Kudüs denince sizin için de akan sular duruyor mu? Bizim için öyle oluyor. İlk kıblemiz, altın kubbeli mescidimiz, gönlümüzün en hassas köşesi... Bu yüzden nerede bir Filistinli, bir Kudüslü görsek; Osmanlı yadigârı Kubbetüssahra’nın kokusunu alacak, ona bir adım daha yaklaşacakmış gibi hissediyoruz. Kalbimiz Kudüs’ün bağımsızlığı için çarparken aklımıza zulümler, direnişler, şehadetler, sapanlar, taşlar geliyor. Zihnimizi kaplayan bu kargaşanın ortasında birden içimizi ferahlatan bir çizgi, Kudüslü Şehab Kavasmi ile karşılaşıyoruz. O bir ressam ve Kudüs’ün bağımsızlığı için çiziyor.
Onu daha yakından tanımak için davet ediyor ve hikayesine kulak veriyoruz.
Adım Şehab Kavasmi, Filistin, Kudüslüyüm. Orada doğdum ve hala orada yaşıyorum, Resim sanatıyla ilgileniyorum, Kudüs’ün ve Filistin’in bağımsızlığa kavuşması adına resimler yapıyorum.
Kudüs’ü unutmamak için çiziyor
1967 Kudüs’ün işgalinden bir yıl önce doğdum. Doğduktan sonra işgal nedeniyle evlerimizden tecrit edildik. Döndüğümüzde de evimizin enkazıyla karşılaştık. Evimizden hiçbir şey kalmamıştı. Önce çocukluğumun evini araştırdım. Daha sonra hayal ettim ve resmettim. 7-8 yaşlarındayken ailemin nasıl bir evde yaşadığını, işgalci İsrail’in evimizi yıkmadan önceki halini hayal ederek çizmeye çalıştım. Resim yapmayı sevmeye başladım. Kudüs’ün yollarını, çarşılarını çizmeyi çok severdim. Geçmişi tahayyül ederek hafızamda kalanları çizmeye devam ettim. Daha sonra evimin çevresindeki yolları, sokakları çizmeye başladım. Kudüs’ün bağımsızlığı için tabii.
İlkokul yıllarımda çizmeye başladım, ortaokulda resim bölümüne geçmeye karar verdim. Yavaş yavaş çizmeye başladım. Daha sonra diplomalı bir şekilde ilerledim. Sanat merkezinden mezun oldum, Batı Kudüs’te yer alıyordu okulum. Daha sonra Fransa’ya giderek sanat üzerine eğitimler aldım. 1977’de mezun oldum ve o günden bu yana Kudüs’ün resimlerini çiziyorum, 40 yıldır resimle ilgileniyorum.
Çizimlerime önce karakalemle başladım, Osmanlı Dönemi’ne ait Kudüs’ü anlatan bir kitap çalışmasında bulundum. Onu da karakalemle çalıştım. Şu an renkli akrilik resimle daha fazla ilgiliyim.
Aslında siz de çocukluğunuzun mahallesini çiziyorsunuz Kudüs’ü çizerken.
Bütün çocukluğum Mescid-i Aksa avlusunda geçti. Çünkü evim Mescid-i Aksa’ya çok yakındı. Okulum da çok yakındı. Orası her zaman odağımdaydı. Bu kadim beldeyi canlandırmak ve geçmişteki anılarımı şimdiki zamana taşımak için resmettim.
Tek istisna ‘İstanbul’
Ben bütün çalışmalarımı Kudüs ve Aksa’nın özgürleşmesi için yapıyorum. Sadece bir kere Kudüs dışında bir yeri çizdim. İstanbul’u resmettim. Yalnızca İstanbul’u çok seviyorum. Her sene dergi fuarına katılıyorum. Bununla birlikte 2018’de TİKA tarafından Ankara’ya davet edildim. Kudüs’ü sadece Türkiye’ye değil bütün dünyaya tanıtmak istiyorum. İstanbul’u Filistin kadar seviyorum. Onun için resmettim. İstanbul halkı benim kardeşim, dostumdur. Sadece ben değil Türkiye’yi, İstanbul’u bütün Filistin halkı seviyor. Türkiye büyük bir ülke ve her zaman Filistinlilerin yanında olmuştur. Benim sanatçı olarak görevim Türkiye’yi, Türkleri ve İstanbul’u çok sevdiğim için İstanbul’un mahallelerini caddelerini resmetmek istiyorum. Filistinlilerin İstanbul’u tanıması amacıyla küçük bir kitap hazırlamak istiyorum.
Osmanlı Dönemi’ndeki Kudüs ile ilgili çalışmamdan ziyade yüzlerce çizim olduğu kitabım var. Arşivden aldığım görsellerin çizimlerini yaptım. Britanya’nın istilasından önce Filistin Osmanlı’nın himayesi altında bir yerdi. Bundan dolayı çok fazla arşiv fotoğraflar var. Ben de bunların çizimlerini gerçekleştirdim. Kudüs çok güzel bir yer. İsrail’in işgali altında kaldı. Sizler de biliyorsunuz zaten. Filistin’le alakalı Osmanlı Dönemi’ne ait çok fazla resim var.
İsrail işgalini sanatıyla dünyaya duyuruyor
Bir ressam olmaktan çok memnunum. Kudüs ile ilgili bütün eserlerimi dünya ile paylaşmak beni çok mutlu ediyor. Şimdiye kadar Ürdün, İstanbul, Ankara, Moskova St. Petersburg şehirlerindeki sergilerde yer aldım. 30 eserim de Paris sanat akademilerde sergilendi. Irak’ta birkaç tane eserim mevcut. Osmanlı’dan şu ana kadar olan Kudüs’ü bütün dünyaya tanıtmak istiyorum. Kudüs’le ilgili bütün eserlerim sadece tablolar değil, kitaplar da var. Sadece Arapça değil, İngilizce, Türkçe, Fransızca bütün diller mevcut.
Sadece Arapça yeterli değil. Bu mesajı bütün dünyaya duyurmamız lazım. Bu noktada Türkiye’yi çok takdir ediyoruz. Çok saygı duyuyorum Türkiye’ye. Kitaplar, eserler, sanat ve özellikle bugünkü sosyal medyada ile çokça duyuruyor, yalnız bırakmıyor. Bu konuda Türkiye çok iyi derecede. Çok takdir ediyorum. Genel olarak çok güzel dönüşler alıyorum.
Bu resim özellikle Filistin halkı bu kayayı tutuyor, bu kaya da işgalci İsrail’i temsil ediyor. Bu bir benzetme. Anlatmak istediğim sadece mekân değil, burada insan çok önemli. Mescid-i Aksa’da ve Kudüs’te yaşayan insanlar asıl önemli olan. Aynı tabloda insan ve mekân bir bütünün parçası.
Bütün resimlerin benim için ayrı bir yeri var ama Silsile Kapısı başka. Çünkü çocukluğum orada geçti. Kudüs’ün yakınındaki hayalimdeki evimi çizmiştim. O benim için çok değerli bir eser. Mescid-i Aksa benim kalbimde her zaman. Bütün resimlerden daha çokseviyorum diyebilirim. Burası benim doğduğum yer. Resim sanatı çok kıymetli gerçekten. Resim sanatında tercümeye gerek yoktur. Herkesin çok kolaylıkla anlayabileceği bir alan. Bu resimler halkın anlaması için. Resimler işgale karşı bir direnişin sembolü. Buna resimle direnelim. Bütün işgallere karşı dünyada en meşru olan şeydir resim. Arap ülkeleri, İslam ülkeleri ve Osmanlı Devleti’nin tarihilerini arşivleme konusunda çok iyi değiliz. Bizim bunun için çabalamamız, tarihimizi yazmamız, çizmemiz, üretmemiz lazım. Burada çağrı yapalım UNESCO’ya, yetkililere, bunları nesillere hazırlayıp, kaydedip, resmetmemiz lazım. Bir kez daha söylemek istiyorum ki Türkiye bu konuya çok özen gösteriyor. Bu arada misafirperverliğinden ötürü Türkiye’ye çok teşekkür ediyorum ve İstanbul’da olmaktan dolayı çok mutluyum.