Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan 45 metre yüksekliğindeki Adalet Kulesi’nin restorasyonu tamamlanmak üzere. 2 ay içinde açılması beklenen kule ile ziyaretçiler 360 derece İstanbul manzarasının tadını çıkaracak. Kule, Galata, Beyazıt ve Kız Kulesi’nden sonra İstanbul’un 4. tarihi kulesi olacak.
Topkapı Sarayı’nın II. avlusunda bulunan Adalet Kulesi, (diğer adıyla Adalet Kasrı), ilk defa ziyarete açılacak. 360 derece İstanbul manzarası izlenebilecek kule, Galata Kulesi, Beyazıt Kulesi ve Kız Kulesi’nden daha geniş bir açıya sahip. Osmanlı adaletinin sembollerinden olan kule, Fatih Sultan Mehmed döneminde inşa edilmeye başlanmış. İlk inşa edildiğinde ahşap olan ve günümüzdeki kadar yüksek olmayan kulenin bir bölümü 2. Mahmut döneminde, son hali ise Sultan Abdülaziz döneminde yapılıyor.
45 metre yüksekliği ile Saray’ın en yüksek yapısı olan kulenin bulunduğu yer, simgesel anlam açısından da önemli. Zaman zaman gözlem amaçlı veya padişahın temaşası için kullanılan kule, devletin yönetildiği Kubbealtı’na (Divan-ı Hümayun) bitişik bir şekilde inşa edilmiş. Kulenin alt katlarında ise padişahın divanı izleyebildiği Divan-ı Hümayun’a bakan çok küçük hücre tipi bir oda mevcut. İstanbul ve sarayın manzarasını en yüksek mekândan izleyebilme imkânı sunan kule, 2023’ün ilk aylarında açılmayı bekliyor.
KARA AĞALARI TANIYACAĞIZ
Haremdeki Kara Ağalar ve Cariyeler Koğuşu da restorasyonu biten ve yılın ilk aylarında açılışı gerçekleşecek yapılardan. 1924 yılında Topkapı Sarayı’nın bir bölümü müze olarak açılmış, ancak 1940’lı yıllara kadar kullanılan bu koğuşlar şimdiye kadar hiç ziyarete açılmamış. Kendi içinde bütün unsurlarıyla bir yaşam alanı olan Kara Ağalar Koğuşu’nda ten renginden dolayı Kara Ağa denilen Darüssaade ağaları yaşardı. Padişahın haremiyle içli dışlı olan bu ağalar, kendi gelirleriyle Mekke ve Medine’deki mukaddes mekanlara yardım ettikleri için Hâdimü’l-Haremeyn olarak da biliniyorlar. Üç katlı olan Kara Ağalar Koğuşu’nda onlara ait objeler de sergilenecek. Bazı bölümlerde video görüntüleriyle bazılarında ise bal mumu heykellerle oradaki hayat ziyaretçilere anlatılacak. Şu anki Kara Ağalar Koğuşu 4. Mehmet dönemindeki büyük Harem yangınından sonra (1665) inşa edildiği için, Topkapı Sarayı’ndaki en eski yapılardan biri.
HASTANE YOLU KIRK MERDİVEN
Saray’ın ilk kez ziyarete açılacak yapılarından biri de 17. yüzyılda inşa edilen Cariyeler Koğuşu. Çamaşırhaneleri, hamamları, koğuşları, yaşam alanları ve hatta Harem Hastanesi’yle birlikte Saray’ın içinde adeta büyük bir şehri andırıyor. Kırk merdiven denilen 52 taş basamak yoluyla hastaneye ulaşılıyor. Tüm çalışanları kadın olan hastane, Topkapı yerleşkesinin en ücra köşesinde yer alıyor. Nedeni ise olası bir salgına karşı saray eşrafını koruyabilmek. Cariyeler Koğuşu’nda o döneme ait eserler sergilenerek, saray yaşantısının şimdiye kadar açılmamış bu bölümü de ziyaretçilere sunulmuş olacak.
Ziyaret alanları üç katına çıkacak
- Zemin kaymalarıyla gündeme gelen Topkapı Sarayı’nın ilk yapılarından biri olan Fatih Köşkü’nde de restorasyon çalışmalarının sonuna gelindi. Kubbelerinde bulunan 1500 ton beton yükü şu anda 150 tona düşürülmüş durumda. Kaldırılan beton kütle yerine, orijinal ahşap kubbelerin montajı yapıldı. Şu anda binada herhangi bir hareket gözlenmiyor. Osmanlı döneminde değerli eşyaların muhafaza edildiği ‘Hazine Binası’ olarak kullanılan Fatih Köşkü’nde restorasyon öncesi Kaşıkçı Elması, Altın Taht, Topkapı Hançeri gibi en bilinen eserler sergileniyordu. Bütün bu restorasyonların ziyarete açılmasıyla, Topkapı Sarayı’nda şu an gezilebilen alanlar üç katına çıkarılmış olacak.
Restorasyonların hızlanma sebebi
Milli Saraylar’ın Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmasıyla restorasyon işlerinin hızlandığını söyleyen Milli Saraylar İdaresi Başkanı Yasin Yıldız, 4 yıl içinde dünyadaki müzecilik kurumları gibi bir sistem kurabildiklerini söyledi. Yıldız, “Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmamızın önemli avantajlarından birincisi müstakil bir bilim kurulunun olması. Restorasyon çalışmaları bilim kurulunun denetiminde çok hızlı karar alınıp ilerleyebiliyor. İkincisi Milli Saraylar’ın gelirlerinin yasal olarak sadece restorasyon işlerinde kullanılması. Üçüncüsü Milli Saraylar bünyesinde yaklaşık dört yüz kişilik bir restorasyon ekibinin olması. Bütün bu yönleriyle müzecilik ve tarihi miras alanında dünyaya önemli bir model sunduğunu düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.