İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarının üzerinden maalesef bir ayı aşkın zaman geçti. Ancak zalim zalimliğinden vazgeçmedi. Ölü ve yaralı sayısı her an artıyor. Bu zaman zarfında aklı ve vicdanı olan insanlar sokaklara çıkarak, eylemler gerçekleştirerek yapılan zulmü durdurmaya gayret etti. Dünyanın dört bir yanında vicdan sahibi her birey bu konuda harekete geçti. Sanatçılar eserler üretti, şairler şiir yazdı. Tek amaç, Filistinlilerin çığlığını daha da büyütebilmek oldu.
Hiçbir çekince duymadan İsrail’e destek veren markalar, arka planda siyonist rejimin askerlerini besleyen marketler, zulmü görmezden gelen ceo’lar... Bu süreç tüm dünya adına, o çok kullanılan tabirle bir turnusol kağıdı oldu. Herkesin gerçek yüzünü de ortaya çıkardı. Tüm bunlar nedeniyle yaşananlar tepki vermek isteyenlerin bir çabası da boykot. İsrail’e destek veren firmaların ürünlerini almamak, seyirci kalanların üretimlerine yaklaşmamak, yerli ve milli olan markaları tercih etmek boykotun temel kuralı. Elbette boykotun işe yarayıp yaramayacağıyla ilgili, aklına sorular takılanlar da var. Ancak dünya genelindeki örneklere, daha önce yapılan boykotlara bakıldığında durumun gerçekliği ortaya çıkıyor. Evet, biz o ürünleri yemez-içmezsek Filistinliler ölmez, durum bu kadar net. Geçtiğimiz hafta bir konuşmasında boykotun farz olduğunu söyleyen Fatma Bayram da Filistin yeniden inşa edilene kadar lüks bir harcama dahi yapılmamasını önerdi. . “İnfak farzdır şu anda Filistin Gazze tekrar eskisi gibi inşa edilene kadar hiçbirimiz lüks bir harcama yapamayız lüks bir tatile gidemeyiz” dedi.
Eğitimci-yazar Yavuz Yiğit ise boykotların mevcut katliamları durdurmada bir etkisi olacağını düşünmediğini ancak gelecekteki katliamları durdurmada etkisi olacağını düşündüğünü söylüyor ve ekliyor: “Bizim meselemiz ise bunu bütün dünyaya daha fazla duyurmak. Taraf olmak, destek olmamak, para kaynaklarımızı buradan çekmek. Bu tarz boykotlar uzun vadeli bir çalışmadır. Çünkü kısa vadede şu anda çıldırmışlar. Boykot sürdürülebilir ve uzun vadeli olursa etkili olur.”
Psikolog Gökhan Ergür “İnsanın kim olduğunu, kimden taraf olduğunu belli etmesi gereken zamanlar vardır” diyor ve boykota katılarak aydınlığın yanında yer almaya çalışmanın, karanlığa destek olmamanın ve bu fikri yaymanın bize şu günlerde düşen vazife olduğunu belirtiyor. Boykot halkaları genişlerken biz de evler, iş yerleri, üniversiteler ve belediyelerdeki durumu öğrenmek için çok sayıda kişinin kapısını çaldık ve boykot zincirinin nerelere uzandığını gözler önüne serdik.
23 yaşındaki Zeynep Baran da Filistinli Kadınlarla Dayanışma İnisiyatifinin, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarını protesto etmek için Sultanahmet Meydanı’nda yerini almış. “Beni bugün buraya insanlık getirdi” diyen Baran, “Müslüman olarak kendimi borçlu hissediyorum” ifadelerini kullanıyor. Baran sözlerini şu şekil sürdürüyor: “23 yaşındayım liseden beri boykot etmeye başladım ve İsrail ürünlerini tüketmemeye çalışıyorum. Ama bu maddi kısım dışında hepimiz bilinçleniyoruz. Nasıl bir sistemin içerisinde olduğumuzu görebiliyoruz.”
Flistinli Kadınlarla Dayanışma İnisiyatifi’nin, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarını protesto etmek için Sultanahmet Meydanı’nda başlattığı 15 günlük sessiz oturma eyleminde Hasret Sapar 3 yaşındaki çocuğuyla birlikte beş gündür katılıyor. Sapar, “Filistin için, Gazzeli kardeşlerimiz için yaşanılanları unutturmamak için eylem yapıyoruz” diyor ve ekliyor: “Kendimi buruk hissediyorum. Çünkü elimden gelen sadece bu. Ama bunu duyurmakta boynumun borcu. Bunu unutturmayacağım ve unutturmamak için de elimden geleni yapacağım. ”
İstanbul’da yaşayan 30 yaşındaki öğretmen Merve Ünüvar, boykota içecek markasıyla başladığını, bu içeceği çocukluğundan beri hem satın almadığını hem de ikram edildiğinde de içmediğini söylüyor. Ünüvar, “Esasında boykot yapmanın insana bir ayrıcalık hissi ve dirayet verdiğini söylemeliyim. Bilincimizin her zaman açık olmasını sağlar” diyor.
Konya’da yaşayan 32 yaşındaki Hatice Ekinci ise, “Boykottan önce aldığımız ürünlerin kıyafetlerimizi daha iyi yıkaması, bulaşıklarımızı daha iyi temizlemesi gibi özelliklerine öncelik verirken, boykottan sonra ise daha doğrusu Filistin’deki katliamdan sonra bunların hiçbirine önem vermedim. Hiç olmazsa safımızı belli etmiş oluruz.”
Mardin Artuklu Üniversitesi de İsrail menşeili ürünleri boykot edenlerden. Rektör İbrahim Özcoşar, İsrail’in Filistin Gazze’yi işgal ettiği ve insanlık dışı saldırılarını başlattığı anda siyonist işgalin karşısında olduğuna ve Filistinlilerin haklı mücadelesinin yanında yer alarak saldırı ve katliamlar karşısında sadece söylemlerle değil eylemlerle de sesin yükseltilmesi gerektiğini söylüyor. Özcoşar, ilk aşamada İsrail tarafından üretilen ve İsrail’i destekleyen markalar ve ürünleri boykot etmeye karar verdiklerini de sözlerine ekliyor. Ayrıca Özcoşar, “Üniversitemiz Sosyal Tesisleri tarafından işletilen restoran, cafe ve kantinlerimiz ile öğrenci ve personellerimizin yemek yediği yemekhanelerimizin tamamında boykotu uyguluyoruz. İsrail menşeli ve İsrail’i destekleyen bütün markaların her türlü yiyecek, içecek, temizlik vsb. tüketim malzemeleri boykotumuzun kapsamında bulunuyor. Boykot uygulamamızda en güçlü desteği de öğrencilerimizden alıyoruz doğrusu” şeklinde konuşuyor.
Boğaziçi Üniversitesi de boykot kararı alan üniversitelerden. Rektör Prof. Dr. Mehmet Naci İnci de “Bu işgal, 20 ve 21’inci yüzyılın en büyük katliamlarından birine neden olurken, “Bilim dünyasının bir temsilcisi olarak İsrail’deki yükseköğretim kurumlarıyla kalıcı bir ateşkes ve barış ortamı sağlanana kadar iş birliği yapmayacağımızı vurguluyoruz. Aynı şekilde, sosyal tesislerimizde de İsrail’in işgal politikalarına destek olan ya da sessiz kalan firmaların ürünlerinin satışını gerçekleştirmeyeceğiz” diyor.
Bağcılar Belediyesi, Gazze’ye yönelik saldırıları protesto etmek için bünyesindeki sosyal tesislerde İsrail’e ait ve ona destek veren dünyaca ünlü markaları rafdan kaldırmış. İnsanlık suçu işleyen İsrail’e karşı Filistin’in yanında olduklarını dile getiren Bağcılar Belediye Başkanı Abdullah Özdemir de “Soykırımcı İsrail’e karşı tepkimizi göstermek için belediyemizin tesislerinde İsrail’in ve destekçilerinin ürünlerinin satışını durdurduk” ifadelerini kullanıyor.
Eyüpsultan Belediye Başkanı Deniz Köken ise “İstanbul’un kalbi Eyüpsultan; Mekke, Medine ve Kudüs gibi İslam coğrafyasının önemli beldelerinin başında gelir” diyor ve ekliyor: “Eyüpsultan esnafı da boykot kararına sahip çıktı ve birçok yerden boykota başlandığı haberleri geliyor.”
Bahçelievler Belediye Başkanı Dr. Hakan Bahadır, “Biz soykırım yapan bir terör devletine destek veren hiç bir firmanın ürününü sadece bu süreçte değil, bundan sonra da satmayacağız. Her ne inançtan olursa olsun, insani vasfı olan kimsenin desteklemediği bu soykırımı; destekleyen firmaların firmalar soykırım destekçisidir” şeklinde konuşuyor.
Sultanahmet’te bulunan Turgut Kebap Restaurant “Bu iş yeri katliama sessiz kalmıyor ve İsrail ürünleri boykot edilmektedir” yazısıyla restauranttaki İsrail marka ürünlere yer vermiyor. Restaurant yetkilisi Mehmet Dayan, “Restauranta İsrail menşeili içecekleri satmıyoruz bu içeceklerin yerine Türk malı ürünleri kullanıyoruz” diyor ve Dayan sözlerini şu şekil sürdürüyor: “Bunun bir uyanış, bir direniş olduğuna inanıyoruz. ‘Herkes kendi çapında ne yapabilir’ diye düşünebilir. Biz de kendi çapımızda bu ürünleri satmamaya karar verdik. Gelen müşterilerimizden de olumsuz bir tepki almıyoruz. Akside olumlu olarak örnek olduğumuzu söylüyorlar. Hiç kimse İsrail’e ait ve destek veren içecek markaları yok ayrılmadı mekânımızdan. Turistler de bizi takdir ediyor.”