Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Faruk Taşkale, Osmanlı’nın hilyedeki başarısının günümüzde de devam ettirildiğini söylüyor: “Osmanlı hilye yazımında en iyiydi. Bu gelenek hâlâ sürüyor. Bu kadar önemsenmesinin nedeni Peygamberimiz’in resminin yapılamıyor olması. Fiziksel görüntüsünü, okuyarak hayalimizde şekillendiriyoruz. Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde, hilye yazılımına sağlayacağı yararlardan dolayı önem vermişler. Günümüzde de Hafız Osman’ın klasik grafik tasarıma bağlı kalınıyor.”
Efendimizi göremeyenlere onun anlatılması için kaleme alınan Hilye-i Şerîf’ler 17.yy Osmanlısının en önemli sanatı olan hüsnühatla büyük bir gelişme gösterdi. Dün Bugün Yarın Yayınları (DBY) arasından çıkan “17. Yüzyıl Işığında Osmanlı” kitabı, hilye sanatının o dönemki durumuna bir bakış sunuyor. Kitapta, mimariden edebiyata farklı başlıklarda 32 makale yer alıyor.
CEPTEN KAĞIDA, KAĞITTAN DUVARA
“XVII. Yüzyılda Levha Formunda Hilye-i Şerife’lerin Doğuşu” başlıklı bölümü yazan isimlerden Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Faruk Taşkale, Osmanlı’nın hilyedeki başarısının günümüzde de devam ettirildiğini söylüyor: “Osmanlı hilye yazımında en iyiydi. Bu gelenek hâlâ sürüyor. Bu kadar önemsenmesinin nedeni Peygamberimiz’in resminin yapılamıyor olması. Fiziksel görüntüsünü, okuyarak hayalimizde şekillendiriyoruz. Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde, hilye yazılımına sağlayacağı yararlardan dolayı önem vermişler. Günümüzde de Hafız Osman’ın klasik grafik tasarıma bağlı kalınıyor.”
Bir dönem göğüste saygı nişanesi olarak taşınan hilyenin 17. yüzyılla büyük kağıtlara aktarıldığını ifade eden Taşkale, “17. yüzyılda Hafız Osman klasikleşen grafik tasarımını geliştirince hilyelerin formu da boyutu da değişti. Büyük boyutlu kağıtların çıkmasıyla, duvara asılması için levha tasarımlar da yapılmaya başladı. Daha sonra insanlar sanatı duvarda görmek istemiş. Peki neyle bezeyecekler? Önem verdikleri hat sanatıyla” diye konuştu.