Bir güzelliğe, sanata hizmet etmenin birden çok yolu vardır. Bazıları o sanatı en güzel şekilde icra ederek, onu zirvesine ulaştırarak hizmet eder. Bazıları da onu en ince ayrıntılarıyla anlatarak, icracılarının kaydını tutarak, sanata hak ettiği değeri vererek… “Güzel yazı yazmak başka, onun zevkini duymak başka, bunu anlamak başka, anladığını söz veya yazı ile anlatmak da başkadır” diyen Mahmud Bedreddin Yazır, başlangıçta hat sanatının icracısı olsa da sonrasında hattı tüm hususlarını detaylı bir şekilde ele aldığı, Medeniyet Âleminde Yazı ve İslâm Medeniyetinde Kalem Güzeli eseriyle bu sanata hizmet etmiş bir isim. Yazırlı Hoca Numan Efendi’nin oğlu ve Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın küçük kardeşi olan Mahmud Bedreddin Yazır, Meşrutiyet sıralarında Elmalı’dan İstanbul’a gelerek orta okul tahsilini yapmış. Ardından Nuruosmaniye Medresesi’ne girmiş ve burada hüsn-i hat ile meşgul olmaya başlamış. Önce bizlerin daha ziyade Hak Dini Kur’an Dili tefsiriyle tanıdığı ağabeyi Elmalılı Hamdi Efendi’den meşk etmiş. Ardından Rakım Unan, Hulusi Yazgan, Ömer Vasfi ve Aziz Aktuğ’dan muhtelif yazı çeşitlerini öğrenmiş. Bir yandan da resmi görevini sürdürdüğü için bu sanat ile gereğince uğraşıp, çok eser vermesi mümkün olmamış. Bunun yanında Siyâkat Yazısı ve İslam yazılarının çeşitleri, lisan ve fonetik ilişkileri, sanat güzellikleri ve estetik güzellikleri ele aldığı Eski Yazıları Okuma Anahtarı isimli iki eseri 1942 yılında Vakıflar Umum Müdürlüğü tarafından basılmış. Bu kıymetli iki eserden sonra aynı yıllarda Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde verdiği Osmanlı Paleografyası derslerine katılan öğrencilerin soruları ve konulara gösterdikleri ilgi karşısında hüsn-i hatta dâir geniş bilgiler içeren bir eser kaleme almaya niyet etmiş. Dünyada ve İslâm âleminde yazının gelişimi ve seyri, yazı alet ve takımları, yazı estetiği ve yazı ile ilgili daha pek çok ilmi ve felsefi bilgi içeren; hüsn-i hat meraklılarına da benzersiz bir kılavuz olan Kalem Güzeli’ni yazmak için yaklaşık dokuz senelik bir ter dökmüş. Ancak toplamda altı cilt olarak niyet ettiği eserinin dördüncü cildinin yarısına geldiğinde vefat etmiş. Ölümünden bir müddet sonra Kalem Güzeli’nin temize çekilmesi işi bitmiş, yazı ve harf tarifleri, şekilleri de tamamlanmış ve resimlenmiş olan üç buçuk kitaplık bölümü müsvedde halindeki bir defterle birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı’nca vârislerinden satın alınmış.
Kalem Güzeli, Mahmud Bedreddin Yazır’ın vefatının ardından yıllarca saklı kaldıktan sonra dostlarından Halim Baki Kunter vasıtasıyla M. Uğur Derman’a gösterilmiş. Yazır’ın notlarını, 1972’deki ilk basımından üç-dört yıl kadar önce ilk kez Diyanet İşleri Başkanlığı Neşriyat Müdürlüğü’nde gördüğünü anlatan Derman, “Önce ismine baktım: Medeniyet Âleminde Yazı ve İslâm Medeniyetinde Kalem Güzeli. Büyük boy kağıtlara inci gibi bir rık’a ile yazılmış, dosyalar içinde yüzlerce sahife… Belki bir saat belki daha fazla Kalem Güzeli’nden gözümü ayıramadım” diyor. Aradan geçen birkaç seneden sonra eser, neşre hazırlanması için Derman’a teslim edilmiş. Hat sanatının revaçta olduğu devirlerde dahi bu sanatın mazisiyle pek uğraşılmadığını ifade eden Derman, “Mârifet iltifata tâbidir, Müşterisiz meta’ zâyîdir” kavline çaresizce uyarak Kalem Güzeli ile hemhâl olmaya başladığını anlatıyor. “Kalem Güzeli’nin hat sanatına bakış tarzı, muhtevâsı ve hacmi itibariyle, ilk ve benzeri yazılmamış bir kitap olduğu şüphesizdir” açıklamasında bulunan Derman, kitabın kırk yıllık uzun bir çabanın ürünü olduğunu söylüyor. Derman, “Kendisi bir kere hat dersleri almış, meşk etmiş. Yazıları da var sağda solda. Ama daha bir Hamid Bey gibi falan tam işin içine girip de uğraşmış değil. Sipariş gelmiş, yazmış. Biraz da memuriyet hayatı dolayısıyla. O sebeple yapabildiği bu. Yoksa ondan daha iyi yazanlar mevcut o devirde de. Yazır, yetiştiği vasat itibariyle kendisi âdeta bu konunun içine itilmiş” diyor. Yazır’ın hat sanatına ilgi duyulmadığı yıllardaki neşriyat gayretiyle yazdığı ve vefatından tam 20 yıl sonra ilk kez neşredilen Kalem Güzeli, bugün ikinci baskısıyla, yeni nesillerin bu sanatı tanımasına ve sevmesine de vesile oluyor.
Kitabı neşre hazırladıktan sonra 1972 yılındaki ilk baskısının önsözüne “Bugün hat sanatı da -bir avuç meraklısı müstesnâ- mâzî olmuş ve artık tarihi araştırma konusu haline gelmiştir” cümlesini ekleyen Derman, bugün bu durumun değişmiş olmasından duyduğu memnuniyeti dile getiriyor: “Yazılışından 50 yıl sonra bu ifadenin yersizliğini anlamış bulunuyorum. Yeni nesilden öyle başarılı hattatlar yetişti ki, eskiyi aratmayacak kıvama geldiklerini gördükçe o vakitki kanaatimin ne kadar yanlış olduğunu anlıyorum. Bugün hat sanatı hem icrası hem de araştırılması cihetinden tekrar baştacı edildiğini ispat etmektedir. Bu hal Allah’ın izniyle ebediyyen sürecektir.” Aradan geçen zaman içerisinde bu değişimin, hat sanatının yeniden kıymeti bilinir bir sanata dönüşmesini yeni neslin o eksikliği hissetmesine bağladığını da ifade eden Derman, “Tabii daha ziyade dini meslek edinmiş olanlar eğiliyorlar hat sanatına. Dindar dışında pek uğraşan yok hat sanatıyla. Din ile alakası var bu sanatın. O sebeple bir ara 1930’lu yıllardan itibaren Türkiye’de din namına tam bir kopuş yaşandı. Necmeddin Okyay Hoca, ‘Hattatız demeye korktuğumuz yıllardı’ derdi ki 1930’lu yıllar için. Tutukluyorlardı çünkü. Şimdi dine de yeniden bir dönüş başladı. Ve o sebeple Kalem Güzeli de yeniden gündeme geldi” ifadelerini kullanıyor.
Mahmud Bedreddin Yazır hakkında İslam Ansiklopedisi’nde, “Kalem Güzeli’nin müsvedde halinde kalan ayrı bir defteri de eserin basımından sonra Yazır’ın hanımı ve çocukları tarafından ilk kısımları neşre hazırlayana teslim edilmiş olup dikkatle korunmaktadır” ifadesi yer alıyor. Bu müsveddelerin kendisinde olduğunu teyit eden Derman, “Müsveddeler elimde. Bir satır yazıyor; üstte bir kırmızı, altta bir yeşil, yanında mavi… Hep çıkmalar yaptığı için okunamıyor. Ben de duruyor ancak istifade etmenin imkânı yok” diyor. Müsveddelerin büyük ihtimalle Kalem Güzeli’nin devamı olduğunu tahmin ettiğini söyleyen Derman, “Hatla ilgili olduğu anlaşılıyor. Ama tam metni anlamak güç. Elimizdeki müsvedde istifade edilir gibi değil. Yoksa kullanayım istedim. Aslında Yazır, bu eseri altı kitap olarak planlamış. Kendisi de mukaddimede altı bölümden bahsediyor. Ancak üç buçuğunu yazmış ve 1952’de beyin kanamasından vefat etmiş. Ketebe Yayınları tarafından Kalem Güzeli, bu defa üç buçuk cilt olarak çıktı. Yazır’ın temize çekerken yarıda kalan tebyiz edilmiş kısmını da katarak neşredebildik” açıklamasında bulunuyor.
Ketebe Yayınları, Sanat Kitaplığı’ndan üç ciltlik bir set halinde yayımlanan Kalem Güzeli’nin ilk cildi M. Uğur Derman’ın eser ve müellifi hakkında önsözünün ardından Mahmud Bedrettin Yazır’ın Mukaddime’si ile başlıyor. Ardından hat sanatı hakkında genel bir bilgi verildikten sonra; hat sanatının güzel sanatlar arasındaki yeri, hattatlığa ait bazı şartlar gibi konular üzerinde duruluyor. İkinci cilt ise daha ziyade teknik açıklamalara ayrılmış. Kalem, kağıt, hokka gibi temel yazı araçları detaylı bir şekilde ele alındıktan sonra “Teknik Tabirler, Istılahlar ve İşaretler” bölümü geliyor. Tek kitapta toplanan üçüncü ve dördüncü ciltte ise; “Ameli izahlar” ve “Estetik İzahlar”a yer veriliyor. Kalem Güzeli’nin dördüncü cildi, merhum müellif Mahmud Yazır’ın yarısında kalmış son cümlesiyle nihayete eriyor.