Yazar Toprak Işık’a çocuk edebiyatı ile ilgili sorularımızı yönelttik. Işık, bilgiyi kurguyla harmanladığı kitapları için “Amacım, okur duygularının etkisiyle zihninin kapılarını açtığında istediğim bilgiyi ona aktarmak.” diyor.
Edebiyatçılar olarak, romanlarda, öykülerde, masallarda, şiirlerde hep okura bir duygu aktarmaya çalışırız. Üzün, kızdırın, ağlatın; can sıkıntısı dışında her duygu onu metne bağlar ve size beyninin kapılarını açar. Ondan sonra gelen bilgileri kolayca alıp zor silinecek şekilde zihnine yazar. İşte bu yüzden edebiyat ile bilgiyi ve bilimi buluşturmaya çalışıyorum. Amacım, okur duygularının etkisiyle zihninin kapılarını açtığında istediğim bilgiyi ona aktarmak… Mizah da doğası gereği, ona maruz kalanda duygusal bir tepki doğuruyor. Edebiyatı ve mizahı bir araya getirerek okurun duygularını harekete geçirmeniz çok daha kolay. Gözettiğim denge ise şu: Okurun aldığı bilimsel bilgilerin tamamı göz ardı edildiğinde geriye edebi bir tat kalıyor mu? Arkasından şuna bakıyorum: Eser, gerçekten bilimsel ya da teknolojik bilgi veriyor mu yoksa veriyormuş gibi mi yapıyor? İki sorunun da yanıtı olumluysa benim ölçülerime göre denge sağlanmıştır.
Bazı konuların çocuğun dünyasına dahil olmadığı hakkında size katılıyorum. Bence pek çok insan da aynı görüştedir. Ayrışma şurada başlıyor: Neyin çocuğa anlatılır neyin anlatılamaz olduğuna nasıl karar vereceğiz? İşte bu sorunun yanıtı kişiden kişiye değişir. Ben elbette ki kendi ölçülerime göre anlatılabilir olduğunu düşündüklerimi kitaplarıma dahil ediyorum ve bazı konulardaki hassasiyetlerin ancak çocuklukta kazanılabileceğini düşünüyorum. Örneğin doğaya saygı… Kuşkusuz çevreyi korumakla asıl yükümlü olan ve ne yazık ki korumayan biz yetişkinleriz ama parçası olduğumuz doğa ile uyumlu yaşamayı öğrenmek tıpkı bir anadil becerisi edinmek gibi çocukluktan itibaren kazanılabilecek bir beceri bence. Bu yüzden çarpık kentleşmeyi bir çocuk kitabında anlatıyorum. Tabii seçtiğimiz konuyu anlatırken uygun bir içerik, kurgu ve üslupla çocuğun karşısına çıkma zorunluğumuz her zaman geçerli.
Eleştirel okuma ve eleştirel düşünme hem çocuğun korunması hem de toplumun parçası olarak daha derin düşünebilen bireyler yetiştirmek için gerekli. Günümüzde belki de her zamankinden daha fazla reklam ve propagandanın etkisi altındayız. Yetişkinler bile kolayca yanlış doğrultuya yönlendirilebiliyorlar. Başka kültürlerle ilişkilerinde, dik duran, ezilmeyen ama dostça kucaklaşabilen bir toplum olabilmemiz için çocuklarımızın da okudukları metinlerdeki propaganda unsurlarını fark edebilmeleri gerekir.
Sadece bu değil. Dünyanın bir kısmı yokluk içinde kavrulurken başka bir kısmı reklamların da kışkırtması ile gezegeni de bitiren bir tüketim çılgınlığına kendini kaptırmış durumda. Eleştirel okuma ve eleştirel düşünme buna karşı da bir panzehirdir. Üçüncü olarak da derinlerdeki anlamları çıkartabilmek, yüzeysel bilgiyle kalmamak, bir bakıma metnin içerdiği tüm besini alabilmek için yine eleştirel okumaya ihtiyaç var. Eleştirel okumanın ve eleştirel düşünmenin refleks haline getirilmesi ise onun kurallarını öğrenmeye çocuklukta başlamakla mümkün.
Hem yazarlığımın bir parçası olarak hem de eleştiri yazıları da yazdığımdan çok çocuk kitabı okuyorum. Bu süreçte yeterince keyif almadığım eserlere epeyce rastlıyorum. Yine de her sene beni çok etkileyen üç beş kitap oluyor. Buna karşın örneklerimi çocukluğumdan seçmek istiyorum; çünkü onlar hakkındaki düşüncem yıllar boyunca hiç değişmedi. İlki, artık klasikleşmiş olan Küçük Karabalık… Onun çocuklara cesur yaşamayı öğütleyip mücadele ruhu aşılamasını ve başkaları için fedakârlık yapmayı yüceltmesini çok değerli buluyorum. Yine Pal Sokağı Çocukları da unutamadığım kitaplar arasında Onun da çocukların değer sistemlerinin gelişmesine yönelik doğru ve etkileyici mesajlar verdiğini düşünüyorum.
BU AYIN KİTAPLARI
İmge Dağı, Çocuk Yazını’nda yaptığı çalışmalarla tanıdığımız Meryem Selva’nın çocuklar için kaleme aldığı ilk eseri. Bir gece rüyasında beliren yedi tepeli bir dağda gezinen salyangoz imgesinden hareketle yazdığı İmge Dağı, Nemi’nin İkinci Yeni’nin yedi şairinden geçen şiir yazma serüvenini aktarıyor. Nemi, şiir yapılır mı yazılır mı bilmiyor. Kitap, isminin hakkını vererek hem metinde hem çizimlerinde bolca imgeyle karşılıyor okuru. Turgut Uyar’ın, Cemal Süreya’nın, Sezai Karakoç’un, Ece Ayhan’ın satıları arasında gezen Nemi, yolculuğunun sonunda kendini şiirini öykülerken buluyor. Kitapta doğrudan İkinci Yenicilerden kabul edilmese de ilk şiirlerinin üslubu bakımından Gülten Akın’a da yer verilmiş. Satırlar arasında kadın bir şairi görmek ayrıca kıymetli. İkinci Yeni şiirine farklı bir bakış açısı sunan ve Uğur Altun’un metni tamamlayan şahane çizimlerinin yer aldığı İmge Dağı her yaştan okurun bir şeyler bulabileceği yaşsız bir kitap.
İmge Dağı, Meryem Selva İnce, Bulutsu Yayınları, Kasım 2023, 48 sf.
Melike Günyüz kitap yapımında emeği geçenlere bir vefa borcu olarak yazdığı Kitabın Öyküsü’nde, bir fikrin nasıl kitaba dönüştüğünü anlatıyor okura. Yıllardır çocuklar için üretmiş yayıncı ve yazar olan Melike, bu kez farklı bir konuda yazmak ister ve kitabın öyküsünü anlatmaya karar verir. “Bir fikir bir metne, bir metin kitaba nasıl dönüşür, kimlerin ellerinden geçerek nasıl bir emekle okura ulaşır?” sorularına cevap bulabildiğimiz kitap çocukların çokça merak ettiği kitap yapım sürecini aktarıyor. Bir kitabın; yazar, editör, çizer, grafiker, matbaacı, ciltçi, sosyal medya uzmanı, kitapçı gibi pek çok meslek grubundan insanın müstakil çabasıyla ortaya çıktığını, her birinin kitap yapımının hangi aşamalarında vazifeli olduğunu gördüğümüz Kitabın Öyküsü 6 yaş ve üzeri okur için.
Kitabın Öyküsü, Melike Günyüz, Erdem Çocuk, Aralık 2023, 36 sf.