Bugünlerde en çok konuşulan ülke Afganistan. 43 yıldır savaş, yoksulluk ve işsizlik nedeniyle zor günler geçiren Afgan halkının hikayesini Afganistan ve Türkiye üzerinden dinledik. Erzurum’da göç eden Afganlara sahip çıkan namı diğer Afgan Babası ülkemize göç eden Afganları anlatırken, Yeni Şafak ekibinden Ayşemine Alioğlu ve Taha Hüseyin Karagöz Kabil’de yaşadıklarını Yeni Şafak okurlarıyla paylaştı.
Afganistan, uzun yıllardır farklı ülkelerin işgali, terör örgütlerinin müdahalelerine uğradı. On yıllardır süren istikrarsız ve güvensiz ortam, insanların daha iyi bir yaşam için ülkelerini terk etmesine neden oldu. Yaklaşık 43 yılı bulan savaş, ciddi bir göç dalgasını da tetikledi. Bu göç dalgasından en fazla etkilenen ülke de Türkiye oldu. 15 Ağustos günü Afganistan’da yönetimi Taliban’ın ele geçirmesiyle, ülkeye yeni ama endişeli bir hava hâkim olmaya başladı. Geri dönüşlerin konuşulduğu şu günlerde, savaş boyunca ülkemize sığınan Afganların öyküsünü “Afganların Babası” olarak bilinen Erdal Güzel’den dinledik. Ülkenin yeni yönetime adapte olma sürecini ve sokaklarındaki hayatı ise muhabirlerimiz Ayşemine Alioğlu ve Taha Hüseyin Karagöz, Kabil’den aktardı.
- Erzurum Kalkınma Vakfı (ERVAK) başkanı, aynı zamanda bir eczacı olan Güzel, yıllardır zulümden kaçan Afganlara kol kanat geriyor. Ülkemize gelen Afganların yarısından çoğunun tanıdığı Güzel, bu insanlarla ilk temasını şöyle aktarıyor, “2010 yılının fırtınalı bir kış ayında Bosna Caddesinden arabamla geçerken çoğunluğu kadınlardan oluşan bir grup insan gördüm. Üstleri başları incecik, ayaklarında terlik... Vicdanım el vermedi, arabama aldım. Küçük bir grup olsalar da arkalarında aileleri vardır dedim, izlerini sürdüm. Şehrin metruk evlerinin olduğu, suyu, tuvaleti, camı, penceresi olmayan yerlere yerleşmişlerdi.”
Bir süre kendi imkanlarıyla göçmenlere baktığını ifade eden Güzel, daha sonra Afganları tüm şehrin benimsemesini sağlamış. “Bir süre sonra yanıma bir arkadaşımı aldım. Evleri dolaştık. Evlerine doktor götürdük, ilaçlarını verdik. Sonra bunları yavaş yavaş şehir içindeki okullara yakın evlere çekmeye başladık. Biz bunları yaparken, şehir de Afganların farkına vardı.”
AFGANLARIN BABASI
Erzurum’da Afganların ilk uğradığı kişi Erdal Güzel olunca, aralarında zamanla güçlü bir bağ oluşmuş. Göçmenlerin okulda velisi, hastanede refakatçisi, sorunlarında çözüm, yeri geldiğinde ağlayabildiği bir omuz olan Güzel, “Bana ‘Erdal baba’ dediler. Çocuklar ‘büyük baba’ dedi. Babalıktan gayet memnunum. Bunu Allah’ın bir lütfu olarak görüyorum. Düşkün olanın elinden tutmak bizim hayat felsefemiz. En azından gözyaşlarına ortak olduk, bu bile yeter” diyor.
MEDYA TERÖRİST İLAN ETTİ
- Güzel, medyanın ülkemizdeki Afgan meselesini nasıl manipüle ettiğini şu sözlerle anlatıyor, “Afganlar, 10 yıldır burada. Sıkıntı yaşatmayan, güvenilir, emin, namuslu, çalışkan insanlar olarak bilinirken nasıl olduysa bir haftada, terörist lanse edildiler. Ortada böyle olumlu bir tablo varken, birden ters yüz edilmesi anlaşılır değil. 2018’de bir göç dalgası olmuştu. Kışın ortasında binlerce insan, yaya halde, yollar aşarak gelmişti. O gün kimsenin sesi çıkmadı, ‘nasıl geliyorlar’ denilmedi, böyle bir dezenformasyon yapılmadı.”
TÜRK'ÜN ŞEFKAT ELİ
“Bu insanların kimliklerinde vatansız yazıyor. Bu çok ağırlarına gidiyor. Çünkü geliş motivasyonları çok farklı” diyen Güzel, Türkiye’nin şefkat elini bu insanlara nasıl uzattığını da örnekliyor. “Bir ay önce 4 aile geldi. Ailenin birinde 70 yaşlarında bir teyze vardı. Kadın, kırık ayağıyla 15 gün yürümüş. Taliban çocuklarını kaçırıp militan yapmasın diye hepsini toplamış, kırık ayağıyla buraya kadar getirmiş. Kimliğini hızlıca çıkarıp tedavi ettirdik.”
- Güzel’in bir diğer gayesi de kız çocuklarının okuması. Her birini özenle üniversite sınavına hazırladıklarını aktarıyor, “Üniversite sınavlarını Kazananlar oluyor, onlara diyoruz ki ‘Daha iyi yerlere gelin. Buraya gelmek için hangi zorluklardan geçtiğinizi düşünün.’ Okul bitince de ‘ülkenize geri dönün’ diyorum. Okuyup, belirli noktalara gelirlerse bu sıkıntılardan kurtarırız diye düşünüyorum.”
KABİLDEN SELAM VAR
Erdal Baba’nın torunlarının ülkesine, gelişmeleri yerinden aktarmak için kurumumuz adına iki muhabir arkadaşım gitti. Gazetemiz muhabiri Ayşemine Alioğlu ve yenisafak.com.tr editörü Taha Hüseyin Karagöz. Ayşemine cesaretiyle, Afganistan’a giden ilk Türk kadın muhabir oldu. Taha Hüseyin ise video içerikleri ve röportajlarıyla bize olan biteni, an be an aktardı. İkisi de gazetecilik adına başarılı işler çıkarıyor. Arkadaşlarımın gördüklerini Yeni Şafak Pazar için anlatmalarını istedim. Sık sık kesilen iletişime ve yoğun gündemlerine rağmen, sorularımı hızla ve içtenlikle cevapladılar.
KALBİMİN SESİNİ DİNLEDİM
- Afganistan'a giden ilk Türk kadın gazeteci olan Ayşemine, sözlerine “Ben buraya ilk Türk kadın gazeteci olayım diye gelmedim” diyerek başlıyor. Babası Afganistan’ın Özbek göçmenlerinden olan Ayşemine, duygularını şu sözlerle ifade ediyor, “Ata topraklarımı çok merak ediyordum. Çocukluğumdan beri buraya gelmek istiyordum. Buradaki insanlara mesleğimle nasıl yardım ederim diye düşündüm. Buraya da gazetecilik yapmaya ve olanı biteni aktarmaya geldim. Yoksa ne tarihe geçmek ne de konuşulmak için burada değilim. Kalbimin sesini dinleyerek buraya geldim. İnşallah insanlara doğru aktarabilmişimdir.”
Afganistan’a gitme fikrinin gündem toplantısında bir anda ortaya çıktığını aktarıyor Ayşemine. “Bir pazar günü haber toplantısına ben girmiştim. Genel Yayın Yönetmenimiz Hüseyin Likoğlu “Bir arkadaşımızı Afganistan’a göndersek” dedi. “Ben giderim” dedim. “Ciddi misin” dedi. Süreç öyle başladı. Nasıl gideceğim nerede kalacağım, kimler yardım edecek hepsini planladım. Önce Pakistan’a, oradan da Afganistan’a geçtim.”
BOMBA İHBARINA TEPKİ VERMİYORLAR
Kabilde hayat olağan şekilde yaşanıyor diyor Ayşemine ve ekliyor, “Canlı bomba ihbarı olmasına rağmen kimse yerinden ayrılmıyor. Bu yaşam, insanların normali haline gelmiş. İnsanlar rahat bir şekilde dolaşıyorlar. Kadınlarla çok konuşamadım. Konuştuğum mültecilerse, parasızlıktan ve yokluktan şikâyet ediyorlardı.
- İnsanlar, Taliban’ın bana zorluk çıkarmadığına inanmıyor. Çevremdeki arkadaşlara zorluk çıkaran Taliban askerleri olmuş. Ama ben yaşamadım. Onlar erkek olduğu halde sorun yaşadılar. Belki de kameralardan rahatsız oldular, bilmiyorum. Belki temasa geçsem bana da kötü davranacaklar... İlk gittiğim gün hatıra fotoğrafı çektirdik.”
HAYAT DEVAM EDİYOR
Sosyal medyadaki bazı görüntüler nedeniyle kullanıcılar haklı olarak “Öyleyse neden kaçıyordular?” sorusunu soruyordu. Taha, birkaç nedene bağladığı bu durumu şöyle açıklıyor, “İlki, Kabil haricindeki bazı şehirlerde Taliban ve yerel güçler arasında çatışmalar yaşandı. Bu beraberinde göç dalgasını getirdi. Evlerini bırakan insanlar ya havalimanına ya da İran sınırına yöneldi. İkinci olarak Taliban'a karşı İngiltere, Almanya, Fransa ve ABD misyonlarıyla çalışan kesim, yeni yönetim tarafından cezalandırılacağı düşüncesiyle kaçış yoluna ilerledi. Büyükelçiliklerde yabancı güçlerin geride bıraktığı ‘işbirlikçiler listesi’ bu kaçışı daha da tetikledi. Sonuncusu da bir şekilde yurt dışına çıkma planı yapan kesimin, ‘Kaostan istifade biz de araya girelim’ fikriyle hareket etmesi. Öte yandan ABD güçlerinin çekilirken ‘İsteyeni götüreceğiz’ çağrısının etkili olduğu Taliban tarafından öne sürülse de bunu destekleyecek somut kanıt henüz yok.”
YENİ DÜZENE ALIŞIYORLAR
- Taha Hüseyin Karagöz, ülkedeki genel havanın savaş ikliminden uzak olduğunun altını çiziyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor: “Global haber ajanslarının servis ettiği şekilde her sokak ve caddede bir savaş iklimi yok. İnsanlar önceden olduğu gibi günlük hayatlarını sürdürüyor. Yalnız bu kez dükkanlar daha erken kapanıyor, eğlence mekanları kilitli. Sokaklarda duyulabilen tek yüksek ses, Kur'an'a ait. Birçok tezadın yaşandığı ülkede halk Taliban'a, Taliban ise silah yerine kaleme alışmaya çalışıyor.”
HALK İSTİKRAR BEKLİYOR
Uzun zamandır savaşın bitmesi hayaliyle yaşayan Afganlar, yönetim değişikliğine sevinse de Taliban’a ilişkin endişeleri de yok değil. Kabil sokaklarına hâkim olan en yoğun duygunun da bu nedenle kaygı olduğunu aktarıyor Taha Hüseyin Karagöz. “Yönetimin Taliban'a geçmesiyle önceden var olan güvensizlik hissi nispeten azalsa da geçim sıkıntısı noktasında belirsizlik daha da derinleşti. Genel kanı ‘Taliban artık asker olmaktan çıkıp devlet olmalı ve bize bir yol çizmeli’ yönünde. Halkın tek istediği şey, iyi ya da kötü yönetimden ziyade istikrar. Bilinmezlik nedeniyle, uzun vadeli plan yapamıyorlar. Her şeyin her an alt üst olabileceği düşüncesi zihinlerinde. Özetle sokaklara, ‘Bizi nasıl yönetecekler, göreceğiz’ fısıltıları hâkim.”