Vakfiyesine rağmen müzeye dönüştürülen İstanbul’un fethinin en önemli sembolü olan Ayasofya’nın, Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan medresesi kendisi kadar bile şanslı olamamış ve sessiz sedasız ortadan kaldırılmış. Dünyaca ünlü ilim adamları Molla Hüsrevlerin ve Ali Kuşçuların ders verdiği medrese Ayasofya açılsın tartışmalarına yeni bir kapı aralıyor.
Fetihten sonra bizzat Fatih Sultan Mehmet'in vakfedip bir sembol olarak camiye dönüştürdüğü Ayasofya'nın, seksen yıl önce müze yapılması tartışmaları sürerken, en azından müze olarak da olsa ayakta kalmayı başaran Ayasofya'nın kendisi kadar bile şanslı olamayıp tamamen ortadan kaldırılan medresesi yeniden gündemde. Aylık tarih dergisi Yedikıta'nın gündeme getirdiği konu, vakfiyesine rağmen müze yapılan ve tekrar camiye dönüştürülmesi istenen Ayasofya tartışmalarına yeni bir katkı sunuyor. Fetihten sonra Fatih tarafından Ayasofya Camii'nin hemen yanına yaptırılan ve bugün temelleri üzerinden yeniden ihya edilmeyi bekleyen Ayasofya Medresesi, ne yazık ki tıpkı Ayasofya'nın kendisi gibi aşılmayı bekleyen bir takım engellerle karşı karşıya.
Ayasofya'yı, seksen yıllık müze tartışmalarından dolayı hepimiz biliyoruz. Peki ya medresesini? İstanbul'un fethinden sonra bizzat Fatih Sultan Mehmet tarafından açılan, Molla Hüsrev'lerin, Ali Kuşçu'ların ders verdiği İstanbul'un en önemli medresesi olan Ayasofya Medresesi, asırlar boyunca İstanbul'un en önemli bilim merkezlerinden biri olmayı başarmış bir yapıydı. Dünyaca ünlü astronom ve matematikçi Ali Kuşçu'nun da ders verdiği medrese sadece bu özelliği dolayısıyla bile bir ilim müzesi olarak tarih boyunca ayakta tutulmayı hak ediyor aslında. 1924 yılına kadar eğitim hizmetine devam eden ve nihayet 1935'te yapılan düzenlemelerle tamamen ortadan kaldırılan medresenin, 1985 yılında temelleri üzerinden yeniden inşa edilme süreci başlatıldı. Fakat uluslararası bürokrasinin engellemeleriyle bu girişim de otuz yıldır hayata geçirilemedi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, yok edilen tarihi vakıf eseri medreseyi yeniden ortaya çıkarmak için sürdürdüğü çalışmalar, en son 2012 yılında Anıtlar Kurulu tarafından onaylanmıştı. Ancak Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi Türkiye Milli Komitesi, medresenin yeniden ihya edilmesi durumunda Ayasofya'nın Dünya Mirası Listesi'nden çıkarılabileceği tehdidiyle medrese çalışmalarının önündeki engelleri uluslararası bir boyuta taşımaya çalıştı. Medrese inşaatının Ayasofya'ya zarar verip vermeyeceği ihtimalini bile dikkate alan Kültür Bakanlığı, şimdilerde Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunun yayınlanmasını bekliyor. Ancak uluslararası bürokrasiyi de harekete geçirmek isteyen bazı çevreler ÇED Raporu'nun olumlu çıkması halinde bile medrese yapımına karşı çıkacaklarını ifade ediyor.
Fetihten sonra sembolik önemi açısından Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilen Ayasofya'nın ilk medresesi, mabedin hemen yanıbaşında bulunan papaz odalarıydı. 1493 tarihli Hartmann Schadel'e ait gravürlerde açıkça gözüken Ayasofya Medresesi, daha sonra papaz odalarının bulunduğu yeri de kapsayan alana fetihten hemen sonra inşa edilmişti. 150 talebesi olan medresenin ilk müderrisi ise “Zamanın Ebu Hanife'si” olarak adlandırılan Molla Hüsrev'di. Dönemin en büyük alimlerinden dünyaca ünlü matematikçi Ali Kuşçu da Fatih Külliyesi'ndeki medreseler açılana kadar burada müderrislik yapmıştı. Fatih Külliyesi'nin açılmasından sonra önemi biraz azalan Ayasofya Medresesi, Sultan Mehmet'in oğlu Sultan Beyazıt'ın (1481-1512) bir kat daha yükselterek ikinci katını inşa etmesiyle yine de faaliyetlerine devam edebilmişti. Yapılan kazılardan anlaşıldığı kadarıyla Ayasofya Medresesi, giriş kapısından avluya açılan kapı ile Sultan Üçüncü Murad'ın inşa ettirdiği minareden başlayarak Ayasofya'yı Soğukçeşme Sokağı'ndan ayıran avlu duvarına kadar devam etmekteydi.
Medrese binası tıpkı Ayasofya'nın kendisi gibi tarih boyunca pek çok kez tamir görmüş, hatta yıkılarak bir kaç kez tekrar yaptırılmış. 1837 yılında Sultan II. Mahmud devrinde tamir gören medresede 1869 yılında yapılan tespitlere göre 198 talebe eğitim görüyordu. Medresedeki asıl büyük değişiklik ise 1873 yılında yapılmış, iki katlı bir şekle getirilen medresede 32 oda ve 90 talebe eğitim görebilmekteydi. Bu restorasyonla medrese; müderrislerin, onların hizmetinde bulunan mollaların, medrese öğrencilerinin ve bazı görevliler kalabileceği genişlikteydi. 1924 yılına kadar eğitim hizmetine devam eden medrese, 1935 yılında Ayasofya Camii etrafında yapılan değişiklikler sırasında İsmet İnönü'nün emriyle “görüntüyü bozuyor” denilerek yıktırılmış ve böylece Fatih'in vakfiyesi olan tarihi medrese sessiz sedasız ortadan kaldırılmış.
1453 Fetih'ten hemen sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından Ayasofya Camii'nin yanına inşa ettirildi.
1470 Fatih Külliyesi'nin inşa edilmesiyle birlikte ikinci planda kalan Ayasofya Medresesi'nin bu ilk binasının ne zaman yıkıldığı bilinmemektedir.
1596 1596 tarihli bir masraf defterine göre daha önce yıkılan medrese bu tarihte tekrar yaptırılmış.
1846 Sultan Abdülmecid'in emriyle İsviçreli Mimar Fossati tarafından gerçekleştirilen geniş restorasyon sırasın medrese geniş bir tamir görmüş, atta Semavi Eyice'ye göre temelden yeniden inşa ettirilmiş.
1873 Medresedeki asıl değişiklik bu yıl yapılmış. Yeni bina iki kat ve 32 odayla hizmet vermeye devam etmiş.
1914-1924 Yeni düzenleme ile 1914 tarihinden 1924'e kadar medrese olarak çalışmalarını sürdüren yapı, bu tarihten sonra Öksüzler Yurdu haline getirilmiş.
1935 Ayasofya'nın etrafında yapılan düzenlemeler kapsamında, eski eser özelliği taşımadığı iddiasıyla İsmet İnönü'nün talimatıyla yıktırılmış ve tamamen ortadan kaldırılmış.
1985 Medresenin molozları kaldırılarak temellerine ulaşılmış ve yeniden inşası gündeme gelmiş.
2012 Medresenin yeniden inşası, Ayasofya Bilimsel Kurulu'ndan olur almış, ÇED raporunun çıkması beklenmektedir. Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) tarafından engellenmek istendi. En son geçtiğimiz yıl tartışılan konu, hala aydınlığa kavuşmayı bekliyor.