Hamilelikte dokunsal ve işitsel gelişmenin 26. hafta civarında başladığını belirten uzmanlar, bebeklerdeki bağlanma döneminin önemine değinerek, "Güvenli bağlanmada çocuğun ihtiyacı olduğu zaman annenin onu tekrar güven alanına alabileceğini hissetmesi gerekir" diyor.
Anne Ruh Sağlığı Farkındalık Günü’nde 'Annelerin Ruhuna Dokunmak' isimli etkinlik düzenlendi. Anne ve anne adaylarının yoğun ilgi gösterdiği toplantıda Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Özlem Pata, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Uzmanı Dr. Arzu Önal Sönmez, Psikiyatri uzmanı Dr. Gökşen Yüksel Yalçın annelere merak ettikleri konular hakkında bilgiler verdi.
Bebeklerde bağlanma dönemi çok önemli
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Uzmanı Dr. Arzu Önal Sönmez, hamilelikte dokunsal ve işitsel gelişmenin 26. hafta civarında başladığını, özellikle anne adaylarının karınlarına dokunduklarında bebeğin bunu hissetmesinin, algılamasının ve bağ kurmasının daha belirgin hale geldiğini belirtti. Bu dönemde bebeğin annesinin sesini duymaya, kalp atışlarını hissetmeye başladığını, doğum sonrasında anne bebeği göğsünde tuttuğunda hem kalp atışlarını duyduğundan, hem sesi tanıdığı için daha kolay sakinleştiğini, anne karnı huzuruna döndüğünü ve çabuk sakinleştiğini ifade etti.
Üç farklı çeşit bağlanma söz konusu
Bebeklerdeki bağlanma dönemi ile ilgili ise üç farklı çeşit bağlanmadan bahseden Dr. Arzu Önal Sönmez şunları söyledi:
- “Güvenli bağlanmada çocuğun ihtiyacı olduğu zaman annenin onu tekrar güven alanına alabileceğini hissetmesi gerekir. Yabancı kaygısı bebeklerde 9 ay itibariyle başlar. Bebek, anne odadan çıktığı zaman ağlar fakat annesinin tekrar geri geleceğini, onun ihtiyaçlarını karşılayacağını öğrenirse zaman içinde anne odaya geri geldiğinde çabukça sakinleşir. Kaygılı bağlanmada annenin onu terk edeceği ile ilgili endişeleri küçük bebeklerde bile vardır. Anne odadan çıktığında çocuk ağlar, anne kucağına almasına rağmen çocuk sakinleşemez. Kaçıngan bağlanmada ise doğum sonrası depresyon, psikotik bozukluk gibi ciddi psikolojik hastalıkların eşlik ettiği lohusalıkta annenin çocuğu reddi, bebeğin bunu hissetmesi ve annenin ne odadan çıkışında ne de geri geldiğinde ağlamaması, tepkisizlik olarak ortaya çıkar. Tepkisiz bebek de endişe verici bulunur. Annenin bu dönemde mutlaka destek alması gerekir.”
Lohusalık hüznü yaşamak çok doğal bir süreç
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Özlem Pata, hamilelik süresince hormonların farklı çalıştığını ve hormonal dalgalanmalar görüldüğünü ancak doğumla birlikte bambaşka bir süreç başladığını belirterek annelere şu bilgileri verdi:
- “Doğumdan sonra aniden değişen bu hormonlarla annenin ruh halinin değişmemesi mümkün değil. Bu dönemde hormonların yanı sıra, dünyaya gelen bebekle birlikte yüksek adrenalin, uykusuzluk, yorgunluk, kalabalık çevrenin yarattığı psikolojik stres, annenin bebeğine yetememe, sütün anında gelmemesinden kaynaklı korkular meydana geliyor. 8 kadından birinde lohusalık sürecinde ruh hali değişimi gözlemleniyor. Çevresel faktörler, yorgunluk, hem de hormonlardaki dalgalanmalar bu sürece neden oluyor. Bu normal bir süreç, annenin kendisini çok suçlamaması gerekiyor. Bu dönemde, anne elinden geldiği kadar bebeğine yardım ettiğini, gücünün buna yettiğini söyleyerek kendini telkin etmelidir. Bebek uyuduğu zaman kendi vücuduna iyi bakmalı, dinlenmelidir.”
Sezaryen doğuma tıbbi zorunluluk olmadıkça başvurmayın
İster vajinal ister sezaryen, doğumun sağlıklı olduğunu belirten Prof. Dr. Özlem Pata sezaryen doğuma ancak tıbbi zorunlulukta başvurulması gerektiğini söyleyerek sözlerine şöyle devam etti:
- “Doğum ağrısı korkusu annelerin normal doğumdan uzaklaşmasına neden oluyor. Unutulmaması gereken, bebeğin dünyaya geliş anını görmek, en büyük mutluluklardan biridir. Epidural aneztezi ile bu ağrılar azaltılabilir. Ayrıca hem annenin hem de bebeğin sağlığı için en fizyolojik doğum, vajinal doğumdur. Vajinal doğumda çocuğun vajinal kanal içinden geçmesi sayesinde oluşan stres ve baskı ile bebeğin adaptasyonunun daha iyi olmakta ve daha iyi akciğer fonksiyonları ile dünyaya gelmektedir.”
Anneler hazır hissettiklerinde işe başlayabilir
Psikiyatri uzmanı Dr. Gökşen Yüksel Yalçın, doğum sonrasında 2 haftadan sonraki dönemde doğum sonrası depresyonunun artma eğilimi gösterdiğini söyleyerek sözlerine şöyle devam etti:
- “İşe başlamak için uygun zaman var mıdır? sorusu birçok annenin aklına takılır. Yeterli sosyal desteği varsa, anne kendini hazır hissettiğinde, ne zaman isterse işe uygun başlama dönemi odur. Anne ve bebeğin birlikte vakit geçirmeleri baş başa kalmaları gerekir. Bu anne ile bebek arasındaki güven ilişkisinin güçlenmesi için de önemlidir. Ancak bebek bakımında babanın destek sağlaması da gerekir. Babaların da doğum sonrası gelen yeni sorumluluklarla birlikteliğin nasıl olacağı kaygıları yaşanabilir. Eğer bu anlayışla hareket edilirse doğum sonrası süreçte kadın erkek ilişkisi daha da sağlamlaşıyor, hayatın birlikte sürdürülebileceğine dair bir gösterge olarak görülüyor.”
Anneliğin tadını çıkarın
Dr. Gökşen Yüksel Yalçın, anne adaylarının her bir detayı planlama kontrol altına alma eğiliminde olduğunu, oysa bu özel dönemde bu mucizenin tadını çıkarmak ve dingin şekilde doğum sonrası döneme hazırlanmalarının daha iyi olacağını söyledi. Dr. Gökşen Yüksel Yalçın şu noktalara değindi:
- “İnisiyatifi hekimlere bırakmak gerekir, yapılması gereken şeylerin zaten yapıldığını bilmek çok rahatlatıcı olmaktadır. Çok kaygılı anneler kaygılarını bebeklerine ve çocuklarına yansıtabiliyor. Öğrenilmiş bir davranış olarak çocukları da çok kaygılı çocuklara dönebiliyorlar. Hem gebelikte hem doğum sonrası dönemde aşırı kaygılı annelerin uzun vadede sadece çocuklarıyla ilişkileri bozulmakla kalmıyor, aynı zamanda çocuk ruh sağlığı ile ilgili problemler ortaya çıkıyor. O yüzden psikolojik destek almak çok önemli.”