1940’larda konulan birtakım kuralların hala ders kitaplarında sürdürüldüğünü söyleyen Doğan, Türkçe’nin nasıl bozulduğunu örneklerle anlattı. “Kelimelere getirilen ‘sel-sal’ ekleri var mesela, Fransızca’dan alınmış yabancı bir ek bu, her kelimeye eklenir oldu artık. ‘Çöp’ denmiyor, ‘evsel atık’ deniyor, ‘ev atığı’ deyin bari. Kısa ifade edilecek şeyleri, uzun ifade etmeye başladık; ‘eleman alınacaktır’ yerine ‘eleman alımı yapılacaktır’ deniliyor. İngilizce bir kalıbın Türkçeleşmiş hali olabilir bu. Herhalde herkes İngilizce bildiği için, bu kalıplar insanların zihinlerinde yer ediyor. ‘Katılmak’ yerine kullanılan ‘katılım sağlamak’ da aynı şekilde icad edilmiş bir dil kalıbı.”
Türkçe’nin geçirdiği birtakım süreçler olduğunu ve bunun dile hasar verdiğini söyleyen Doğan, şûrada da konuşulduğu gibi akademinin, hukukun dilinin sıkıntılı olduğunun altını çizdi. Metinlerde nüansların kaldırıldığını, bir kelimeyle çok şey anlatmanın yaygın hale geldiğini söyleyerek eleştirilerini şu şekilde devam ettirdi.