Türkiye’nin ilk el aletleri üretim firması olan Kanca’nın 55’inci yılı için hazırlanan “Alet İşler” kitabı okuyucusuyla buluştu. Kitapta, 43 yazarın kaleme aldığı 44 makalede el aletlerinin hikâyesi anlatılıyor.
Türkiye’nin ilk el aletleri üretim firması ve yalnız ülkemizin değil Avrupa’nın da güvendiği bir marka olan Kanca’nın 55’inci yılı için hazırlanan Alet İşler kitabı okuyucusuyla buluştu. Türkiye’de bir ilke imza atan ve alanında büyük bir boşluğu dolduran kitaptan yola çıkılarak bir de müze açılması planlanıyor. Kanca Yönetim Kurulu Başkanı Alper Kanca kitabın hazırlanma gerekçesini şöyle anlatıyor: “Aletler üzerine müze kurmaya çalışırken el aletleri konusunda yayımlanmış hiçbir kitap, sergileyeceğimiz aletlerle ilgili bir literatür olmadığını fark ettik ve kendi literatürümüzü kendimiz yaratmalıyız dedik.” Kitap fikrinin ortaya çıkma hikâyesi aslında Kanca’nın öğrencilik yıllarına uzanıyor. Öğrencilik yıllarında babası Abdullah Kanca ile Avrupa’da birçok sanayi kuruluşunu ziyaret ettiklerini aktararak “Gördüğüm bütün bu işletmelerde küçük de olsa o firmaların kuruluşta ürettikleri ürünlerinin yer Qolurdu. Birçok Alman, Fransız firmasında buna benzer koleksiyonlar müzeler vardı, bizim ülkemizde hiçbir büyük firmanın böyle bir koleksiyonu yoktu” diyor.
İÇİMDE UKTEYDİ
“Neden Türkiye’deki şirketler bir koleksiyon yapmazdı, bu içimde bir ukteydi” diyen Kanca, yıllar sonra gençlik hayalini gerçekleştirmek için Bayram Çiçek ile birlikte yüzlerce el aleti topladıklarını dile getiriyor. Kanca, kitap fikrinin gelişmesini ise şu sözlerle anlatıyor: “Anadolu’yu karış karış gezerek 4 bin civarı alet topladık. Müze için mekan gerekiyordu. Fark ettim ki, asıl sorun bilgi sorunu idi, el aletleri konusunda yayımlanmış hiçbir kitap yoktu, sergileyeceğimiz aletlerle ilgili bir literatür yoktu. Kendi literatürümüzü kendimiz yaratmalıyız’ dedik ve kitap üzerine bir çalışma başlattık.”
Bu çalışma alternatif bir tarih algısı
- Kitabın editörü Akif Kuruçay ise, Türkiye’de merkezine objeleri ele alan maddi kültür çalışmalarının yeni bir alan olduğunu vurgulayarak, “Bu tür çalışmalar insanlık tarihini kültürle, gündelik yaşam pratikleri ile ilişkilendiren alternatif bir tarih algısı sunuyor. El aletleri maddi kültür kümesinin öne çıkan en önemli objeleri, çünkü biz her şeyi bu el aletleri ile yapıyoruz. Bu sahnelere odaklanmış her çalışma uygarlık sahnesindeki pozisyonumuzu da belirlemesi açısından büyük önem taşıyor” diyor. Kuruçay, milli kimliğin oluşmasında aletlerin yerinin yadsınamayacağını, hiçbir zanaatın aletsiz icra edilemeyeceğini vurgulayarak, kitapta aletler temasını disiplinler arası bir yaklaşımla, eğlenceli ve keyifli bir zeminde ele aldıklarını söylüyor.
Dünya tarihinde ezber bozduk
Kitabın yazarlarından arkeolog Nezih Başgelen de, Türkiye’nin uygarlık tarihi açısından çok özel bir coğrafya olduğu görüşünü aktararak, “Biz gerçekten dünya tarihinde alet edavatların tarihi açısından da ezberleri bozduk. İnsanoğlunun dünyayı değiştirme öyküsünün en önemli aktörleri aslında aletlerdir. Bizim coğrafyamız da gerçekten alet arkeolojisi aletin tarihi ve gelişiminin uygarlık açısından taşıdığı rolü gösteren örneklerle dolu” ifadelerini kullanıyor. Başgelen, kitapta çok ilginç bulguların yer aldığını vurgulayarak, kendi yaptığı bir çalışma sırasında bulduğu, Balıkesir Karabayır’da açılan bir nekropolde aletleri ile gömülü bulunan bir ustanın hikayesinin de en iyi şekilde işlendiğini söylüyor.
Kitapta ‘Türk Resminde İş, Ekmek ve Alet’ başlıklı makaleye imza atan Trabzon Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. İlkay Canan Okkalı da, makale ile birlikte Türkiye’deki sosyal toplumsal tarihsel değişimlerin Türk resmine yansımalarını da kronolojik bir şekilde izleyeceğimiz bir metin ortaya çıktığını kaydetti.