Ermenistan-Azerbaycan meselesini çektiği filmle dünyaya duyuran yönetmen Elçin Musaoğlu “Bir gün dahi olsa Karabağ’a yeniden döneceğimiz konusunda umudumu kaybetmedim. Bu zafer kaybettiklerimizi bize yeniden kazandırdı” diye yorum yapıyor.
- Azerbaycanlı yönetmen Elçin Musaoğlu, bölgede yaşananları 2014 yılında Nabat ile beyazperdeye aktarmıştı.Karabağ Savaşı’nda dinlediklerinden yola çıkan yönetmen, filmde oğlunun mezarını boş bırakmamak için boşalan köyü terketmeyen Nabat adlı anneni öyküsünü aktarıyordu.Film dünyanın da ilgisini çekmiş; Venedik Film Festivali’nin Orizzonti bölümünde yarışmış ve büyük beğeni toplamıştı. Savaş hikayelerine yakından tanıklık eden ve yaşananları sinemanın gücüyle dünyaya duyuran Musaoğlu ile Karabağ zaferinin ardından sohbet ettik…
UMUDUMU KAYBETMEDİM
- Bugüne kadar bir gün dahi olsa Karabağ’a yeniden döneceğimiz konusunda umudumu kaybetmedim.Azerbaycan askerinin zaferi kaybettiklerimizi bize yeniden kazandırdı. Azerbaycan halkı bu zaferi uzun yıllardır bekliyordu.Azılı düşman güzel memleketimiz Karabağ’ı harabeye çevirmişti, taş taş üstünde kalmamıştı. Büyük medeniyete, zengin doğaya sahip bu toprağı yecuc-mecuclar yerle yeksan etmişlerdi.
- Karabağ savaşı zamanı ben “Azerbaycan Telefilim Yaratıcılık Birliğinde” rejisör olarak çalışıyordum. Belgesel filmleri çekimi için sık sık sınır bölgesine, mülteci kamplarına gidiyorduk.Çok zor günlerdi. Evinden sürülmüş, ailelerini, akrabalarını, hayallerini kaybetmiş insanların gözlerinin içine bakmak, onlarla konuşmak gerçekten çok zordu. İnsanlar yağmurun, karın altında çadırlarda yaşamaya mecbur bırakıldı.2000 yılında dostum senaryo yazarı Rafik Haşimovla “ Güneş ve Bulut” filmini çektik. Filmin senaryosunu mülteci kampında yaşayan okul öğrencilerinin Edebiyat dersinde yazdıkları yazılar esasında oluşturduk.
Bizim görüştüğümüz insanlar başlarından geçenleri bize anlatıyorlardı. Aslında anlatılan hikayelerin her biriyle ayrı film olurdu. Bizim sonralar çekeceğimiz bir çok filmin kaynağı bu yaşanmış hikayelerden besleniyordu.
TOPRAĞINI KAYBEDEN BİR ŞEY ÜRETEMEZ
Sanat insanları her zaman savaşa karşı çıkmışlardır. Bu normaldir. Çünkü bizim yazacağımız ve çekeceğimiz eserlerin hepsi insan için, hayat içindir. Ama insan kendini, toprağını kaybederse o hiç bir zaman büyük eserler üretemez. Ürettiği bütün eserler hep bir yarım kalacaktır.Okuduğumuz ve inandığımız bütün semavi kitaplarda toprağına, canına ailene kastedenlere karşı savaşmanı söylüyor. Savaş ki yaşayasın ve yaşatasın.
SAVAŞ DA BİR SİLAH
- Bence günümüz dünyasında sinema da bir silahtır. Savaş başladığı günden ben ve arkadaşlarımın tek dileği vardı, Azerbaycanın hak davasını dünyaya duyurmak.Çünkü uzun süredir dünya medyası Azerbaycana karşı ambargo uyguluyordu. Hakkın , adaletin sesi duyulmaz oldu. Sinema yegane sanat çeşitidir ki bu ambargoyu yarabiliyor.Basın konferanslarda ülkemizin hak sesini daha çok insane ulaştırmak için çaba sarfettik. Çünkü sinema uluslararası bir dil, o yüzden onu herkes anlıyor.
Eserlerimiz hakikate hizmet edecek
- 2017 yılında “Genç Sinemacılar Kulübü”nü kurduk. Bu gençler dünyanın değişik ülkelerinde- Türkiye, Londra, Paris, Moskva film üniversitelerinde eğitim almış gençlerdir.Bugün klübün 40’dan fazla üyesi var. Gençler bir-birine yardım ederek film çekiyorlar. Bu filmler değişik festivallere katılıyor ve ödüller kazanıyorlar. Benim düşüncem, bu gençler kendi filmleriyle uzun yıllar Azerbaycan sinemasına hizmet edecekler.Bizim klübümüzün kendi kanunları var. Bir Pifagorun öğrencileri gibi bu kanunları yazmıyoruz, ama aklımızda tutuyoruz. Pifagor diyordu ki, “söz yazılanda ölür”. Söz hafızada kaldığı sürece o yaşıyor, onun kanatları var ve o uçabiliyor. Aslında bizim kurallarımız daha çok ahlaki normlarla ilgilidir. Örneğin: Herkese ve her şeye; saygı, adalet her şeyden üstündür, paylaş, çünkü paylaştıkça çoğalır. Ortaya çıkaracağımız tüm eserler gerçeklere, hakikata hizmet edecektir. Yalnız o zaman sanat ebedi yaşar.
Sinemada işbirliği yapalım
- Türkiye her bir Azerbaycanlı için ikinci vatandır. Benim Türkiye’de değerli arkadaşlarım var.Uzun süredir dostum Suat Köçerle sinema alanında birçok işler görmek için çaba sarf ediyoruz. Hatta bir belgesel filmi projemizde oldu. Biz Türk devletlerinin sinema alanında işbirliğini, platformasını kurmak istiyoruz.Birkaç yıl önce Suat ve onun ekibi Malatya Film Festivalinde bu hayali gerçekleştirebilmek için çok enerji sarfettiler. Zamanında bu işler çok takdire şayandı. Bu hayalin birgün gerçekleşeceğine inanıyorum. Ve bence zamanı da geldi artık.