Yaklaşık yüzyıl önce Amerika’da doğan ve mehcer edebiyatı olarak anılan göçmen yazarların öncülük ettiği edebi akım,son yıllarda yeni bir boyut kazandı. Kim bilir dünyayı yeniden sarsacak göç kitapları, Türkiye’deki Suriyeli yazarlar kaleminden çıkacak.
Göç gibi önemli bir sosyal olayın, edebiyatta var olmaması düşünülemezdi. İnsanlığın ilk sözlü dönemlerinin göç destanlarından günümüze kadar, edebiyatta “göç” önemli bir tema olarak yerini aldı. Modern zamanlara gelindiğinde edebiyat tematik düzlemde alabildiğine çeşitlendi. Sürgün Edebiyatı, Gençlik Edebiyatı, Hiciv Edebiyatı, Gurbet Edebiyatı, Memleket Edebiyatı, Köy Edebiyatı, Savaş Edebiyatı, Millî Edebiyat gibi çeşitli adlandırmalarla anılan edebiyat alanları ortaya çıktı. Her biri aynı zamanda belli kuramlar üzerinde gelişme gösteren bu akımlara “Göç Edebiyatı” da eklendi. Artık göç olgusu destanlarda konu, şiirlerde tema, romanda izlek olmasının çok ötesinde bağımsız bir edebiyat olarak gelişme gösterdi. Böylece 20. yüzyılda göç edebiyatı da literatürdeki yerini aldı. Bunu başlatan ise Amerika'ya göç eden Arap edebiyatçılar oldu.
On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Lübnan, Suriye ve Mısır gibi pek çok Arap ülkesinden siyasi, sosyal, ekonomik ve dini sebeplerle Amerika kıtasına kitlesel göçler yaşandı. Yoksul ülkelerin insanları, bavullarına yüzyıllardır sahip oldukları kültürel değerlerini doldurarak zengin ve modern dünyanın yolunu tuttu. Gelenler öteki dünyanın insanlarıydı. Kendi dünyalarında olmamaları gerekirken,gemilere, trenlere, uçaklara dolup gelmişlerdi. Kapılar göçmenlerin yüzlerine bir bir kapatıldı. En düşük kazançlı işlerde çalışmak zorunda kalan göçmenler, bütün engellere rağmen hayata tutunup evlerine geri dönmediler ya da dönemediler. Onlar farklıydılar ve bu farklılıklarını muhafaza ederek, modernin bir parçası olmak istiyorlardı. Sahip olduğu dilini, dinini, kültürünü, kimliğini yitirmemek adına, kendisi gibi yaşayan ve düşünenlerle birlik olup topluluklar ya da cemaatler kurmaya başladılar. Göçmen Araplar; Kuzey Amerika'da, Arjantin, Brezilya ve diğer yeni dünya ülkelerinde Arapça gazete ve dergiler çıkardılar.Edebiyat kulüpleri kurarak Arap edebiyatçı ve şairlerin bir araya gelmesini ve burada yaşayan Arapların bu tür dernekler vasıtasıyla iletişim kurmalarını sağladılar. Şair ve yazarlar edebi ürünlerini bu kulüplerde sergilediler. Bütün bu faaliyetler, gurbetteki göç edebiyatının gelişmesine, şiirde yeni manalar ve şekiller elde edilmesine olanak sağladı. Sayıları 2 bin 502'ye varan gazete ve dergi birçok edebi şahsiyeti buluşturdu. 1900 yılından sonra mehcer edebiyatı yavaş yavaş oluşmaya başladı. 20. yüzyıl başlarında Amerika'da ortaya çıkan bu edebi hareket Arap edebiyatına mehcer üslubu tanımını getirdi. Ülkelerinin özlemini satırlara yansıtan mehcer şairleri, şiire yeni bir boyut ve anlayış kazandırdılar.
- Göç üzerine yazılmış en iyi 10 kitap
- -ERMİŞ
- Halil Cibran / Kaknüs Yayınları
- -KUZEYE GÖÇ MEVSİMİ
- Tayeb Salah / Ayrıntı Yayınları
- -YERSİZ YURTSUZ
- Edward W. Said /Metis Yayınları
- -GÜNAH KEÇİSİ
- Eli Amir / Apollon Yayıncılık
- -YOLLARIN BAŞLANGICI
- Amin Maalouf / Yapı Kredi Yayınları
- -CHİCAGO
- Ala El Asvani / Turkuvaz Kitap
- -IRAK'I KALBİ
- Emin Er-Reyhâni/Anka Yayınları
- -SEVGİNİN KARANLIK YÜZÜ
- Rafik Schami
- -AŞKIN ÇOĞRAFYASI
- Ahdaf Soueif
- Everest Yayınları
- -Once in a Promised Land Laila Halaby
- Ada Kültür Yayıncılık
Arapların göç yoluyla batı ile kazandıkları bağın bütün Arap ülkelerini kapsamasına rağmen bu konuda Suriyeli ve Lübnanlılar ön plana çıktılar. Mehcer (Göç) Edebiyatının öncüsü ise Lübnanlı şair Halil Cibran oldu. Cibran'ın kaleme aldığı“Prophet” isimli kitabı ABD'nin en çok satanlar listesine İncil'in ardından ikinci kitap olarak, uzun yıllar listelerdeki yerini korudu. Öyle ki 20.Yüzyılın dünyasında Shakespeare ve Lao Tze'yle beraber en çok okunan üçüncü şair oldu. Amerika'nın 28. Başkanı olan Woodrow Wilson, onun hakkında “O, Batı'yı kasıp kavuran ilk Doğulu fırtınadır.” dedi .Ünlü şarkıcı Elvis Presley'in de sıkı bir Cibran hayranı olduğu ve onun kitabının binlerce kopyasını dağıttığı bilinir.
Cibrân, 1920 senesinde arkadaşları Mihâ'il Nu'ayme ,Nesîb Arîda, Abdu'l-Mesîh Haddâd , Reşîd Eyyûb ve Nedre Haddâd ile beraber er-Râbitatu'l-Kalemiyye (“Kalem Birliği”) adlı edebiyat derneğini kurdu ve derneğin başına geçti. Cibran ve arkadaşları hedeflerini, Arap yazarların eserlerini yayınlamak, dünya edebiyatının kitaplarını çevirmek, şiir, nesir ve tercüme ödülleri vermek olarak belirlediler.Aynı zamanda ressam olan Cibran rabıta'nın amblemini çizdi ve amblemin üzerinde şunları yazdı :”Arşın altındaki hazineler Allah'ındır. Anahtarları ise şairlerin dilleridir.”
Mehcer şairleri Amerika'ya gidince yeni bir hayat kurmaları elbette kolay olmadı. Pek çok zorlukla karşılaştılar. Mesud Sema, El-Muhacir kasidesinde bu ruh halini dizelere şöyle yansıttı:” Ne kadar dolaştım çorak arazilerde ve yüküm /Belimi çatırdatıyordu neredeyse/Nice kapılar çaldım umarsız/Yorgun argın yaz demeden kış demeden/Nice kereler ormanlara sığındım bastırırken gece/Bir şimşek çakmasıydı güneşim ve ayım/Kayaları yastık yaptım çoğu kez ve kolum başımın altında ve göğsümde de hançerim. “ Mehcer edebiyatından önceki Arap edebiyatı klasik üslubun özelliklerini sürdürmekteydi. Ancak mehcer edebiyatçıları çağın gereğine uymayan, yaşamla örtüşmeyen bütün geleneklere karşı bir başkaldırı hareketi başlattı. Pek çok konunun işlendiği bu edebi akımda elbette en başat unsurlardan biri vatan özlemi oldu. Bu şairlerden Reşid Eyyub, bir şiirinde gurbet duygusunu şöyle dile getirdi:”Oradaki eşi dostu hatırlayınca/ gözyaşlarım yağmur dökülür o anda/ dönmekle avuturum kendimi canım sıkılınca/ama şu günler var ya gözü kör olasıca « İlya Ebu mazi ise “Dedim ki :Rabbim bir yaz mevsimi ya da bir kış Lübnan topraklarında/Garip kaldım ben burada/Huzur yok ki gurbet ellerde” der bir şiirinde ve bir diğerinde ise atalarını selamlar: “Selam sana ey atalarımızın yurdu/Şad etsin Allah atalarımızın ruhunu/İsteyerek terk etmedik biz seni/İsyankar zannetme sakın sen bizi” Bayrağı şiir taşısa da nesir alanında da önemli eserler üretilir.Topluluğun diğer önemli ismi Mihail Nuayme'nin derin psikolojik tahlillere yer verdiği “El-Akir” adlı hikayesi ilk modern Arap hikayesi olarak tanımlanır.
Arap yazının en önemli atılımlarından birini temsil eden mehcer edebiyatının etkisini yitirdiği dile getirilse de araştırmacılar akımın halen devam ettiğini ancak başka bir boyut kazandığını dile getiriyorlar. O yıllarda daha çok şiir üzerinden seyreden akımın günümüzde roman ve hikaye türü olarak güç kazandığı söyleniyor. Arap yayın dünyasında; yurtdışında yaşayan yazarların kitapları göç edebiyatının yeni eserleri olarak kabul görüyor. En etkili kitapların yer aldığı listeler hazırlanıyor. Geçtiğimiz günlerde de Mısırlı, Iraklı, Suriyeli, Lübnanlı yazarların göç duygusunu anlattıkları ödüllü kitaplardan oluşan bir liste hazırlandı. Bu kitapların çoğu yayınlandıkları ülkelerde büyük etkiler uyandırdı. Listede en dikkat çeken isim 44 yıldır Almanya'da yaşayan Suriyeli yazar Rafik Schami. Eserleri 24 dile çevrilen Schami dünyanın en başarılı Suriyeli yazarı olarak tanınıyor. Yazarın, Şam'da geçen bir aşk hikayesini anlattığı “Sevginin Karanlık Yüzü” listenin ilk sırasında yer alıyor.İngiltere'nin en prestijli Man Booker Edebiyat ödülünü alan ve kitapları yirmi bir dile çevrilen Mısırlı yazar Ahdaf Soueif'in “Aşkın Coğrafyası”nda ise , 19'uncu yüzyıl Mısır ve İngiltere'si ile 20'nci yüzyıl sonu ABD'sinde iki ayrı zaman ve mekanda geçiyor. Mısırlı bir kadın araştırmacının eski bir sandıkta bulduğu belgeler ve onları izleyerek çıktığı bir yolculuğun ve aşkın hikayesi anlatılıyor. Fransa'da yaşayan Iraklı yazar İnaam Kachachi'nin 2013 yılında yayınlanan ödüllü kitabı Tashari'de, ülkesinden Fransa'ya göç etmek zorunda kalan bir doktorun yaşadıkları ve Irak'a duyduğu özlem anlatılıyor. Uzayıp giden liste acı göç tecrübelerinin edebiyata ne denli kuvvetli yansıdığını gözler önüne seriyor. Suriye savaşından sonra yeni bir göç dalgasıyla sarsılan ülkelerden biri de Türkiye. Milyonlarca göçmenin sığındığı ülkemizde Suriyeli edebiyatçılar ve sanatçılar da yer alıyor. Savaştan sonra Türkiye›ye yerleşen Suriyeli sanatçı Gülnar Haco yaptığı bir açıklamada, devrim sonrası mehcer edebiyatının başka bir boyuta taşındığını ve yeni bir mehcer akımının doğduğunu söyledi. Yüzyıl önce Amerika›da Suriyeli ve Lübnanlı göçmen edebiyatçıların başlattığı ve tüm dünyayı sarsan bu akım boyut değiştirerek yine sahneye çıkıyor. Türkiye›de başta olmak üzere dünyanın dört bir yanına göç eden Suriyeli sanatçılar devrim sonrası eserler üretiyor ve satırlarına göçmenliğin tüm duygularını yansıtıyor. Kim bilir dünyayı yeniden sarsacak bir akım, Türkiye'deki Suriyeli yazarların kaleminden çıkacak.