Filistin’i Anmak

04:0013/10/2024, Pazar
G: 12/10/2024, Cumartesi
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv

Samed Karagöz

Ekim’de İsrail’in Gazze’ye bir yıldır devam eden saldırılarının yıldönümüydü. Batılı devletler hakim olduklarını düşündükleri için Filistinlileri değil İsraillileri anmayı tercih ettiler. ABD başkanı Joe Biden, Başkan yardımcısı ve başkan adayı Kamal Harris, başkan adayı Donald Trump hepsi İsrail’in yanında olduklarını deklare ettiler. Almanya’da durum pek farklı değildi. 1939’da Nazi sembolü olan gamalı haçılı bayrakların asıldığı Brandenburg Kapısı’na bu sefer bir başka faşist yönetim olan İsrail’in bayrakları asıldı. Bunlarda şaşırtıcı bir taraf pek yok. Zalimin mazlumla beraber olmasını beklemek hayalperestlik olur. İsrail’e her türlü imkanı sağlayanların bunu göstermeye devam etmesi son derece normal. Batı merkezli de olsa bazı sanat kurumlarının insanî bir tavır takınmasını beklemek ise son derece insanî bir yaklaşım. Lakin bunun emarelerini görmeyi bırakın Berlinale gibi sinema endüstrisi için son derece önemli olan bir festivalin İsrail lehine açıklama yapması yaşananlar karşısında karşı tarafın tam bir birliktelik içinde olduğunun önemli bir göstergesi. Hamas tarafından “esir alınan” David Cunio isimli aktörün geri dönmesi temennisi içeren sosyal medya gönderisinde İsrail tarafından öldürülen onbinlerce Filistinliye tabi ki değinilmedi. Almanya’nın ve Alman kurumlarının bu şekilde davranması son derece anlaşılır bir durum bir bakımdan. Yahudilere karşı işledikleri suçlardan dolayı kendilerini siyonizmin hizmetkarı haline getirmiş bir devletten bahsediyoruz.

Türkiye’deki sanat kurumlarına baktığımızda da 1 yıldır Filistin’de yaşananlara karşı takınılan umursamaz tavrın devam ettiğini üzülerek görüyoruz. O çok az kurum Filistin’e dair sanatsal bir yaklaşım ortaya koydu 7 Ekim’de. Bu kurumların büyük çoğunluğu devekuşu kuşu misali kafalarını kuma gömüyorlar ama inanıyorum ki bu böyle devam etmeyecek. Elbet bir gün mazlumun kimliğine, inancına bakmadan yanında olan sanatçıların sayısı hayli artacak.


Asansördeki “Çöp”

Müzeler ve sanat kurumları farklı yaklaşımlar peşindediler. Bu günümüz dünyası için kaçınılmaz bir durum. Sanat izleyicisini şaşırtmak artık hem kurumların hem de küratörlerin vazgeçilemez görevleri arasında. Hollanda’nın Lisse kentinde yer alan LAM da sanat eserlerini farklı şekillerde sergileme yaklaşımın bir parçası olarak müzenin asansörüne her hangi bir künye koymadan bir sanat eseri yerleştirir. Müzede yeni çalışmaya başlayan bir teknisyen de bu sanat eserlerini çöp zannederek ait olduklarını düşündüğü yere yani çöp kutusuna atar. Eserlerin kaybolduğunu fark eden müze yönetimi şans eseri hiçbir hasar görmemiş olan eserleri bulur ve bu kez bir kaide üzerinde sergilemeye başlar. Alexandre Lavet imzalı “All the Good Times We Spent Together” isimli eser ilk bakışta içildikten sonra sıkılıp kenara atılmış birer kutu teneke içecek görünümünde. Bu haber sosyal medyada sıklıkla paylaşıldı. Elden ele dolaştı durdu. Çağdaş sanat dünyasını ve buraların işleyişini biraz olsun bildiğim için bunun baştan sona planlı bir pazarlama stratejisi olduğunu düşündüm. Ne kadar farklı sergileme yöntemeleri sergilenirse sergilensin hiç bir kurum bu kadar bariz bir hata yapıp “eser”i riske atmaz. Olayın tamamı bence kurgu. Hem müzenin hem de sanatçının bilinirliği açısından da başarılı bir kurgu. Böylelikle sadece Türkiye’de değil tüm dünyada hem haberlerde hem de sosyal medyada bolca konuşulan(ve konuşulduğu için değeri artan) bir sanat eseriyle karşı karşıya kaldık.

#filistin
#orta doğu
#samed karagöz
#siyaset