Oyuncu Anne, Ev Yapımı Sihirli Değnek, Dedemin Bakkalı gibi kitaplarıyla tanıdığımız Şermin Yaşar, bu kez öykülerinden oluşan yeni kitabı “Tarihi Hoşça Kal Lokantası” ile karşımızda... “Kaybetmek bizim işimiz” diyen kitap, yalnızlığıyla yoğrulanların, kalbi kırıkların, köşesine çekilenlerin hayatına dokunuyor. 29 öykünün yer aldığı kitapta Kaya Bakkaliyesi ile tanışacak, hiç kimsenin uğramadığı, çıkmaz sokaktaki Tarihi Hoşça Kal Lokantısı’nı ziyaret edecek, hayal kırıklıklarıyla, yalnızlıkla, hüsranla sonuçlanan hikayelere tanık olacaksınız. Ama hiçbir öykü sizi umutsuzluğa düşürmeyecek. “Tarihi Hoşça Kal Lokantası”nın öyküsünü yazarı Şermin Yaşar ile konuştuk…
Öykü yazmak benim için yeni bir deneyim değil. Okul yıllarından beri yazıyorum, ama yayınlamayı düşünmemiştim. Yıllar içerisinde yazılmış ve bir köşede birikmiş onlarca ruh hali var. Bunun yanında ben hep ebeveynler için ve çocuklar için kitaplar yazdım, öyküler benimdi, kitaplar herkesin. Geçen yıldan beri zaman zaman Kafa Dergisine öyküler yazıyordum. Okurlar onları da sevdiler. O yazılar Tarihi Hoşça Kal Lokantası’na vesile oldular. Şimdi öyküler de okurların oldu.
İçinde sıradan insanların sıradan öyküleri var. Emekliler, köylüler, iş arayan gençler, müzmin bekar kadınlar, ev hanımları, babaanneler, dedeler, amcalar, teyzeler… Arka kapak yazısında çok güzel özetledi Handan Akdemir, ‘yeşil çam filmlerindekileri andıran karakterler var. Bir köşede unutulmuşlar, yalnızlığı ile yoğrulmuşlar, kırık gönüllüler, bir yerlerde sessiz sedasız yaşayanlar, görmediklerimiz, görmezden geldiklerimiz var. Biraz biz varız aslında, unuttuğumuz yanlarımız var.
Bir gün sosyal medyada bir video izledim. İzlenme oranı çok yüksek bir video. 6 milyondan fazla izlenmiş. Bir yangın çıkmış, ev yanmış, bir yaşlı sokakta kalmış. Komşusu var, aklını kaybetmiş, meczup bir kadın. Bu garibanla röportaj yapıyorlar, ‘dedeye sahip çıkalım’ diyor kadın. Hatırlarsınız belki. Türkiye kaç yıldır buna gülüyor. Gençler çok gülüyor. Yaşlı gördükleri yerde ‘dedeye sahip çıkalım’ deyip gülüyorlar. Oysa orda bir hikaye var. Bak bakalım o dede niye yalnız? O yangın nasıl çıkmış, o dede ev yanarken nasıl korkmuş, bağırmış mı, sesini kim duymuş? O kadın doğduğunda nasıl doğmuş, ne olmuş da kaybetmiş aklını, dişleri dökük kadının, dişleri nasıl dökülmüş, kim bakıyor ona? Bunlar hep hikaye. Bu çok uç bir örnek belki ama, güldüğümüz, söylendiğimiz, gördüğümüz her şeyde bir öykü var. Market alışverişi yaparken söylenen emekli amcalarda birer hikaye gizli. İş görüşmesine gelip de özgeçmişi yanında olmadığı için kapıdan dönen gençlerde bir hikaye gizli. Sizin mahalledeki manavda bir öykü var. Her insanda bir öykü var. Kırık dökük bir şeyler. Ben onları topladım.
Değil. ‘Kaybetmek bizim işimizdir’ lokantanın sloganı, kitabın bütününe mal edemeyiz. Yıllar önce hiç evlenmemiş bir hanımla tanışmıştım, bir arkadaşımız ona ‘hiç istemediniz mi bir aileniz olsun, bir eşiniz olsun, bir aşkınız olsun?’ diye sormuştu. O an ona göre, o hanım kaybedendi çünkü. Kadın bize gülümseyip ‘Aşık olmadığımı da nerden çıkarttın? Benim yaşadığım aşkı kimse yaşamamıştır’ demişti. Al sana kazanan. İşte orada bir hikaye var. Belki o hikayeyi dinlesek, onun yerinde olmak isteyeceğiz. O yüzden hikaye önemli.
Bunlar Anadolu’nun iç sesi. Anadolu insanın en sık kullandığı kelimeler. Sessizce söylenen, boynunu biraz bükerek söylenen kelimeler. Olay yaşanır, üzülürsün, diyecek bir şey bulamazsın, boynun hafifçe yana eğilir sessizce ‘kader’ dersin. Herkes alır, herkese dağıtılır, sana kalmaz. Heves edersin, çok istersin, ama olmaz. Sessizce ‘kısmet değilmiş’ dersin. Ne diyeceksin? O kadar alışırsın ki olmamasına, sonra her adıma niyet ederken ‘nasip’ dersin. Nasipse olur. Bazıları böyle yaşar. Öykü kahramanlarımın çoğu evet, bu kelimelerden nasibini fazlasıyla alanlar.
Bir öykü kahramanı olsam size derdim ki şimdi: Kısmet… Çocuk kitaplarına devam etmek istiyorum. Onlar benim için çok değerli. Çocuklar benim kitaplarımı elleriyle tutup okuyorlar ya, bana bir neslin hayat yolculuğunda onların elinden tutuyormuşum gibi geliyor. Öyle mutluluk veren bir şey. Sanırım yetişkin için de yazmaya devam ederim. Ama önce hangisi olur, bundan sonra ne olur, o hakikaten kısmet.