Analar vatanına evladı gibi sahip çıktı

Yeni Şafak
Aylin İzmir
04:0031/07/2016, Pazar
G: 30/07/2016, Cumartesi
Yeni Şafak

15 Temmuz gecesi ardına bakmadan dışarı çıkıp cuntacı askerlere ve tanklara siper olan kadınlar, verdikleri mücadeleyle tarihe adlarını altın harflerle yazdırdı. Geride gözü yaşlı eşleri, çocukları ve sevdiklerini bırakan bu şehidelerin ortak özelliği ise beşikteki bebeğini bırakıp cepheye mermi taşıyan Nene Hatun'un sancağını o gece meydanlarda taşımaları.

Milli iradeye darbe vurmaya çalışan hainler, 15 Temmuz gecesi kadın, çocuk demeden önüne çıkan masumları acımazsızca katletti. 248 şehit verdiğimiz o gece 10 kadın da şehadet şerbetini içerek isimlerini verdikleri mücadeleyle birlikte tarihe not düştüler. Üzerlerine yağan bombalara, etrafa saçılan mermilere ve tanklara korkusuzca göğüs gerenler arasında gözünü kırpmadan sokağa fırlayan kadınlarımız da vardı. Onlar o gece meydanlarda Kurtuluş Savaşı kahramanları Nene Hatun, Şerife Bacı, Gördesli Makbule ve Halide Onbaşı'nın bir asır önceki destanlarını yeniden yazdılar.



ZALİMİN SİLAHI VARSA ONLARIN DUASI VAR


Evlatları güzel günler görsün diye anne titizliliğiyle omuzladığı davalarını yaşatmak için cuntacı askerlere direnen bu kadınların tek bir silahı vardı: İman gücü. Zalimin karşısında tekbirlerle şehadet şerbetini içen bu kadınlarımız, geride gözü yaşlı kınalı kuzularını, yüreği yanık analarını ve hayat arkadaşlarını bıraktı. Kimi ise gelinlik giyemeden kefenleriyle büründü beyazlara... Bu kadınlarımız en kanlı çatışmaların yaşandığı o gece, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere 81 ilde görev başındaydılar. Bu yerlerden biri de Ankara Gölbaşı'nda bulunan Özel Harekat Daire Başkanlığı idi. F16'larla hava saldırısının gerçekleştiği o gece 7 kadın özel harekatçımız şehit oldu. Aynı saatlerde İstanbul'daki kadınlarımız da kutlu direniş için meydanlardaydı. Nişan hazırlığında olan Seher Yaşar ve Cennet Yiğit, 3 yaşındaki oğlu Hüseyin Alp'e doyamayan Demet Sezen, evlatları okusun diye gece gündüz çalışan Türkmen Tekin, komşuları sokağa çağırıp yalın ayak dışarı fırlayan Sevgi Yeşilyurt ve ailesini geride bırakıp en önde şehadete koşan Ayşe Aykaç, gözü kararmış hainlerin acımasız kurşunlarına hedef oldu.



Hep şehit olmak isterdi






Eşinin ilk etapta sadece kolundan vurulduğunu zanneden Aykaç "Önemli bir şeyi yoktur, şoktadır diye düşündüm. Ama kurşun, kolu havadayken kolundan göğsüne girmiş ve çıkmamış" diyor. Eşinin toplumsal olaylarda sokağa çıkmadığını korkan ve çekinen bir yapıya sahip olduğunu belirten Aykaç, "Cumhurbaşkanımız o şekilde konuşunca hiçbirimiz duramadık. Başkafirin ve bu olaya giren


subayların kesinlikle idam edilmesi gerekiyor. Şehitlerin kanı yerde kalmamalı"diye konuşuyor ve ekliyor: "Eşim şehit haberlerini izlerken onlar için dua eder, Kur'an okurdu. 'Bunlara şehitlik mertebesi bahşedildi, keşke bize de nasip olsa' derdi hep. Biz de bunun


mümkün olmayacağını söylerdik. Köprüde vurulduğu yerde kollarımda ruhunu teslim etti. Cenab-ı Allah ona o kadar güzel bir şehitlik nasip etti ki kelime-i şehadeti son nefesinde hocalar bile o kadar güzel telaffuz edemezdi."



Son sözü 'Ölmek var dönmek yok' oldu


Sevgi Yeşilyurt'un damadı Hüseyin Sarıhan, kayınvalidesinin vatan aşığı bir kadın olduğunu söyleyerek "Vatan söz konusu olunca kaplan kesilirdi. Saat 10 civarı daha Cumhurbaşkanı Erdoğan çağrı yapmadan evden çıkmış. İlk olarak Ümraniye'ye gitmiş. Sonra köprünün kapatıldığını öğrenince oraya doğru koşmaya başlamış" diyor. Kayınvalidesiyle en son 02.23'te görüşen Sarıhan "Benden helallik istedi. O esnada köprüdeymiş. 'Ölmek var dönmek yok' dedi. Onu gören komşular ayakkabılarını yolda giydiğini söylüyor. Askerler ateş açmaya başlayınca anneme yere yatmasını söylemişler. Ama sadece o ayakta kalmış ve tankın üzerine doğru koşarken vurulmuş. Bunları o gün annemin yanında olan tanıklar anlatıyor" şeklinde konuşuyor.



'Şehadet en büyük mertebe' demiş


Üç yaşındaki oğlu Hüseyin Alp'i geride bırakarak şehit düşen Nevşehirli Demet Sezen de o gece yakınlarıyla son görüşmesinde şunları söylemiş: "Dik durun ablam. Ağlamayın. Düşmanları güldürmeyelim. Şehitlik, şehadet en büyük mertebe" Demet Sezen'in adı, hem Türkiye'nin yüreğinde hem Avanos'ta adının verileceği caddede yaşatılacak.



Üzerlerine yağan bombalar ayırdı


Gölbaşı'ndaki ihanet gecesi, bir çifti daha hayattan kopardı. 24 yaşındaki Özel Harekat Polisi Komiser Yardımcısı Seher Yaşar ile Diyarbakırlı polis memuru Halit Gürsel'in o akşam nişan törenleri vardı. Darbe girişimi üzerine ikisi de görev yerlerine koştu. Genç çift, üzerlerine yağan bombalarla şehit oldu. Nişanlısı Diyarbakır'da, Seher Yaşar ise Ankara'nın Polatlı ilçesinde defnedildi. Törene anne Dilek Yaşar'ın şu sözleri damga vurdu: "Kızım annen burada dik duruyor, ağlamıyor."



Nişanına bir ay kalmıştı


Üç ay önce özel harekatçı olan Cennet Yiğit de Ali Bilgin ile bir ay sonra nişanlanacaktı. Genç çift, yüzüklerini almış ve o gün için mesai çıkışlarında hazırlık yapıyordu. Gölbaşı'nda Polis Harekat Merkezi'ne bomba yağdıran darbeciler, onu da hayatının baharında kopardı bu dünyadan. Ablası Emine Yiğit'in sosyal medyadan kardeşine vedası ise şöyle oldu: "Sen bu vatan uğruna gülüşlerinden vazgeçtin, gelecek hayal ettiğin adamdan vazgeçtin, aşık olduğun yeğeninden vazgeçtin. Annemin babamın ciğer yangınını ben nasıl söndüreceğim bilmiyorum. Yokluğunu nasıl dolduracağım bilmiyorum ama senin bir yerlerden bizi hep göreceğini, izleyeceğini biliyorum güzel gözlüm. Mis kokulu cennet kokulu kardeşim."



Tabutunu beyaz duvak süsledi


27 yaşındaki Sevda Güngör de darbe girişiminin başladığı sırada diğer tüm arkadaşları gibi görevinin başındaydı. Adana'nın Karaisalı ilçesinde yaşayan baba Muhammed Güngör, şehadet haberiyle sarsıldı. Tabutunu ise daha hiç takamadığı beyaz bir duvak süsledi.



Kollarımda can verdi


Darbeye karşı dururken tankın altında kalarak ezilen Türkmen Tekin'in eşi Ramazan Tekin o geceyi şöyle anlatıyor: "Esenler'de son durak karakoluna kadar yürüdük. Yürürken tank eşimi altına aldı. Onu tankın altından çıkarmaya çalıştım ağlayarak. Eşim kollarımda şehit oldu."



Son mesajı 'Bu kadar şehit yeter' olmuş


16 yıllık polis memuru komiser Zeynep Sağır, 37 yaşındaydı. Biri 10, diğeri 8 yaşında iki oğlu vardı. Manisa ve Sivas'tan sonra Özel Harekat Daire Başkanlığı'nda düzenlenen 50.Dönem Temek Özel Harekat kursuna uzman eğitimci olarak katılmak için 1 Temmuz'da Ankara'ya geldi. "Elimde silahımla arkadaşlarımla şehit olursam tören yapıldıktan sonra Cebeci Polis Şehitliği'ne defnedilmek istiyorum" diyen Sağır'ın bu vasiyeti yerine getirildi. Şehidin çocuklarıyla birlikte fotoğrafını paylaştığı Facebook sayfasındaki son mesajı ise "Bu kadar şehit yeter" oldu.



Ciğerine ateş düştü


1993 doğumlu olan Özel Harekat Komiser Yardımcısı Kübra Doğanay da Gülşah Güler gibi Gazi Üniversitesi Resim Öğretmenliği bölümünde okurken polis olmaya karar vererek özel harekatçı oldu. Arkadaşlarıyla birlikte o gece cuntacı askerlere direnen Kübra komiserin acı haberi memleketi Kayseri'yi yasa boğdu. Anne Hikmet Doğanay "ciğerim" dediği kızının tabutunu okşayarak saatlerce gözyaşı döktü. Doğanay'ın 10 yaşındaki kardeşi Ayşe Nida ve Şerife, ablalarını bir daha göremeyecek olmanın acısıyla tabutun ar yüreklerinde taşıyor.



Gelin olamadın mı sen kızım?


Özel Harekat Komiser Yardımcısı Gülşah Güler, 1992 doğumluydu. Gazi Üniversitesi Resim Öğretmenliği bölümünden arkadaşları Cennet Yiğit ve Kübra Doğanay'la birlikte akademi sınavına girerek polis oldu. O gece Ankara Gölbaşı'nda görevde olan Güler, ailesi ile en son 23.30'da konuşmuş ve "İyiyim, merak etmeyin, arayıp telefonu meşgul etmeyin, burası çok karışık" demiş. Şehidin annesi Emine Güler ise kızının cenaze töreninde “Senin süslerine, bayrağına kurban olurum kızım. Gelin olamadın mı sen” diyerek gözyaşlarına boğuldu.






#Milli irade
#Ayşe Aykaç
#Seher Yaşar
#Cennet Yiğit
#Gülşah Güler