Dünyaca ünlü Türk ressamlarından olan ve aramızdan 1999 yılında ayrılan ressam ve mimar Erol Akyavaş’ın eserleri, “Mânâ Gerek Dava Gerekmez” adını taşıyan kişisel sergiyle sanatseverlerle buluşuyor.
Galeri Nev İstanbul, Batı dışı modernite arayışının en başarılı isim-lerinden ressam ve mimar Erol Akyavaş’ın eserlerini sanat severlerle buluşturuyor. “Mânâ Gerek Dava Gerekmez” adını taşıyan kişisel sergi, sanatçının çeşitli özel koleksiyonlardan çoğu ilk kez izleyiciye çıkan eserlerinden oluşuyor.
Çağdaş sanatın diliyle tasavvuf felsefesinin düşüncesi ve sanatsal betimlemelerini bir arada çözümleyen Akyavaş’ın yeni sergisi adını Yunus Emre’nin “Bize Dîdâr Gerek Dünya Gerekmez” şiirindeki “Mânâ Gerek Dava Gerekmez” dizesinden alıyor. Bu dize aynı zamanda Erol Akyavaş’ın 1993 yılına ait bir litografisinin de adı.
Tematik bir sergi
Serginin çeşitli tematik ve biçimsel özellikleri üzerinden gruplanan seçkisinde; “Kaligrafik Çalışmalar”, “Hallac-ı Mansur”, “Kentler”, “İkonalar”, “Sufi Soyutlamalar”, “Modern Anlatımlar”, “Sürreal Peyzajlar” gibi çeşitli alt başlıklardan oluşuyor. Orta Çağ kent planlarından labirent ve kalelere, örülmüş duvarlardan hatlara, figürlerden minimal soyutlamalara, ikonalardan minyatürlere ve fermanlara uzanan evren Akyavaş’ın ilham kaynakları, sanat anlayışı ve kişiliğine göndermeler yapıyor. Modern Batı sanatının dilini kullanarak sanat serüvenine başlayan sanatçının Doğu özellikle Sufi estetiği ve tasavvufa duyduğu ilgiyle gelişen sanat üretiminde kat ettiği tüm evreler, sanatında çok sesli bir ifade alanı oluşturarak izleyiciyle derin bağlar kuruyor. Yazılar, semboller, renk arayışları, formel denemeler, mimari unsurlar, ışık-gölge kullanımı, Doğu’nun ilâhî ve rûhânî derinliğiyle birleşerek özgün bir dünyayı yansıtıyor.
Dünyaya açılan bir isim
Resmi “hayatın izdüşümü” olarak tanımlayan Erol Akyavaş (1932-1990) İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesinde resim sanatıyla tanışır. Daha sonra Floransa Güzel Sanatlar Akademisi’nde Rönesans ustalarını öğrenir ve Paris’te André Lhote ve Fernand Léger atölyelerinde çalışarak pratiğinin yanı sıra sanat kuramı alanındaki perspektifini de geliştirir. 1954’te New York’a giden sanatçı, burada farklı müze ve galerilerde birçok sergi açar. 1967’de Amerika’ya yerleşen Akyavaş bir söyleşisinde, New York’ta geçirdiği kimi sıkıntılı günlerde tasavvufun tutunduğu bir tür ip olduğunu söyler. Sanatçı, önceleri mimarlık eğitimi etkisiyle sıra dışı mimari perspektifli geometrik yapılı resimler yapsa da 1980’lerin başından itibaren İslâm ve tasavvuf felsefesine dair simge, işaret ve yazıları kullandığı eserler vermeye başlar. Sanat yaşamı boyunca denediği farklı teknikler ve sonsuz imgeleri zaman içinde çeşitli karışımlarda kullanarak daha önce denediği konuları tekrar farklı görüntülerle farklı kompozisyonlarla uygulamış, hiçbir zaman kendini tekrarlamamış, ama her zaman imgelerini kendi geliştirdiği repertuardan almış bir sanatkâr olan Akyavaş’ın eserleri, aralarında İstanbul Modern, Odunpazarı Modern Müze (OMM), British Museum, The Museum of Modern Art (MoMA) ve Metropolitan Museum’un da bulunduğu ulusal ve uluslararası koleksiyonlarda yer almaktadır.