Türkiye, denizleriyle bir balık cenneti ama gel gör ki bu bereketi sofralarımızda yeterince hissetmiyoruz. Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz’in sunduğu çeşit çeşit balıklar Avrupa sofralarında başköşeyi kaparken, biz ise bu lezzeti kendi sofralarımızda ihmal edip yerine balık yağı kapsüllerine yöneliyoruz. Peki, bu kapsüller gerçekten ihtiyacımız olanı veriyor mu bize?
Türkiye, denizleriyle bir balık cenneti ama gel gör ki bu bereketi sofralarımızda yeterince hissetmiyoruz. Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz’in sunduğu çeşit çeşit balıklar Avrupa sofralarında başköşeyi kaparken, biz ise bu lezzeti kendi sofralarımızda ihmal edip yerine balık yağı kapsüllerine yöneliyoruz. Peki, bu kapsüller gerçekten ihtiyacımız olanı veriyor mu bize?
Her yıl Türkiye’den dünyanın dört bir yanına balık ihraç ediyoruz; Avrupa ülkelerinde sofralarda sıkça yer bulan Türk somonu, çipura ve levrek gibi balıklar en yüksek ilgi gören ürünlerimizden. Avrupa Birliği ülkeleri arasında su ürünleri yetiştiriciliğinde birinci sıradayız, özellikle son 10 yılda çipura, levrek ve alabalık üretimi neredeyse iki katına çıktı. Ancak böylesine bereketli denizlere sahip olmamıza rağmen, balık tüketimimiz Avrupa’nın oldukça gerisinde. Avrupa’da kişi başı balık tüketimi 23-24 kilogramken, Türkiye’de bu oran sadece 6-8 kilogram. Uzmanlar haftada en az iki kez, yaklaşık 300 gram balık tüketmemizi önerirken biz ne yapıyoruz? Balık yağı kapsüllerine sarılıyoruz.
Balık yağı yerine sofrada taze balık
Sağlıklı beslenme söz konusu olduğunda, omega-3 yağ asitlerinin özellikle kalp ve beyin sağlığı için önemli bir yere sahip olduğunu artık hepimiz biliyoruz ve genellikle bu ihtiyacı karşılamak için balık yağı kapsüllerine yöneliyoruz. Çocuklarımıza da düzenli olarak balık yağı içiriyoruz. Oysa vücudumuzun ihtiyaç duyduğu omega-3’ün en doğal ve en lezzetli formu taze balıkta gizli. Araştırmalar, haftada en az üç kez 100-200 gram balık tüketmenin omega-3 seviyelerini hızla yükselttiğini gösteriyor. Lüfer, palamut, istavrit, hamsi, sardalya, uskumru, somon gibi balıklar, omega-3 açısından oldukça zengin. Bu balıkları düzenli olarak tüketmek, vücudun ihtiyaç duyduğu omega-3’ü doğal yollarla almak anlamına geliyor.
Sezonun en lezzetli balıkları
Mesela lüfer… İstanbul Boğazı›nın güzeli lüfer, Kasım ayında yağını iyice toplamış olur ve lezzetinin zirvesine ulaşır. Omega-3 yağ asitleri açısından oldukça zengin bir balıktır. Izgarada nar gibi kızartılmış bir lüferin yanına eşlik eden roka, limon ve taze yeşilliklerle hazırlanan bir sofra, balık yağı kapsülünden çok daha fazla şifa ve lezzet içerir. Ya palamut? Eylül sonu çıkar, Kasım’da lezzetinin zirvesine ulaşır. B12 vitamini açısından oldukça zengin bir kaynaktır. Fırında domates, biber, soğan ve defne yaprağı ile pişirdiğiniz bir palamut buğulama, omega-3’ü doğal haliyle almak için en iyi yollardan biridir.
Karadeniz’in gözdesi hamsi ise Aralık ve Ocak aylarında en lezzetli haline gelir. Küçük ama besin değeri yüksek olan bu balık, omega-3’ün yanı sıra kalsiyum ve fosfor gibi mineraller açısından da zengindir. Hamsiyi mısır unuyla kızartıp yanında turşu ve mısır ekmeği ile servis etmek hem sağlıklı hem de kültürel mirasımıza uygun bir tercih olacaktır.
Çocuklarımıza taze balığı sevdirelim
Çocuklarımızın sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için balık yağından daha fazlasına, taze balığa ihtiyaçları var. Çocuklarda erken yaşta omega-3 alımının beyin gelişimine, dikkat ve öğrenme becerilerine olan katkıları bilimsel olarak kanıtlanmıştır. 2021 yılında yapılan bir araştırma, haftada en az bir kez balık yiyen çocukların, balık yemeyenlere kıyasla daha yüksek bilişsel yeteneklere sahip olduğunu ortaya koymuştur. Taze balık aynı zamanda yüksek kaliteli protein, D vitamini, selenyum, iyot ve mineraller açısından da zengindir. Kas ve kemik sağlığını destekler, bağışıklık sistemini güçlendirir.
Taze balık nasıl anlaşılır?
Taze balık, dondurucuya veya buzdolabına girmemiş, mevsiminde, denizden çıktığı gibi soframıza gelen balıktır. Balığın taze olup olmadığını anlamak aslında o kadar da zor değil. Gözleri parlak, saydam ve dışa bombelidir. Solungaçları parlak kırmızı renkte olmalıdır. Karınları düzdür. Eti sert, tok ve diri olur; parmakla bastırıldığında oluşan çukur hemen toparlar kendini. Pullar derisine yapışık, düzgün sıralı ve parlak olur. Kötü kokmaz; deniz gibi hafif ve taze kokuya sahiptir. İmkânınız varsa balığı su dolu bir kovaya atın. Dibe çöken balık makbuldür.
Mevsimine göre balık takvimi
2 levrek fileto
1 kuru soğan
1 yumurta
1/2 dilim ufalanmış ekmek içi
1/4 demet maydanoz
1 çay kaşığı toz yenibahar
1 çay kaşığı karabiber
1 çay kaşığı tuz
Kızartmak için 4 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 yemek kaşığı tereyağı
1. Bir tencereye suyu alın, tuz ekleyin ve kaynamaya bırakın. Temizlenmiş levrek filetoları kaynar suya ekleyin ve 10-15 dakika haşlayın.
2. Soğanı rendeleyin ve maydanozu ince ince doğrayın.
3. Haşlanan balıkları sudan çıkarıp süzün ve didikleyin.
4. Üzerine baharatları, yumurtayı, doğranmış maydanozu, rendelenmiş soğanı ve ufalanmış ekmek içini ilave edip iyice yoğurun.
5. Karışımdan ceviz büyüklüğünde köfteler hazırlayın ve her iki tarafını kızgın yağda kızartın.
Balık yemekte zorlanan çocuklar için mükemmel bir seçenek. Bu köftelerle hamburger bile yapabilirsiniz. Afiyet şifa olsun.