Ne denir bilmiyorum, bu benim zaten aklımda olan bir oyundu. Bir türlü hayata geçmemişti ve atamam olduktan sonra hemen bu oyunu repertuara aldım. Cumhuriyetimizin 100. yılında sahneye koyduğumuz oyunu gururla seyrettim herkes de gururla seyretti diye tahmin ediyorum. Aslında hep bildiğimiz şeyleri çok güzel bir şekilde aktarmış oldular.
Çok normal şeyler bunlar. Bir çok şeye cevap vermedim zaten. Çünkü yaptığınız işlerle cevap vermeniz gerekir. Bu oyun da bir şekilde cevap oldu aslında. Onları çok ciddiye almıyorum. Ne yaparsanız yapın, eleştirecek bir şey bulmak için uğraşacaklar. Tiyatrocu yanı var-yok diyorlar. Sonuçta yaptığım işler ortada, merak eden araştırır, bakar. Gidip de kendimi onlara anlatacak halim yok. Eleştirmek en kolayı.
Sayın Bakanımızdan geldi bu teklif. Önce düşünmek istedim, hiç beklemediğim bir şeydi, hayalini kurmamıştım. Okulu bitirdikten sonra özel sektörde çalışmayı tercih ettim. İyisiyle kötüsüyle çok iş yaptım. Kendimi özel sektörde kanıtladığıma inanıyorum. 57 yaşımdan sonra devlet memuru oldum, alışma süreci çok kolay olmuyor. Ama özel sektörde yaşadığım her başarının aslında okuldan itibaren aldığım o disiplin ve eğitim olduğunu biliyorum. Aynı okullardan mezun olan arkadaşlarıma da bir faydası olabileceğini düşündüğüm için kabul ettim. Özel sektörden gelmiş olmak biraz daha farklı bir düşünce yapısına da sebep oluyor. Daha kararlı, daha net gidebiliyorum. Çünkü o memuriyetin çizdiği sınırlar içinde hareket etmiyorum.
E tabii yani. Şimdi bir şey istediğim zaman bana ilk verilen cevap ‘efendim onu yapamıyoruz’ oluyor. Neden diye sorduğumda, ‘mevzuatımız’ falan diyorlar. Ben oldurmak için her şeyi deniyorum. Dolayısıyla daha hızlı hareket edebiliyorum. İyi de oluyor aslında. Şu anda DT’nin yürümeye değil koşmaya ihtiyacı var. Biraz diyet yapıp kilo vermesi gerekiyor ki daha fit bir hale gelsin. Hareket kabiliyeti artsın, biraz daha enerjik olsun. Bunun için uğraşıyoruz.
Öncelikli konularımdan biri. Göreve geldiğim ilk günden itibaren bunun çalışmasını yapıyorum. Çünkü Burası bir devlet kurumu. Devleti zarara uğratmamak gerekiyor. Devlet Tiyatrosu'nda olup da beni en çok eleştirenlere baktığımda, içler acısı. Herkes çalışacak, yediğinin hakkını vermesi gerekiyor. Bu arada kimseyi de zan altında bırakmak istemem. Görevini şevkle yapan çok fazla insan var.
Herkes kendi vizyonunu hayata geçirir, ben de bunu yapmaya gayret edeceğim. Devletin her kademesinden inanılmaz destek alıyorum. Bu benim işimi gerçekten çok kolaylaştırıyor ve rahatlatıyor. En önemlisi sokağa çıktığım zaman vatandaşlarımızın tepkisi. Eskiden “Tamer Bey” diye geliyorlardı, şimdi “Sayın Genel Müdürüm” diye geliyorlar. Demek ki algıda artık Devlet Tiyatrosu önemli bir yer edinmeye başladı. Bunu da kurumun lehine kullanmakta fayda var. Kurumu daha çok milletle iç içe yapmak gerekiyor. Çünkü Devlet Tiyatroları Türkiye’deki en büyük sanatsal kurum. Ama aynı zamanda da milletin tiyatrosu. Onlardan uzak değil, onlarla iç içe olması gereken bir tiyatro. Ne kadar çok seyirci kazandırırsak, bizim için büyük başarı olacak.
Yerli yazarların artırılması benim için de çok önemli. Çünkü biz sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da birçok yere gidiyoruz ve kendi toprağımızın, kendi insanlarımızın eserlerini oraya götürmek istiyoruz. Bundaki en önemli sorunlardan biri, iyi yazar bulmak. Devlet Tiyatrosu’nun elitist görünmemesi, bir grup insana hitap eden bir yapıda olmaması, kucaklayıcı olması gerekiyor. Çünkü Devlet Tiyatrosu eskiden Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlıydı, aynı zamanda hizmet gibi bir misyonu da var.
Oyunculuk tabii ki devam edecek. Çünkü bu makamlar geçici. Yapabildiğim kadar çok şey yapmak için gayret edeceğim. Yaz tatiline girdiğimizde de oyunculuk yapmak istiyorum. Çünkü benim asıl işim oyunculuk. Şu an için koşturuyorum, bölünmek istemem. Doğru da olmaz. Şehir şehir dolaşıyorum, bütün bölgelere gitmeye gayret ediyorum. Bu koşuşturma içinde ekran için bir şeyler yapmam yakışık almaz.