunları yaparken Ustura’da yazan çizen kardeşlerimizin boşta kalmalarına gönlüm razı olmadı ve 2001 yılında Arıza isimli bir mizah dergisi çıkarttık. Bu sefer Yeni Şafak’ın eki olarak değil, bağımsız bir dergi olarak bir yıla yakın Albayrak grubundan çıktı. Albayrak grubunun ilk dergisi diyebiliriz. Daha sonra Yeni Şafak cumartesi eki hazırlamaya başladım. Onu da bir yıla yakın devam ettirdik. Arıza’da çalışan Mehmet Emin Öztürk, hala Yeni Şafak’ta devam ediyor.


EKMEK TEKNESİ’NİN NUSRET BABASI’NDA NUSRET ÖZCAN’DAN ESİNLENDİM

Sizin çalıştığınız dönemlerde gazetede dostluk ve arkadaşlık ortamı nasıldı? Ustura’yı çıkardığımız dönemler, bir süre aynı binada çalışsak da daha sonra başka bir yerde çalıştığımız için çok fazla gazeteyle ilişkimiz yoktu. Günlük karikatürlere başladığımda Bayrampaşa’daki binadaydık. Ali Teker ve Nusret Özcan’la samimi görüşüyorduk. Hatta Ekmek Teknesi’ndeki Nusret Baba’yı onun adından esinlendim. Çünkü onun bembeyaz ve upuzun saçları, bir o kadar da uzun sakalları vardı. Ben ona Nasrettin değil de Nusrettin Hoca diyordum. Oradan Nusret Baba’ya dönüştü. Nusret Özcan çok neşeli, mizah kafası yüksek bir adamdı. Bam telini yakalayınca içinden bambaşka biri çıkar, çok matrak olurdu. Dağıtımda Saim diye bir arkadaşımız vardı. Onunla birlikte Ramazan sofraları hazırlamaya başladık. Yemekhanede zaten iftar yemeği çıkıyordu ama biz aramızda para toplayıp, pastırma, turşu, hurma gibi iftariyelikler alır, kendimize ön iftariyelik yapıyorduk. Benim çalıştığım müddetçe Ramazanlarda o iftar sofraları devam etti. İftariyelik sofralarımız bir araya gelmek için bahaneydi. Yazı işlerinde herkesin katkısı olmuştur. Gazeteden ayrılışınız ne zaman oldu? Daha sonra devam etti mi bu arkadaşlıklar? Ekmek Teknesi’nin başlangıcında Yeni Şafak’ta çizerliğe devam ediyordum. Akşamları da Osman Sınav’ın yapım evine gidiyordum. Dizi tutunca iş yoğunluğumuz da arttı. Öyle ağırlıklı bir iş oldu ki, bizim gecemiz gündüzümüz dizi olmaya başladı. Bu durumda ben de gazeteden müsaade istemek mecburiyetinde kaldım. Çünkü el ucuyla bir şey çizmek çok ayıptır. Bir şeye konsantre olup onun hakkını vermek icap eder. Yeni Şafak’la ilişkimiz tabii ki sürdü, ziyaretlerimiz oldu, arkadaşlarımızla ilişkilerimiz devam etti. Ama asli meslek başka olunca bir süre sonra misafirliğe dönüşüyor.


MİZAH DERGİSİNE DESTEK OLACAK VİZYON ÇOK KIYMETLİ

Eski bir Yeni Şafaklı olarak, sizce gazetemizin kültür sanat camiasına ne gibi katkıları oldu? Gördüğümüz kadarıyla hem yayıncılık alanında, hem medyacılık açısından Yeni Şafak’ın özellikle kültür sanat hayatına çok yüksek katkıları olmuştur. Hele de ilk dönemlerinde, bir mizah dergisine destek olacak vizyonu olması çok kıymetli. Konuştuğumuz gibi özellikle muhafazakâr kesimde çizginin de mizahın da çok hoş karşılanmadığı dönemlerdi. Bütün bunlar bir şekilde insanlarla bir araya gelme aracıdır. Sen mizah dergisi çıkarmazsan, çizgiyle uğraşmazsan, çizgi film yapmazsan, kültürle sanatla uğraşmazsan, insan ruhunun buna ihtiyacı olduğu için, bizim çocuklarımız gidip Tommiks, Teksas okur. Demek ki sen yapmadığın zaman başkası yerini dolduruyor. O ailenin çocukları babalarının yapma etme dediği dergileri alıp, mecburen okumak zorunda kaldılar. Çünkü insan ruhu aynı zamanda mizahı da komediyi de ana yemek olarak değil ama ara yemek olarak ister. Bu yüzden dolayı Yeni Şafak çok önemli bir boşluğu doldurdu. Çizgi dünyasına destek olarak da bir sürü çizer yetiştirmiş oldu.


PİYASADAKİ EN ETKİLİ GAZETELERDEN BİRİ

30. yıl vesilesiyle Yeni Şafak’ı geçmişten günümüze değerlendirir misiniz? Yeni Şafak yayın hayatına başladığında, diğer gazetelere baktığımızda az ama her anlamda etkili bir mecra olarak kendisini ispat etti. Bu etki ben ayrıldıktan sonra da artarak devam etti. Albayrak Medya olarak dijital mecrasını kurdu, televizyonuyla, dergileriyle, yayıneviyle kültür sanat hayatımıza ve medya hayatımıza ciddi anlamda katkıları var. Mustafa Cambaz Fotoğraf Yarışması gibi etkinlikler de gelecek kültür hayatımıza ışık tutacak ve bize umut verecek bir konumda. Biraz abartıyorum ama örneği çok az. Bu işe ne kadar önem verildiğini, yeni binanın tamamen medya merkezine dönüşmesinden anlıyoruz. Şu anda da piyasadaki en etkin ve etkili gazetelerden biri Yeni Şafak. Gündem oluşturabilen ve her geçen gün saygınlığının üzerine koyarak devam eden bir mecra oldu. Bütün emek verenlerin eline sağlık. Yeni Şafak’ın 30. yılı kutlu olsun, nice 30 yıllara.


#Yeni Şafak
#30. yıl
#mizah