Kanserin habercisi 'ses kısıklığı ve nefes darlığı'

Yeni Şafak
09:5731/08/2016, Çarşamba
G: 31/08/2016, Çarşamba
IHA
Prof. Dr Sedat Çağlı, gırtlak kanserlerinin oluşumunda en önemli faktörün tütün ve alkol kullanımı olduğunu vurguladı.
Prof. Dr Sedat Çağlı, gırtlak kanserlerinin oluşumunda en önemli faktörün tütün ve alkol kullanımı olduğunu vurguladı.

Baş boyun kanserlerinin önemli bir bölümünü oluşturan gırtlak kanserinin ses kısıklığı ve nefes darlığı ile kendini gösterebildiğini dile getiren Dr. Sedat Çağlı, en önemli belirtilerinin iyileşmeyen yaralar, ağız kokusu, boğazdaki kitle hissi olduğunu belirtti. Tütün ürünlerinin ve alkolün kanserin oluşumunda baş tetikleyici olduğunu ifade eden Dr. Çağlı, tedavinin tümöre ve hastaya göre yapıldığını söyledi.

Önemsenmeyen ağız kokusu, yutkunma güçlüğü, ses kısıklığı gibi şikayetler baş boyun kanserlerinin işareti olabileceğine dikkat çeken Kulak Burun Boğaz Bölümü'nden Prof. Dr. Sedat Çağlı, baş boyun kanserlerinin sık sık diğer boğaz hastalıkları ile karıştırıldığına dikkat çekerek tedavi yöntemleri ile ilgili bilgi verdi.



Cilt, dudak, burun boşluğu ve gırtlak etkilenebilir


Baş boyun kanserlerinin erkeklerde görülen tüm kanser türlerinin yaklaşık yüzde 10'unu, kadınlarda ise yüzde 3,5'ini oluşturduğunu kaydeden Dr. Sedat Çağlı, “Erken teşhis edildiğinde tedavisi mümkün olan bu kanser türleri,görüldükleri anatomik bölge ve alt lokalizasyonlara göre adlandırılmaktadır.Bu kanser türleri saçlı deri ve ciltte, dudakta, ağız boşluğunda, dilin ön kısmında, yanakta, ağız tabanında, diş etlerinde, sert damakta, yutakta, bademciklerde, yumuşak damakta, dil kökünde, farinks arka duvarda, burun boşluğu ve paranazal sinüste, genizde, gırtlakta, alt yutakta ve yemek borusunda,büyük hava yolunun boyundaki kısmında ve tükürük bezlerinde görülmektedir.Tiroit ve paratiroid bezi kanserleri de baş boyun kanserleri bölümünde değerlendirilmektedir. Toplumda cilt, gırtlak,ağız boşluğu ve dudak ile tiroit kanserleri diğerlerine göre daha sık görülmektedir." diye konuştu.



Tütün ürünleri ve alkol türevleri en büyük risk faktörü


Sigara, puro, pipo içimi, tütün çiğneme ile alkol kullanımının özellikle ağız boşluğu ve gırtlak kanserlerinin oluşumunda en önemli faktör olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sedat Çağlı, bu ürünleri kullanım miktarı arttıkça riskin katlanarak arttığını ifade etti. Dr. Çağlı, sözlerini şöyle sürdürdü:



“Deri ve dudak kanserlerinde güneş ışınlarına uzun süre maruz kalmak önemli bir risk faktörüdür. Uygun olmayan diş protezleri ile keskin kenarlı sabit diş protezleri ise sürekli tahrişe neden olduğundan, uzun dönemde ağız içinde kansere neden olabilmektedir. Özellikle kadınlarda daha sık rastlanan demir eksikliği anemisi ise özellikle alt yutak kanserlerine zemin hazırlamaktadır. Daha önceden boyun bölgesine radyoterapi uygulanmış olması da kanserin gelişimini arttırır."



Ağızda iyileşmeyen yaralara dikkat


Erken dönemde belirti veren baş boyun kanserlerinin önemli bir bölümünü oluşturan gırtlak kanserlerinin ses kısıklığı ve nefes darlığı ile kendini gösterebildiğini de dile getiren Prof. Dr. Sedat Çağlı, “Bu kanser türleri bulunduğu bölgeye göre belirti verir. En önemli belirtileri ise iyileşmeyen yaralar, ağız kokusu, kanama ve konuşma bozukluğu, boğazda kitle hissi, yutkunma veya yutma bozukluğu, yüzde şişlik, çene hareketinin kısıtlanması, burun tıkanıklığı, boyunda oluşan kitle, ağrı ve işitmenin azalmasıdır. Özellikle boyunda oluşan şişlik ya da yumru, erkeklere göre kadınlarda daha sık görülen tiroit kanserinin en önemli belirtisidir." dedi.




Kanser tedavisi kişiye göre planlanmalıdır


Söz konusu kanserlerin erken dönemde radyoterapi ile tedavi edildiğini belirten Prof. Dr. Sedat Çağlı, “Radyoterapi ile birlikte kullanılan kemoterapi ise tedavinin etkinliği arttırmak ve radyoterapinin etkinliğini önceden belirlemek amacıyla kullanılmaktadır. Bu kanser türlerinde şayet tümör evresi ve hastanın genel sağlık durumu elverişliyse, en etkin tedavi yöntemi cerrahidir. Tedavi planlanırken tümörün boyutları ve yaygınlığı kadar hastanın beklentisi ve genel sağlık durumu kesinlikle dikkate alınmalıdır. Hastaya tedavi seçenekleri ile tüm ihtimaller çok iyi anlatılmalıdır. Tedaviyle ilgili son karar hastaya bırakılmalıdır. Çünkü hayatının geri kalan kısmındaki yaşam kalitesini seçme kararı yalnızca hastaya aittir. 'Hastalık yoktur hasta vardır' genel prensibini dikkate alarak tedavi kişiye göre planlanmalıdır." şeklinde konuştu.



Şüphecilik erken teşhis için çok önemli


Toplumdaki baş boyun kanserlerinin yüzde 60-70 oranlarında geç teşhis edildiği için tedavide başarı şansını düşürdüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Sedat Çağlı, “Bu kanser türleri ile mücadelede amaç erken tanı olmalıdır. Erken tanıda en önemli şey ise şüpheciliktir. Özellikle baş boyun kanserinin gelişmesi açısından risk faktörleri üzerinde kesinlikle durulmalıdır. Aksi halde larenjit, farenjit gibi hayati riske neden olmayan hastalıklarla ilgili olmayan yanlış teşhislerin konulması zaman kaybına neden olacaktır.Yanlış teşhis sonucunda hastaya verilecek antibiyotik, analjezik ve antienflamatuvar ilaçlar kısa süreli iyileşmeye neden olacak ve hasta tekrar hekime gitmeyecektir. Geçen süre hastanın aleyhine, kanserin ise lehine olacaktır. Kanser ise bir üst evreye doğru ilerleyecektir. Erken teşhis edildiğinde baş boyun kanserlerinde yüksek oranda başarı elde edilebilmektedir. Günümüzdeki tıbbi bilgi, tecrübe ve teknolojinin de yardımıyla kanser tedavi edilirken, çoğunlukla organ fonksiyonları da korunabilmektedir." ifadelerini kullandı.



#Gırtlak kanseri
#Prof. Dr. Sedat Çağlı
#Tedavi