Şükrü Hanioğlu’nun Atatürk Entelektüel Biyografisi kitabı Türk okurlarıyla buluştu. Bağlam Yayınları arasında çıkan kitap mevcut biyografilerden farklı. 19. yy Osmanlı entelektüel hayatı konusunda çalışmalarıyla bilinen Hanioğlu bu dönemden yola çıkarak Atatürk’ün yetişme dönemini ve hayatına etki eden düşünceleri ele alıyor.
Şükrü Hanioğlu Hoca’nın 2011 yılında İngilizce yazdığı ve dünyanın pek çok diline çevrilen Atatürk Entelektüel Biyografisi kitabının Türkçesi için uzun uğraşlar vererek tam 1024 sayfa olarak yayınlandı. Kitap Türk okurlarca ilgiyle karşılandı. Kitabın hacmi ve muhtevası dolayısıyla henüz ciddi bir tartışma yaratmadı. Herkes okumakla meşgul.
Öncelikle bir Türk akademisyenin uluslararası bir Atatürk biyografisi yazmış olması sevindiricidir. Çünkü uzun yıllar uluslararası yayınevleri Atatürk biyografisi için Türkleri tercih etmiyorlardı. Harold Armstrong, Lord Kinross, Andrew Mango ilk akla gelen ve nesiller boyunca İngilizce konuşan dünyada okunan Atatürk biyografilerin yazarları idi. Şüphesiz çok sayıda Türk yazarın kaleme aldığı Türkçe Atatürk biyografileri var. Ama Türkiye’de Atatürk ismi, imgesi ve kültü altında objektif bir portre çıkartmanın hatta Atatürk hakkında yazıp konuşmanın belli ağırlığı ve zorlukları vardır.
Atatürk konusu yanlış anlamaya, anlaşılmaya müsaittir. Bu alanda yazılıp söylenenleri, aleyhte delil toplarcasına yorumlamaya hazır politik ve akademik çevreler mevcuttur. Bilimsel eleştiri yapmak yerine siyasi, ideolojik angajmanlardan kaynaklı yaklaşımlar devreye girer. Maalesef objektif yaklaşımlar “gizil olarak Atatürk’ü tezyif etme çabası” şeklinde etiketlenir. Siyasi konjonktür müsait ise bu kanuni takibata kadar gider. Dolayısıyla Türkiye’de Atatürk’ün objektif bir biyografisinin yazılması yurtdışına göre daha zordur. Halbuki bu kitabı okuyanlar yazarın derinlikli yorumlarında herhangi siyasi, mahalli, resmi kısıtlarla sınırlanmamış olduğunu görecektir. Bu serbestlik Hanioğlu’nun ABD’de Princeton Üniversitesi’nde hocalık yapıyor olmasından ziyade yazarın entelektüel duruşu ile ilgilidir.
DÜŞÜNCE DÜNYASI NASILDI
Atatürk Entelektüel Biyografi kitabı ise mevcut biyografilerden farklı. Öncelikle Atatürk’ün hayatının bütününü ele almıyor. Odaklandığı konu Atatürk’ün, düşünce ve siyasetlerine yön veren fikirler ve onların esin kaynakları. Dolayısıyla Atatürk’ün yetişme döneminin düşünce hayatına ve literatürüne hakim. Bu Şükrü Hanioğlu, 19. Yüzyıl Osmanlı entelektüel hayatı konusunda çalışmaları ile biliniyor. Bu da onu Atatürk’ün fikirleri, dünya görüşü, hayata, insana, topluma, dine, bilime, devlete, millete vb. temel konulardaki asıl fikrinin ne olup ne olmadığını tahlil edebilme imkanı sunuyor. Okurlar son dönem Osmanlı ve erken dönem cumhuriyet devri entelektüel hayatına dair çalışan ve yakında hayatını kaybeden Zafer Toprak Hoca’yı hatırlayacaklardır. Hanioğlu, Toprak’ın Atatürk: Kurucu Felsefenin Evrimi, kitabını; “post modern bir Kemalist kült inşa etme çabası”(s.12) olarak niteliyor.
Yazar, tarihçiliğinin verdiği hassasiyet ile Atatürk’ün kullandığı kavram dizilerini de siyasi bağlamı ve kronolojik akış içine oturtarak tahlil ediyor ki böylece yakın tarihimizde hangi fikirlerin nasıl vücut bulduğu ve kullanıma neden sokulduğu anlatılmaya çalışılıyor. Bu süreçte yazarın çok dilde okumaları, ele alınan fikirlerin felsefi arkaplanını ortaya koymasında büyük imkan sunuyor. Bu da okuyucuyu zevkli entellektüel keşiflere götürmektedir. Bu geniş okumalar kitabın kaynakçasına da 80 sayfa olarak yansımıştır…
Kitap ne yenilik getiriyor? Öncelikle bu kitaptan sonra artık Atatürk hakkında herkes daha dikkatli konuşmak zorunda. Çünkü konjonktürel yorumlar geçerliliğini yitirdi. Atatürk’ün temel tezleri, dünya görüşü artık çok daha aydınlanmış bulunmaktadır. Bu kitapla beraber artık Cumhuriyetin 100. Yılında Cumhuriyetin banisini daha yakından tanıyoruz. Atatürk’ün kullandığı kavramların içi doldurularak bağlamı ve dönemi içinde ne maksatla kullanıldığı tebarüz ettirilmiştir.
MODERNLEŞMEYE BAKIŞ
Kitap, Atatürk ve neslini etkileyen fikirlerden uzun uzun bahsederken aynı zamanda Harbiye’yi ve dolayısıyla son dönem Osmanlı genç Türkiye Cumhuriyeti’ne etki edecek subay nesline Alman Goltz Paşa’nın yaptığı tesire de dikkati çekmektedir. Atatürk’ün de “büyük alim, filozof ve millet-i müselleha’nın müellifi olarak” tanımladığı Golz Paşa, genç kurmay subayları; “toplumsal mürşit” ve “aydınlanmış ayrıcalıklı sınıf” olarak yetiştirecektir.
İşte o sınıf ülke yönetimini ele alacak, Dünya Harbi ile imparatorluğun önemli kısımlarını kaybetmesine rağmen verilen mücadele ile Türkiye Cumhuriyetini kurmayı başaracaktır. Bütün bu harp süreçlerinde mücahid-i islam olan Mustafa Kemal Paşa nasıl “Garpçı Paşa” olmuştur?
Yazar bu soruya “zaten öyleydi” diye cevap veriyor. Mustafa Kemal Paşa, son dönem Osmanlı fikir akımları içinde “Aşırı Batıcı” aydınların, yani topyekün batılılaşmak gerektiğini savunan küçük çevrenin düşüncelerini erken dönemde benimsemiş ve kendi entelektüel birikimini de bu yönde oluşturmuştu. İktidarını sağlamlaştırdıktan sonra da Türkiye’yi Batının kültürel parçası yapma çabasına girişti. Hedef, Avrupalı Türk yaratmak. Batı merkezli bir aidiyet verilmesi idi. Yazar bu durumu da “içselleştirilmiş İnkılapçı Oryantalizm” olarak kavramlaştırıyor (643 vd). Kitap modernleşme hikayemizin o meşhur sorusunu da masaya yatırıyor “Garplılaşmanın neresinde kalındı? diyerek “şarkta garbın temsili” düşüncesinin başarı ve başarısızlığını tartışıyor (745 vd) ve yeni tartışmalara da zemin hazırlıyor.
Şükrü Hanioğlu, kapsamlı kitabında Atatürk’ün bir düşünür, kuramcı ve filozof olmadığı gibi bir ideolojiyi de uygulayan lider olmadığını açıklıyor. Yazara göre yapılması gereken, “kurucu liderin pragmatik, eklektik ve değişik kaynaklardan esinlenen söz, yazı ve yorumlarını üretildikleri bağlamlardan soyutlayarak, felsefi hikmet parçacıklarına dönüştürmek yerine bunların düşünsel arka planını ortaya koymaktır.
Kitap, Atatürk ile Atatürkçülük, Mustafa Kemal ile Kemalizm arasındaki mesafeye dikkati çekerek, bir nevi tarihin ve Atatürk’ün normalleştirilmesini öneriyor. Atatürk’ü bir kült, insanüstü, eşsiz-benzemez olarak değil de tarihi bir şahsiyet olarak, yaşadığı dönemi, çevreyi, olayları beraberce ele alınıp, kutsamadan veya mistikleştirmeden analiz edilmesinin sadece tarihi değil günceli de anlamamıza faydalı olacağına vurgu yapıyor.
Hacimli, derinlikli ve pekçok yeni yaklaşım ve öneri getiren kitaba okur yazar herkesin vakit ayırıp üzerinde düşünmesini tavsiye ederiz.