Okunan bir şiirin vesayetin egemen olduğu 28 Şubat hukukunda siyaseti dizayn etme girişimine nasıl alet edildiğinin en çarpıcı örneği 1997 yılında yaşandı. Refah Partili İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Siirt’te okuduğu bir şiir makamının ve özgürlüğünün çalınması ile neticelendi. Medya-sivil toplumun vesayete alkış tuttuğu dönemde Yeni Şafak mazlumun ve hukukun yanında saf tutarak “Bu Ayıp Size Yeter” manşetiyle Türkiye’ye duyurdu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı düşürülen, hakkında “Muhtar Bile Olamaz” manşetleri atılan Recep Tayyip Erdoğan’ın 4 ay süren Pınarhisar Cezaevi günleri bugün cumhurbaşkanlığına uzanan demokrasi mücadelesinin de temellerinin atıldığı yer.
MİNARELER SÜNGÜ
Tarihe kara bir leke olarak geçen süreç 28 Şubat’ın en sert rüzgarlarının estiği 6 Aralık 1997’de başladı. Refah Partili milletvekilleri ve MÜSİAD’dan 20 kişilik bir iş adamı grubuyla eşi Emine Erdoğan’ın memleketi Siirt’e gelen Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet Meydanı’nda halka hitap etti. Konuşmasında içinde “Minareler süngü, kubbeler miğfer, Camiler kışlamız, müminler asker” dizelerinin de bulunduğu Ziya Gökalp’in meşhur ‘Asker Duası’ isimli şiirini de okudu.
VESAYETÇİ ODAKLAR İŞ BAŞINDA
Pusuda bekleyen vesayetçi anlayış her yerde ve herkesin okuduğu bu şiiri haz etmediği RP ve Erdoğan’ı siyaseten silmek için kullanmakta sakınca görmedi. Dönemin güdümlü yargısı durumdan vazife çıkarmakta gecikmedi. Erdoğan, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanmaya başlandı. Hukuk o kadar zorlanıyordu ki, Erdoğan; Millî Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlere tavsiye edilen ve bir devlet kuruluşu tarafından yayınlanan bir kitapta yer alan şiiri okuduğu bahanesiyle yargılanıyordu.
BİR ŞİİRE 10 AY
Erdoğan, 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. İş sağlama almak için cezanın ertelenmemesi de hükme bağlandı. Erdoğan’ın katılmadığı duruşmada Savcı Abdurrahim Yaman, İstanbul Belediye Başkanı için beraat kararı istemesine rağmen, yargıç Erdoğan için önce 1 yıl hapis cezası verdi, daha sonra cezayı 10 ay hapse çevirdi. Erdoğan, Diyarbakır DGM kararına temyiz başvurusu yaptı, ancak Yargıtay 8’inci Ceza Dairesi 23 Eylül 1998’de cezayı bire karşı dört oyla onayladı.
Dönemin siyaset dizaynına uygun olarak siyasi yasak getirilen Erdoğan, herhangi bir partiyle birlikte veya bağımsız olarak herhangi bir seçime katılamayacaktı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini bırakan Erdoğan, 26 Mart 1999 günü Kırklareli Pınarhisar Cezaevi’ne girdi.
MISRALAR HALKIN AĞZINDA
Erdoğan’ın Pınarhisar’a uğurlanışı adeta bir sevgi seline dönüştü. Üsküdar Emniyet Mahallesi’ndeki evinden sabah erken saatlerde çıkan Erdoğan, önce komşularıyla vedalaştı. Evinin önünde yaptığı konuşmada, veda etmediğini, bundan sonra da hizmetlerine devam edeceklerini söyleyen Erdoğan daha sonra, alkışlar ve sloganlar arasında önce Eyüp Sultan Camii’ne gitti ve burada dua etti. 5 yıl önce Eyüp Sultan Camii’nde kıldığı cuma namazından sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine başlayan Erdoğan, buradan Fatih Camii’ne gitti. Fatih Camii’nde cuma namazını kıldıktan sonra, Pınarhisar Cezaevi’ne, hapse girmesine yol açan şiirdeki, ‘‘Camiler kışlamız, minareler süngümüz’’ mısralarını sloganlaştıran binlerce kişi tarafından uğurlandı.
REFAHYOL VEFASI
Cami avlusu ve yolları dolduran binlerce Fazilet Partili arasında, ezilme tehlikesi yaşayan Erdoğan, namazdan sonra, kendisi için özel hazırlanan çift katlı otobüse eşi Emine Erdoğan ile birlikte bindi. Yerine seçilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, eşi Reyhan Gürtuna ve bazı ilçe belediye başkanları da eşleriyle birlikte Pınarhisar’a yolculuğunda Erdoğan’ı yalnız bırakmadı. 28 Şubat mağduru Refahyol’un ortaklarından DYP’liler de bu yolculuğunda Erdoğan’ı yalnız bırakmadı. DYP Büyükşehir Belediye Başkan adayı Yalçın Özer ve DYP İstanbul Milletvekili adayı Celal Adan da Erdoğan’ı cezaevine uğurlayanlar arasındaydı. Binlerce araçlık konvoyla uğurlanan Erdoğan’ı çok sayıda seveni cezaevi önüne kadar yalnız bırakmadı.
- BAŞIN ÖNE EĞİLMESİN
- Vesayetçi odaklara karşı ilkeli tavır sergileyen Yeni Şafak’ın Erdoğan’ın cezaevine girişindeki tavrı da netti. Birçok kesimin sevinç nidaları attığı günlerden 26 Mart 1999 tarihli gazetede Erdoğan’ın cezaevine girmesi “Başın öne eğilmesin” başlıklı haberde yer aldı. Erdoğan’ın cezaevine girmeden önce İstanbul’un 120 yıllık rüyası olarak adlandırılan Taksim 4’üncü Levent metro hattının test sürüşünü yaptığı anlatılan haberde, Erdoğan’ın İstanbullulardan helallik istediği belirtiliyordu.
- BU AYIP SİZE YETER
- 27 Mart 1999’da da Yeni Şafak “4,5 yıllık hizmetin karşılığı zindan mı olmalıydı” “Bu ayıp size yeter” başlığı ile çıktık. Türkiye’de o dönemde yürürlükte olan yargı sisteminin İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a 4,5 yıllık hizmetinin karşılığını 10 aylık hapsi cezası ve siyaset yasağı ile verdiği belirtiliyor. Erdoğan’ın mahkumiyeti ile sonuçlanan sürecin Türkiye’de hukukun en çok tartışıldığı süreç olarak tarihe geçtiğine vurgu yapılıyor.
- BİR BABADAN KIZINA MEKTUP
- Recep Tayyip Erdoğan, 120 günü bulan mahkumiyeti esnasında yurdun dört bir köşesinden çok sayıda seveni ile mektuplaştı. Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak’a yazdığı mektubu ise duygu yüklüydü. İşte o mektup: “Özüm, sözüm, umudum, canım kızım benim. Duyguların duygumdur. Hissiyatın tercümanımdır çıkışımda, hüznün hüznümdür. Sevgili kızım, günlerin kötüsü olmaz, günlere olumsuzlukları yükleyenler olur, tabii ki bunun aksi de mümkün. Zamana çirkinlikleri veya güzellikleri yükleyenler bizleriz. İşte zararda veya karda olanlar, zamanı kirletenler veya temiz tutanlar değil mi? Canım kızım umudum, amacı büyük olanların hisleri hiçbir zaman bulanık olmamalı. Biliyoruz ki bu yolun sıkıntılı anları var, sıkıntılı veya bulanık anları hislerimizin olgunluğu ile aşacağız. Nefsinizle bir savaş veriyorsunuz, başaracağınıza Allah’ın izniyle inancım sonsuz. Kızım sizin gayretiniz, aşkınız, sevdanız hep ne için? Sizin ne içininiz var ya kızım, bunun için sabır, anlam yüklü sabır. Özüm, canım, sen yine net olmalısın, sen yine ilkeli olmalısın. Aydınlığın önünde, karanlığın olduğunu unutma. Sabrın sonu selamettir. Her olanda bir hayır vardır, ibret alın yeter. Bu olaylar sizleri de bizleri de eğitiyor, yetişiyorum. Var ya ‘yandım, piştim, oldum’ Hayrın da şerrin de olgunluk noktası vardır. Hayrın olgunluk noktası olduktan sonra şer, şerrin olgunluk noktasına ulaştıktan sonra hayır başlar. İnşallah yakındır, seviyorum sizleri.”