Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde katıldığı Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi’nde Türkiye’nin ŞİÖ’ye üye olmayı hedeflediğini söyledi. Erdoğan, “Bundan sonraki süreç bu işin en ileri kademesine doğru atılacak bir adımdır. Hedef o” açıklamasını yaptı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde katıldığı Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi’nde Türkiye’nin ŞİÖ’ye üye olmayı hedeflediğini söyledi. Erdoğan, “Bundan sonraki süreç bu işin en ileri kademesine doğru atılacak bir adımdır. Hedef o” açıklamasını yaptı. Batı medyası ise zirveyi “Batı’ya karşı yeni bir ittifak” ve “Batı karşıtlarının buluşma yeri” olarak niteliyor. ŞİÖ üyeliğinin Türkiye’ye neler kazandırabileceğini, Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, gazetemiz için değerlendirdi.
ARABULUCU ÜLKE TÜRKİYE
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2012 yılında da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e ‘Bizi Şanghay Beşlisi’ne alın, biz de AB’yi gözden geçirelim’ dediğini hatırlatan Erol, “Bunun akabinde Türkiye ŞİÖ’ye tam üyeliğin kapısını aralayan “Diyalog Ortağı” oldu. Dolayısıyla Erdoğan’ın ‘ŞİÖ’ye üye olacağız’ açıklaması ilk etapta, Türk dış politikasındaki ‘süreklilik’, ‘tutarlılık’ ve ‘kararlılık’ boyutunun bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Bu boyut, hiç kuşkusuz Türkiye’ye yönelik güven ve saygınlığın da temelini oluşturmaktadır ki bundan ötürü başta ‘Rusya-Ukrayna Savaşı’ olmak üzere, bu tür krizlerde/savaşlarda arabuluculuk rolünü oynayabilen, aranılan, tercih edilen bir aktör konumundadır” dedi.
DENGESİZLİĞİ GİDERECEK
Erol, Batı medyasının bu adımı ‘Batı’ya karşı yeni bir ittifak’ ve ‘Batı karşıtlarının buluşma yeri’ olarak nitelemesini şöyle değerlendirdi: “Bu tür açıklamalar, uluslararası sistemi, gücü tekelinde tutmaya çalışan Batı’nın yersiz korkularını, Türkiye hakkındaki çelişkilerini/çifte standartlarını ve Türkiye’yi hiç anlamamış olduklarını bir kez daha ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklaması bir eksen kayması olarak değerlendirilemez. Bilakis, eksendeki dengesizliğin, kaymanın Avrasya boyutuyla dengelenmesi girişiminin bir parçasıdır. Başta Batı olmak üzere tüm dünyanın şunu görmesi gerekmektedir: Türkiye, uluslararası sistemdeki dengesizliğin dengeleyici gücü olarak ‘Yeni Dünya Düzeni’ inşa sürecinde yerini almaya dönük, yapıcı bir dış politika izlemektedir.”